English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ F ] / Fırça

Fırça Çeviri İngilizce

900 parallel translation
Sonra bir fırça al ve buradan tut.
Then you get the brush and hold it there.
- Fırça yiyeceğim.
- I'll get chewed out.
Bebekler için fırça Al hepsinden bolca Öyle boş konuşmaz ağzım Sade bir işportacıyım
Brushes for babies Remedies for rabies I'm not a fast talker Just a street hawker
Fırça ile ilgili bir şey söyledi.
Something about a brush.
tam dolgun pürüzsüz karışım tonları, çok maharetli fırça darbeleri sol elle yapılmış.
It is, uh, full mature, the smooth blended tones, very subtle and his brushwork is left-handed.
Leonard'ın imzası büyük şekilde, fırça çalışması, o tazelik, o teknik.
Leonard's signature at large, the brush work, the bloom, the technique.
Gelmediler diye patron az mı fırça çekti bu sabah.
Did the boss raise enough cain with me when they didn't show up?
- Fırça cilası.
- Rub of the brush.
- Fırça cilası mı?
- Rub of the brush?
Fırça cilası mı?
- Rub of the brush?
Fırça cilası.
- Rub of the brush.
Ne satıyorsun, fırça mı, dergi mi?
What's your racket, buddy, brushes or magazines?
Yapılacak en iyi iş bir güzel fırça kaymaktı.
It is best to bawl them out like I did.
Hayır, ama en azından bir fırça kaymanı beklerdim.
No, but at least I expected a verbal lashing.
Gelecek sefer şehre giden biri bir fırça alıversin.
Next time anybody is in town they can pick up a paintbrush.
Artık beni rahatsız etmeyi bırak, sana fırça çekmeden git ve uyu.
Stop pestering and get to bed afore I take a brush to you.
Fırça.
The brush.
İki yüz fırça darbesi.
Two hundred strokes.
Hadi hazırlan, ve saçına bir fırça daha at.
Get going... and take another whack at that hair.
Fırça faydalıdır.
Brushes don't count ; they're useful
Fırça, cila...
Brush, wax...
Ama teknik, fırça izleri, her şey onun imzasını taşıyor.
The technique, the brush strokes. Each bears his signature.
Andrés Bey sana fırça atınca ardına sığınacak bir kadın arıyorsun.
When Don Andrés scolds you, you look for a woman to hide behind.
Sincapların kocaman fırça gibi kuyrukları olduğunu herkes bilir.
Everybody knows a squirrel has a big bushy tail.
Eh, ev orada ve tam bir pislik yuvası. Kadınları buraya getirttim ve onları tedavi ettim, kasabanın yaşlılarına da fırça attım, ancak bu kadarı elimden geliyor.
I had the women in and treated them, bawled out the town elders but that's as far as I can go.
- Bir de fırça getir!
- And a scrub brush.
Bana "Fırça" Carter diyeceklerdi.
They were going to call me "Brush" Carter.
Ne oldu peki, "Fırça"?
What happened, "Brush"?
Şu güzel gümüş tarak ve fırça setine bir bakın, tam size göre.
Look at this beautiful silver comb and brush set, it was made for you.
- Gümüş tarak ve fırça seti.
- Sterling silver comb and brush set.
Niye yalan söylediğini bilmiyorum ama kaptan gelmeden dön, yoksa ikimize de fırça atar.
I don't know what you're lying about, but get back...... before the skipper checks in or we'll be skinned.
Biraz fırça, biraz yağ...
Some brushes, some oil...
Yaptığın her şeyin, hepimizin yaptığı her şeyin modası geçmiş, hepimiz tahmin ederek fırça kullanıyoruz nehirler gibi boya kullanıyoruz gelişigüzel birleşimlere, ki aslında peşinde olduğumuz her şey matematiksel olarak elde edilebilir.
Everything you've been doing, what we've all been doing... obsolete, the whole lot of us guessing with every brushstroke... pouring rivers of paint into... haphazard combinations when, actually, everything we're after... can be achieved mathematically.
Devamlı aynı fırça darbelerini kullanıyorsun.
You use the same brushstrokes all over.
Fırça çekerler ama umurumda değil.
They'll scold, but I don't care.
Ama fırça buna bakmaz.
But the brush doesn't know this.
Şeytan'ın tekerlekleri, kuyruğunu fırça olarak kullanarak kırmızıya boyaması gibi mi?
Like the Devil painting the wheels red... and using his tail as a brush.
Billy Jack, Brennan'a eti hazırlaması için bir fırça kay.
Billy Jack, you get Brennan to dress down enough for supper.
Almak ister misiniz? Diş fırçası, fırça, kalem...
Want some rubber strings tooth-brushes, pencils, brushes?
Kurşun kalem, silgi, fırça diş macunu, diş fırçası?
Pencils, rubber strings, tooth-brushes, brushes?
Geç kalıyoruz. Dış kapı kapanacak ve girmek için müdürden fırça yiyeceğiz.
We'll get locked out and have to see the director
Girişi iyi kollamıyorsun diye fırça yedim, bunu ödeyeceksin!
And I get hell for not watching things enough! This'll cost ya!
Biraz fırça atıp gönder.
Give her a stern lecture and let her go.
Herkes fırça tutabilir.
Anyone can hold a brush.
Bir sürü fırça.
Brushes of every description.
Böylece haftalar geçip gitti. Artık portre tamamlanmak üzereydi. Geriye sadece vurulacak bir fırça darbesi, kondurulacak son bir renk kalmıştı ki, karısının ruhu bir kez daha lambanın içindeki alev gibi titredi.
And when many weeks had passed and but little remained to do save one brush upon the mouth and one tint upon the eye the spirit of the lady again flickered up as the flameof the lamp
Ve son fırça darbesi vuruldu, boya son kez sürüldü.
And then the brush was given and then the tint was placed
Küçük bir fırça.
A little brush.
Ona iyi bir fırça çekiyor.
He's giving him a hell of a blowing up for something.
Fırça.
Sweep.
Şimdi geriye bir çözülemeyen sözcük grubuyla kaldık ; "Geriye sadece bir fırça kaldı."
Now we're left with an undecipherable phrase, "Only one brush left".

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]