Flakey Çeviri İngilizce
30 parallel translation
Tuhaf Pete.
Uh, flakey pete.
Arkadaşlarım beni Tuhaf Pete diye çağırılar, ya da Tuhaf Pete Finnegan diye.
My friends call me flakey pete, Or flakey pete finnegan
Tuhaf, şey Finnegan.
Huh? Uh, flakey, uh, finnegan.
Tuhaf, bu Brian Tanner ve Jake Ochmonek.
Flakey, this is brian tanner And jake ochmonek.
Ona Tuhaf diye mi sesleniyorsun?
You call him flakey?
Alf ve şu tuhaf Pete denen adam.
Alf and that flakey pete guy.
Otlakçı Tuhaf Pete mi?
Flakey pete the bum?
Böylece Flakey Foont kapıya bakar ve karşısında duran bir kız görür.
So Flakey Foont answers the door, and there's this girl's body standing there.
Flakey Foont'un bundan kafası karışır.
Flakey Foont, he's very confused by that.
Flakey Foont kızın kafası olmadığını gördüğünde şok olur ve dehşete kapılır.
Flakey Foont is shocked and horrified... when he sees that she actually doesn't have a head.
Zayıf, içine kapanık, sinir hastası tipli oyuncu mu, yoksa silah taşıyan, yıllarca bastırıImış cinselliğiyle acımasız FBI ajanı mı?
Flakey, self-absorbed, neurotic actress type or gun-toting, badass FBI agent with years of pent-up sexual frustration?
Hep daldan dala konduğumu biliyorum ama benim için doğru olan bu.
Listen, I know how flakey I've been. But this is right for me.
Uh... bana öyle geliyor ki biraz tuhaf davrandım, um... bizim durumumuz hakkında katılmıyorum, tuhaflık senin tutarlı olmadığın anlamına gelir, sen beni her gördüğünde düzenli olarak kaçtın
Uh... I disagree, flakey means your not consistent, you run away every time you see me
Seni pek güvenilir bulmadı.
She thinks you're flakey.
İzlediği reklam, Flakey Fresh şirketinin kapalı pizzası.
The ad he's watching is for Flakey Fresh Double Crust.
Aslında ilk kez değil. Flakey Fresh'teki çakallar fikri Butter Mills'ten çaldı. Ama pazarlama müdür yardımcısının, bir televizyon alışveriş kanalına 60 bin dolar borcu olan 22 yaşında bir asistanı olduğunu öğrendik.
Well, it's not the first first time'cause those weasels at Flakey Fresh stole the idea from Butter Mills, and then, you'll love this, we find out that the Vice President of Marketing has this 22-year-old assistant
Beni öyle severim de.
I like flakey.
Sözümden dönmek istemiyorum herkese geleceğimi söyledim.
I don't want to be flakey and I just told everybody that I was gonna go.
Bir çeşit pulumsu kalıntı.
Some sort of flakey residue.
Valla fırdöndü Reggie ve onun maceraları için endişelenecek zamanım yok benim.
I don't have time for, you know worrying about flakey Reggie and what he's up to.
Ölümü sezmek saçma görünse de, sonradan üzülmektense tedbirli olmayı tercih ederim.
Well, premonitions of death may seem flakey, Gavin, but I'd rather be safe than sorry.
Kusura bakma ama Gollum ve Maloş kabul edilemez.
I'm sorry, but "Gollum" and "Flakey" are not acceptable.
Her zamanki Maloş.
Classic Flakey.
Ayrıca böyle yağlı, böyle gevrek bir ekmek kıtırı da hiç tatmamışsınızdır.
And you have never tasted a crust so buttery and flakey.
Taze, çıtır çıtır tatlılar.
Fresh, flakey pastry.
Ve çıtırlardan bahsetmişken, bu Joe'nun çıtır sevgilisi.
And speaking of flakes, there's Joe's flakey girlfriend.
Hiç değil.
Very flakey.
Lapa lapa mıdır?
Is it flakey?
Lapa lapadır.
Very flakey.
- Yevet bilmiyorum son zamanlarda tuhaf ortalıkta yok, hastayım diye bile aramadı josh ın sarı saçları ve büyük göğüsleri var mı?
- Yeah. I don't know. She's been real flakey lately.