Fılan Çeviri İngilizce
624 parallel translation
Rosalia, hasta fılan mısın?
Rosalia, are you sick or something?
Françoise, bu sabah fırlatılan roketin durumu nedir?
[gasps] Françoise, what's the status of the rocket that launched this morning?
- Savunma avukatı da müvekkili gibi zayıf bir hafızaya sahip anlaşılan.
- The counsel for the defense evidently has as poor a memory as his client.
- Bana fırlatılan da bu olabilir.
- Could be the one that was tossed at me.
O fıçıdan nasıl kurtulduğuna gelirsek, dostane bir yılan sürüne sürüne -
About that barrel, the way he got out of it was, a friendly snake came crawling
Jasper yılan çölün içinden sürüne sürüne fıçıya yaklaştı kendini fıçıya sardı, ve sonra da fıçı çatırdadı!
Jasper... the snake came crawling along in the desert... wound itself around the barrel, and then, crunch!
Anlaşılan, kitaplarınıza bakmak için fırsatınız olmamış, Bay Petterson.
You didn't have time to open your books, Mr. Petterson.
Şimdi bayanlar ve baylar az önce şu beyefendiye iki sterlin gibi gülünç bir düşük fiyata satılan müzik kutusununun tıpatıp bir kopyasını satın alma fırsatını yakalıyorsunuz.
Now ladies and gentlemen comes the opportunity to purchase an exact duplicate of the beautiful little musical box just bought by this gentleman for the ridiculous low price of two pounds.
"Fırsat düşkünü yılanın biri işte."
"The same kind of opportunistic snake that he is."
Sigorta da bu açıdan uygun fırsatlar sağlamaktadır. Dolayısıyla bu yıl sigortaya ayrılan miktar 55,5 milyar Alman markını bulmuştur.
As a believer in Europe, I haven't given up the hope of seeing the French people set aside superficial issues to rally behind what is essential.
Şimdilik, sadece suda yaşayan, ama ancak fırtınalar tarafından kıyıya atılan canlılar.
In water, for now. But sometimes they are washed up onto shore.
Yılanı doğruca üzerine fırlattın.
Flipped that snake right at him.
Evet, bu görmüş olduğunu yılan, dünyanın en zehirli yılanı, bir adama sonsuza dek yaşama fırsatı verdi.
Yes, this very reptile. The most poisonous serpent known to man. One nip from this fellow and the gates of eternity open.
Fısıltılar ve bastırılan kahkahalar duvardaki aptal çiçekli kağıdın arkasında!
The whispering and the smothered laughter behind the stupid flowered paper on the wall!
- İçinden çıkarılmış önünde yakılan ateşin içine fırlatılmış.
- The babe? - Plucked from her, and thrown into the sacrificial flames in front of her.
Fırlatılan roket Dünya'nın çevresini uzun süre dönebilmeli.
You can take it from me when a rocket's blasted off, it should circle the Earth for a long time.
Anladığıma göre bilim adamları yakında televizyona fırlatılan bir eşyanın oyunculara gerçekten isabet etmesini sağlayacaklarmış.
I understand that scientists will soon make it possible... for any object thrown at the television screen... to actually hit the performer.
" 13 ay önce Birleşik Devletler içindeki bir üsten uzaya fırlatılan...
" was a single-stage, astro-propelled rocket launched 13 months ago
Şimdi, istediğimiz şey birinci sınıf, çok güçlü, zehirli bir yılan.
Now, what we want is a tiptop, high powered, poisonous snake.
Üstüme aynı anda fırlatılan iki süratli topa birden yetişemem.
I don't want these two pitching knuckle balls at me at the same time.
Fırtına dindiğinde, Javutich'un bedeni katiller için kullanılan kabristanda kutsanmamış toprağa gömülür.
When the storm dies down, Javutich's body is buried in unconsecrated ground in the graveyard for murderers.
Not defterlerinden yırtılan sayfalarda alıştırma yapan çocuklar olarak başladık... uzman ellerde özenle hazırlanmış cilalı numuneler olarak sınıf atladık.
We start practicing as children on sheets torn from notebooks, graduating to polished specimens forged by expert adult hands.
Yılan gibi tıslayıp fıslarlar
Hissing and fizzing like snakes
Mitsuaki ve Okiwa, uzak mesafeden fırlatılan bıçaklarla öldürülmüştü.
Mitsuaki and Okiwa were killed with throwing knives.
Yani balondan fırlatılan bir torpil diyorsunuz.
You mean a torpedo out of a balloon.
Bilim adamları, fırlatılan uydunun yüksek seviyede radyasyon taşıdığını keşfetmeleri üzerine, NASA, bu uzay aracını dünyaya dönmeden önce, kasıtlı olarak, yok etti.
