English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ F ] / Fıstığım

Fıstığım Çeviri İngilizce

547 parallel translation
Baban beni fıstığım diye çağırırdı
He used to call me "Peanut."
- Ona bakıp dedim ki : "George beni seviyorsan, en havalı fıstığım zaten."
- I looked at him and said, "George if you love me, I am the grooviest chick."
Uslu ol, fıstığım.
Behave, peanut.
Yatma vakti fıstığım.
Time for bed, peanut.
Merhaba fıstığım.
Hello, snookums.
Bana öyle bakma, fıstığım.
Hey, you don't look sick to me, baby.
Haydi dansa gidelim, fıstığım!
Let's go dancing, Peanut!
Fıstığım...
Hell, Peanut...
Ben de senden hoşlanıyorum, fıstığım.
You please me too, Peanut
Bazen hayli garip şeyler düşünüyorsun, fıstığım.
You think of the weirdest damn things to say sometimes, Peanut.
Benim için mahsuru yok, fıstığım.
It's okay by me, Peanut.
Fıstığım!
Peanut!
Scott McCall ile ilk tanıştığımızda 15 yaşında falandı değil mi? ...... küçük bir çocuk ikinci sınıf öğrencisiydi.
When we first meet Scott McCall, he is... is he 15?
Bir kovboyun, gökyüzünden buz saçağı fırlattığını duymamıştım!
I've never heard of a cowboy throwing icicles from the sky.
Senle yada sensiz... bu fıstığı sabaha kadar öttüreceğim.
With or without your help I'm going to ride that bitch tonight.
Gidip küçük fıstığı karşılayayım.
I'll go greet the little filly.
O şeyi fırlattığında oyuncak paraşüt falan sanmıştım.
I thought it was some sort of a toy parachute or something.
Fırtına başladığında bu pencereyi kapatmıştım.
I closed that window when the storm started.
Malikâneye geri dönmek için ilk fırsatı yakalamıştım... çabuk vardığım bir karar.
I seized the first opportunity to return to the manor... a decision I had arrived at quickly.
Eski bir atasözü vardır tatlım : "Fıstığına asıl ama yanında iken görmezlikten gel."
There's an old saying, honey, "Stick to your peanut stand if you're never selling nothin'."
En iyi yaptığı şey, parktaki sincapları yakalayıp üzerindeki fıstıkları dökülmelerini sağlamak.
See, what he's good at is catching them squirrels in the park, and shaking their dirty peanuts outta'm.
Yalnız, sadece kime oy vereceğine baktığımı açıklama fırsatı bulamamıştım.
I NEVER GOT A CHANCE TO TELL HER
Attığımız fıstıkları hemen yutuvermişlerdi.
No matter how much peanuts I threw, they ate all.
MILLTOWN YÜKSEK OKULU Öğrenciler, veliler ve sevgili fakülte, hepimizin sınıfın birincisi olarak tanıdığımız bir delikanlıyı tanıştırma vakti geldi, Herbert H Heebert.
Students, parents, and beloved faculty, it is now the time to introduce a young man who we are very proud as... I am very proud to know as the valedictorian of this class :
Tuzlanmış yer fıstığın var mı, kabuklu?
You got some salted peanuts, salted in the shell?
- Babasının hizmetinde ayda 1000 franka çalıştığımı söylemeye cesaret edemedim.
- Come again? - I didn't dare to tell her that I earned only 1,000 F working for her father.
Bana saldırıldığında bunu yapma fırsatımız olmamıştı.
We did not have a clear opportunity to do so earlier when I was attacked.
- Benim bahanem de eşit derecede zayıf. Ben sadece en içten selamlarımı size sunmak ve sağlığınızın nasıl olduğunu öğrenmek için şöyle bir uğramıştım.
I just popped in to pay my dubious respects... and inquire as to the state of your health.
Onları burada gözden geçirme fırsatım olmamıştı Okuyamadığın zamanı mı telafi ediyordun?
It seems I never get a chance to go through them at the office Oh Catchin'up on your readin', then, huh?
Üstadın ilaçları için çam fıstığı toplamaya gelmiştim
I'm getting some pine nuts for teacher's medicine
Düşmanın sıkıştırdığı birliğimizi kurtarmamız gerekiyor askerlerimize ve silahlarına güç vererek zaferden zafere koşmamızı düşmanımızın zayıf tarafını bularak onu yenmemizi insanlar ve ülkeler arasında adaleti kurmamızı sağla.
Graciously hearken to us... as soldiers who call upon Thee... that armed with Thy power... we may advance from victory to victory... and crush the oppression... and wickedness of our enemies... and establish Thy justice... among men and nations.
Madge Brenner fıstığı mı var bu işin arkasında?
Is that that Madge Brenner chick?
Benim çıktığım şu fıstık.
That old chick I go with. What's her name?
Yaptığı çok yanlıştı. Arkadaşım Leroy'u pencereden fırlattı.
That's some cold shit throwing my man, