Fırsatım olmadı Çeviri İngilizce
1,088 parallel translation
Sallamaya bile fırsatım olmadı.
Ah, I just barely got a chance to shake it off.
Yeterince fotoğraf çekme fırsatım olmadığı için, sınır savaşını çekmeye iki hafta sonra tekrar gideceğim.
I didn't have a chance to take enough pictures so I'm going back in two weeks to shoot the border war.
Marketten değiştirmek için fırsatım olmadı.
I didn't have a chance to get to the market.
Pasadena ve çok para. İstediğim şeyleri yapacak fırsatım olmadı.
Pasadena, and a lot of money.
- Evet geldi, ama okumaya fırsatım olmadı.
Yes, yes, I received it, but I wasrt able to read it.
Fırsatım olmadı.
No chance.
Sana söyleyecek fırsatım olmadı.
I didn't have a chance to tell you.
- Size teşekkür etme fırsatım olmadı.
- I really haven't had a chance to thank you.
... fırsatım olmadı.
... welcome you here.
Evimde bir uzaylı vardı. Ve bunu bilme fırsatım olmadı.
Walk around saying there was an alien in my apartment who gobbled up my supe.
- Fırsatım olmadı.
- I haven't had a chance.
Sadece fırsatım olmadı, çünkü...
Well, I just haven't had the chance since...
Seni burada - her ne yapıyorsan - baş başa bırakıp, yukarı çıkacağım... kendime bir ziyafet hazırlayacağım... son günlerde yemediğin için buna fırsatım olmadı.
I will leave you here to do whatever it is you're doing, and I will go upstairs and make dinner for myself, since you're not even eating these days.
Ona veda etme fırsatım olmadı.
I never had a chance to say good-bye.
Sayın Başkan, henüz bütün gerçekleri inceleme fırsatım olmadı.
Mr. Chairman, I haven't had the opportunity... to review all the facts yet.
Hiç fırsatım olmadı.
I don't have a chance
Şimdiye kadar fırsatım olmadı.
So far haven't had that opportunity.
Dost olduğunuzu söylemeye fırsatım olmadı.
I didn't get a chance to tell them you were friendly.
- Buna fırsatım olmadı. - Buna fırsatın olmadı.
I had no chance.
Efendim... Size oğlunuzdan bahsetme fırsatım olmadı.
I have not had the opportunity to tell you about your son.
Henüz fırsatım olmadı.
I haven't had the chance yet.
Ama o ölmeden önce, bunu ona hiç sorma fırsatım olmadı.
But I never had a chance to ask him before he died.
Odayı dekore etme fırsatım olmadım.
I haven't had a chance to hang my art.
Alışveriş yapmaya fırsatım olmadı.
I didn't have a chance to go to the grocery store.
İş ve bir sürü şey yüzünden de yeni arkadaşlar edinecek fırsatım olmadı.
I've kind of grown apart from my old friends, and I haven't had a chance to make new ones with work and everything.
Özür dilerim, arama fırsatım olmadı.
I'm sorry. There was no way to let you know.
Ayrıca hiç fırsatım olmadı.
And I never had any luck.
- Görme fırsatım olmadı.
- I haven't had a chance to.
Daha sonra da fırsatım olmadı.
Afterwards, there was no opportunity
Bugün hiç fırsatım olmadı.
I didn't have time earlier today...
Ama onu sana vermeye hiç fırsatım olmadı.
But I never had the chance to give it to you.
Annem yaptırdı. Beğenmedim ama değiştirmeye fırsatım olmadı.
My mother put it up. I don't like it but we haven't had time to redo it.
Onu daha deneme fırsatım olmadı, Tom.
Yes, well, I haven't had a chance to try it out yet, Tom.
Sana hoşça kal deme fırsatım olmadı.
We didn't have a chance to say goodbye.
Biliyor musun, ona hiç açıklama fırsatım olmadı.
You know, I never could explain it to him.
Daha düşünmeye fırsatım olmadı.
I haven't had a chance to think.
Söylemeye fırsatım olmadı.
I haven't been able to tell him.
Benim ateş etmeme fırsatım olmadı. Winchester olan sağ elime vurdu.
I didn't even have time to fire before he knocked the Winchester right out of my hands.
Onunla konuşmak için pek fırsatım olmadı ama sence de biraz avam değil miydi?
I didn't have much chance to talk to him, but wasn't he a little common?
Bunlar bıçak resimleri, o bıçağı garajdan almaya fırsatım olmadı.
These are pictures of a box of knives that I was unable to recover from the Durbin garage.
Emrettiğiniz gibi sinyal aygıtını yok etme fırsatımız olmadı.
We didn't get a chance to destroy the homing device as you ordered.
Temizlemeye pek fırsatımız olmadı.
We haven't had much time to clean it up.
- Neler yaptığınızı görmeye geldim, Dün gece Frank Bauggs'ın yerinde size bir merhaba deme fırsatımız olmadı.
- I wanted see how you are doing, since we didn't have a chance to say hello the other night at Frank Bauggs'place.
Vlad ve ben herzaman suçluluk duyduk, çünkü babamızı tanımamız için bir fırsatımız olmadı.
Vlad and I always have a sense of guilt, because of the father whom we didn't have a chance to get to know.
Yeterince konuşma fırsatımız olmadı.
We don't spend enough time talking.
Ama en önemlisi, her şey düzgün giderse, diğer mesleklerde olmadığı kadar çok insanla tanışmak ve onları anlamak fırsatım olacak.
But most of all, if all goes well, I will have the chance to meet and understand people whom I couId not meet in any other profession.
Deliklerimi kullanmaya fırsatım bile olmadı.
Yeah, I never got to use my holes.
Burayı düzenleme fırsatımız pek olmadı.
We ain't had a chance to get this place too nice.
Uzun zamandır oturup konuşma fırsatımız olmadı.
We haven't had the time to just sit down and talk for so long.
Şey, aslında, Belli olmayan yer için fırsatımız olmadı.
Well, actually, uh, we didn't get to No Name.
Şöyle güzelce konuşma fırsatımız olmadı.
We didn't have a chance to talk peacefully.