That's the space vehicle which orbited Venus and then was purposely destroyed by NASA, when scientists discovered it was carrying a mysterious, high-level radiation with it.
Venüse fırlatılan uydu konulu toplantıya katıldınız mı acaba?
You're coming from a meeting regarding the explosion of the Venus probe, is that right?
Görünüşe göre bu haber, güç yarışında yeni soruları da beraberinde getirecek. Acaba bu, burjuva olarak adlandırılan sınıfın, dönüşümünün ilk adımı olabilir mi?
Can such acts, as symbols of a new source of power... herald the transformation of all humanity into the bourgeoisie?
Eğer burjuva sınıfı, insanlığı burjuvalaştırma çabasında olsaydı, ne ordu ile, ne devlet ile ne de kilise ile, yapılan sınıf çatışmasını kazanma ihtiyacı duymayacaktı.
It's identifying all humanity with the bourgeois class It no longer faces a class struggle... using the army, the nation or the church Then it would fail ;
Çöpe atılan bir hamburger gibi delikten dışarı fırladı ve hemen sonra da ceketler, yastıklar, battaniyeler, fincanlar.
He went through that space like a hunk of hamburger goin'down a plug, and right after him coats, pillows, blankets, cups, saucers.
İtalya yoksul ve zayıf bir ülke ama bizi güçlü kılan da bu, sizin ülkeniz yıkıldıktan sonra bile bu savaştan çıkıp varlığını sürdürecek kadar.
You see, Italy is a very poor, weak country, and that is what makes us so strong. Strong enough to survive this war and still be in existence long after your country has been destroyed.
335 adet birinci sınıf savaş uçağı mevcuttu. Bir de üsleri ve hangarları koruyan yardımcı birlikler. Saldırı öncesinde yapılan savunma planı, Japon filosu daha denizdeyken bu uçaklarla karşı bir harekat yapılması üzerine kurgulanmıştı.
e we must have 335 airplanes of first-classroom with the army protecting the bases and the aerodromes e the idea was they to attack the Japanese while they were in the sea
Fırlatılan hançeri tam kafanızın üstündeymiş gibi hayâl edin.
Make sure that one sword is always in the air above your head
Sürücüme fırlatılan şeyi hemen tanıdın.
You recognized right away what was thrown at my driver.
Planlandığı gibi bir yumuşak iniş motoru fırlatılarak kararlaştırılan bölgeye yumuşak bir iniş sağlandı.
A soft-landing engine fired according to plan and a smooth landing was made in the arranged area.
Akşam vakti, hava durumu hakkındaki bu öngörüm gelen diğer raporlar da hesaba katılınca bir hayli kuvvetlendi. Bu fasılanın, pazar gecesi fırtınadan ve pazartesi sabahından sonra, aynı gün geç saatlerde geleceğine General Eisenhower ve diğer komutanları ikna ettim.
By the evening, my own confidence in the forecast for this quieter period had so increased from further reports that had come in, that I convinced General Eisenhower and his commanders that it would indeed arrive later on Monday,
İmparatora karşı yapılan entrika başarısız olursa, entrikayı düzenleyene fırsat tanınırdı, ailesinin servetini tutması için.
When a plot against the Emperor failed the plotters were always given a chance to let their families keep their fortunes. Right?
Anlaşılan Hababam sınıfını aratmayacaklar.
It sounds like they're not going to make anyone long for the Rascals'Class.
Sonra fırında elma saat 10'da yılan balıklı sandviç.
And then, a baked apple and at 1 0 o'clock an eel sandwich.
"Dikkatli yapılan plan, zayıf performansı önler."
Proper planning prevents piss-poor performance.
Babanın yanında, Senato'da yargılanırsa, Tiberius da mahkeme huzurunda olur.
He can f-fix the courts behind the scenes.
Koy lan elmayı.
You f * k, put that apple!
- Bırak lan beni.
F * k you let me go!
- Başlatma lan paşandan!
F * k your Pasha!
Bırak lan!
Leave me f * * k!
Çarpılan sıfırlarla birlikte zaman verilir ve tekrar geri alınır.
Time given and taken back again by zeros that multiply them.
Yılanın Dili Dışarı Fırlıyor.
Snake's Tongue Darts Out.
- Ama fırlatılan üçü milyonları öldürecek.
But the three that have gone, they'll kill millions.
Gübre yığınının üzerine fırlatılan ve üzerine çöp boşaltılan bir adam için adalet yoktur.
There's no justice in throwing a guy on a dung heap and pouring garbage over him.
... John F. Kennedy'le karşılaştırılan bir kariyer.
... in a career that's already being compared to that of the late John F Kennedy.
Emekçi sınıfın özgürlüğe açılan yoludur.
A matter of the liberation of the proletariat.