Flowing Çeviri İngilizce
1,474 parallel translation
Bisiklette hazırlanalım. Kan dolaşımını hızlandıralım
Let's get ready on the bike and get the blood flowing.
Uzun akan etek, güzel sarkan küpeler.
Long, flowing skirts, lovely dangling earrings.
Tatlım, yaratıcı fikirler böyle gelişiyor işte. Çok zor.
- Oh, honey, this is just how we get the creative juices flowing.
Ya bir meleği elinde tutuyorsan? Tanrı'nın kanı, damarlarında akmakta olan ilahı bir varlık.
What if you got hold of an angel, a divine being with the blood of gold flowing through its veins?
İlham için mükemmeldir.
- Yeah, with the wind in your hair and the water flowing. It's perfect for inspiration.
Ve kapağın yardımıyla suyun miktarıyla elde edilen basınç yangın hortumlarına gider.
And the pressure created by the nozzle hid the actual amount of water flowing through their hoses.
Şimdi tek duyduğum yağmur sesi, çağlayan şırıltısı ve kuş cıvıltısı.
All I hear now is... raindrops falling, rivers flowing, birds chirping.
Karım orada olup işlerin akışını sağlıyordu.
She was right in the middle, keeping things flowing'.
Böyle yapıyorum ki klima bitkilerin öldüğü bu havasız klostrofobik "açık hava atriyumu" na biraz oksijen veriyor gibi olsun.
I do this so that the air conditioning can fake the sensation of flowing oxygen into our stuffy, claustrophobic, "open-air atrium." A room where plants come to die.
Kan, sol kulak içine akmış.
Blood flowing into the left ear.
Kulağından çıkan kan bir kırığı gösteriyor, hatta bir iç kanamayı.
The blood flowing into her ear suggests a fracture, a haemorrhage even.
Kanımızın akışkanlığını sağlamamız gerekiyor.
We've gotta keep the blood flowing.
Testosteron akıyor.
T estosterone is flowing.
MERHAMETİN AKIŞI
Flowing Mercy
Burada su hızlı akan ve kayalar ile mayınları olduğunu.
The water here is fast-flowing and strewn with boulders.
Aynı zamanda iletişim ofisi, gerçek dünyanın sprektral girişlerinde büyük bir bozukluğu belirledi. The communications office detected a massive disturbance in the real world's spectral frequencies
We also detected a trail of spiritual waves flowing into this world.
Hayatın güzel kokusu yayılıyor.
The fragrance of life flowing out.
Kalbinden yansıyan bu ışığa
Light starts flowing out of my heart
Okyanus yüzeylerinin sadece on binde biri, her türlü balıkçılık faaliyetinden korunmakta.
lts sap begins flowing... but then it slows.
Gelgitler ile ortaya çıkan plankton ve besinlerce zengin mangrov ormanları balıklar için çok önemli bakım ve beslenme yerleridir.
Mangrove forests are crucial nursery grounds for fish fed by plankton and nutrients flowing in and out with the tides
Güneyden gelen başka bir soğuk su akıntısı daha vardır Humboldt akıntısı... güneyden gelip batıya giden ekvatoral akıntıyla da karışır.
Flowing in from the south, comes another cold current the Humboldt merging with the south equatorial current heading west
Görünüşe göre nefes nefese kalmışım ve ellerim titriyormuş. Ağzımdan sular akıyormuş.
Apparently I was also breathing heavily, and my hands were shaking... and I was flowing at the mouth.
Burada paradan çok daha fazlası dönüyor.
There's more than money flowing around here.
Dolaşım sistemini çalıştırmak, bizim için gayet iyi olur.
Get the circulation flowing. It'd be good for us.
Uçuşan kızıl saçları olana.
Flowing red hair.
Gerisi cıva gibi akıyor bir...
Everything else follows like liquid mercury flowing down a... A...
Karın boşluğunun üst kısmında yapılan incelemede iç kanamaya rastlanmamıştır.
Investigation of upper half abdominal cavity reveals no free-flowing blood.
Şu şekilde kaıştırmaya devam et, yoksa alttaki yapraklar bozulur. Bu arada bende imbiği hazırlayayım.
Now, keep the air flowing or the bottom petals will begin to stew while I set up the alembic.
Bir şeyler yapmak için kanları gitti kanları gitti
"Our blood is raging. It's flowing through the streets.".. .. "But it won't go in vain"
Sokaklara çıktılar ve sokaklardan toplandılar
"Our blood is ranging. It's flowing through the streets." "It surged and swept."
Damarlarımda dolaşmaktan bıkmış.
Relax! It got tired of flowing in my veins.
Akan onca parada ne kadar cebine indirdiğini sor.
Ask him how much grabbing there is, all that money flowing.
Onları yaralı yerlerinden kucağıma alıp, toprağa değmesinler isterdim.
I tried to hold flowing guts.
Denizlere akıyorlar
♪ Flowing to the sea ♪
- Demek istediğim şu ki sen bu fikirleri, teorileri ve gerçekleri bir araya getirdiğinde hepsini aynı anda birbirlerine bağlı olarak düşündüğünde beynin bir tür orgazm geçiriyor.
"minimally and maximally, continuously, continuously. " Yet our lives are lived " in ever-flowing still frames of reality,
Müzikal heyecanları harekete geçirmek için iyi bir prova gibisi yoktur.
There's nothing like the rehearsal of a new work to get the musical juices flowing.
Yani Gusev içinden kuru bir nehrin aktığı yer yüzeyindeki bir delik.
So Gusev is a hole in the ground with a dry river flowing into it.
55. karayolunda trafik rahat akıyor.
Traffic is flowing along smoothly along Interstate 55.
İddiaya girerim ki bu büyük ülkenin orasında ya da burasında bir yerlerde gezinen bir kızım vardır.
Yeah, I bet you dollars and donats that I got a little girl flowing around out there somewhere in this great nation of ours.
Canlanın biraz.
Let's get the blood flowing.
Zaman çizelgesi, geçmişten geleceğe akan bir nehir gibi doğrusaldır.
The traditional view of time is linear, like a river flowing from the past toward the future.
Nehirdeki her hangi bir noktadaki önemli bir olayı ortaya çıkarır yeni bir kol oluşturursun, zaman akmaya devam eder ancak farklı bir yolu takip ederek.
Exactly. Introduce a significant enough event at any point in this river and you create a new branch, still flowing toward the future, but along a different route.
Bu doğal bir dalga, Wilber.
It's a natural wave that's flowing, Wilber.
Bana soru sor ve eğer kimyamız uyuşursa, her şey kendiliğinden gelir.
Ask me some questions, and if the chemistry's right, things'll just start flowing.
- Elektrik başladı.
- We're flowing.
Şunları dolduralım biraz.
Alright. Let's start these flowing.
Kan akışını sağlamamız lazım.
We'll get the blood flowing.
Orada, volkandaki lav akışını gördün mü hiç?
Did you see lava flowing on your volcano?
Düşman sularımızı zehirleyecektir. Bundan böyle şehir dışından gelen suları kullanmayacağız!
Our enemy will poison our water source from now on we must not use any water flowing into Liang
Hip-hop vücudunu tamamen içine alıyor, ama balede, uçuyor ve süzülüyor gibi oluyorsun.
That settling into your body in hip-hop, whereas ballet, it's just about flying and flowing.
Hemaların peşinden gittik. Killer kırmızı çamura döndü. Kan ayak parmaklarımızın üstüne çıktı.
We arrived after the Hema, when the clay had turned to red mud and run with blood, flowing over our toes.