Foyer Çeviri İngilizce
266 parallel translation
- Sonra da fuaye geliyor.
- Then you go into the foyer.
- Fuayeden çıkarken duvarda ufak bir oyuk var.
- And as you leave the foyer, there is a little niche.
Onunla birkaç kez fuayede, sahnede ya da Operanın dışında karşılaştım, hepsi bu.
I encountered him a few times in the foyer or on the stage or outside the Opera, but that's all.
Opera fuayesinde bir piyano var.
There's a piano in the Opera foyer.
- Girişteki diğer yeni tabloyu gördüm mü?
- Didn't I notice another one in the foyer?
Ve de sahanlığın.
And the foyer.
Şimdi, millet, lütfen burada sahici bebek Jane oyuncağı olduğunu unutmayın... Hemen çıkışta fuayede her birinizi bekleyen.
Don't forget, there's a genuine Baby Jane doll waiting for each and every one of you right out in the foyer.
Komiser Craddock girişte miydi?
Was Inspector Craddock in the foyer as you came through?
Arabanın anahtarları girişte, çantanın yanında.
You car key are on the foyer next to your briefcase.
Giriş salonundan görüşebilirsiniz.
You can take it in the foyer.
Giriş salonunda.
In the foyer.
Öyleyse, en iyisinin giriş salonunu incelemek olduğunu düşünüyorum.
In that case, I think we had better examine the foyer.
Bir gün sevgilimi eve getirdim babam çoğu zaman olduğu gibi dizlerinin üstüne çökmüş o garip lisanda bir şeyler mırıldanıyordu.
One day, I brought the Indian boy home... just as my father was sinking to his knees in the entrance foyer in one of his trances.
- Oh, evet, girişte masanın üzerindeki
Uh, yes, um, the one that I noticed on the table in the foyer.
- Hayır, Fuayedeki gazete akşam baskısıydı.
No, the newspaper on the foyer table, that was a late edition.
- Bunu Bryce getirmiş olmalı, ve ben şaşkınlık içinde onu alıp, kapıyı cevaplamak için gittiğimde, - fuaye masasının üzerine koymuş olmalıyım...
Bryce must have brought it in, and in my confusion I picked it up and put it on the foyer table... when I went to answer the door.
Antreye gidip bana bir ifade yaz.
Why don't you go in the foyer and write me a statement?
Sanırım antren için harika bir vazo buldum.
I think I found a very nice vase for the foyer.
Beğeneceğini umarım. Çünkü antre için düşündüğün şeye çok benziyor.
I hope you like it, because it's perfect for what I have in mind for the foyer.
İyi de, antrede bir vazo var zaten, Eve.
We already have a vase in the foyer, Eve.
Fuayede de, en iyi deniz mahsulleri servisi yaptığını düşündüğümüz bir lokanta var.
There's a restaurant in the foyer which serves what we consider the finest seafood.
Bu arada, bu albümü fuayede bulabilirsiniz.
Incidentally, this record is available in the foyer.
Sizi antrede bekliyor.
He's waiting for you in the foyer.
Burası fuaye ve oturma odası.
So this room is the foyer and a sunken living room.
Üç haftadır. Merdivenin yukarısındaki fuayede.
About three weeks. its in the foyer up the staircase.
Evin ana antresine döndüğümde, kapı çaldı.
Returning to the house's grand foyer, came a knock on the door.
" Amerika'daki alışkanlıklarda olduğu gibi tüm halkımız fuayedemizin güzelliğini istediği zamanda görebilecekler ayrıca haftanın her günü halk turlarıda düzenlenecektir.
"We are proud of it and as is the regular practice in America, " the public will be allowed to see the full glories of our foyer at any time, "and there will be public tours of the building every day of the week."
Antreye bizim ev sığardı.
We could've parked our whole house in the foyer.
- Bayanlar ve Baylar. Birazdan Bayan Annie Banks-MacKenzie elindeki buketi fırlatacak.
- Ladies and gentlemen... in just a few moments, Mrs Annie Banks-MacKenzie will be tossing her bouquet in the foyer.
Yemek odasındaki mi yoksa antredeki mi?
The one in the dining room or the one in the foyer?
Kapiyi açarsa içeri dalacagim ve pesimden geleceksiniz.
You guys wait on the foyer... If she answers, I burst in.
Koridordaki dolapta var.
It's the top drawer in the foyer.
Girişte beyaz çerçeveli bir ayna vardı.
In the foyer there was a mirror in a white frame.
Ana holden geçip merdivenlerin yolunu tutmalısın.
You should be crossing the main foyer, heading forthe stairs.
Kendi göğsünde çarptığını hissettiğim...
" in your suite foyer in Spain when you first saw your roses.
3 Ekim, Tretiak Endüstrileri binasının girişindeyim.
October 3. Entering foyer of Tretiak industries.
Antrede.
In the foyer.
- Girişte sizinleydi.
- With you in the foyer.
Girişte buluşalım.
Meet me later in the foyer.
Lobide buluşalım demiştim.
I said to meet me in the foyer.
Lobi mi?
Foyer?
Girişte bir dünya silah, ne kadar asosyal....
How unsociable, all those guns in the foyer.
Cindy!
- Cindy, foyer.
Sonunda fuayeye indiğimde, o oradaydı.
When I at last got down to the foyer, he was there,
A bölgesinin giriş salonu olduğunu sanıyordum.
I thought the foyer was Sector A.
Evin girişine doğru kaydı.
It just slid across the floor into the foyer.
Bir ofisin fuayesine ihtiyacımız vardı, anıtmezar gibi.
We needed a foyer for an office building, Iike a mausoleum.
Ya da salona, yemek odasına, girişe.
Or the parlour, the dining room, the foyer.
Fuayeme bir bak çeşitli yaratıklarca kuşatıldı!
Look at my foyer infested with cretada!
- Fuayeye.
- To the foyer.
Foyer.
- Okay.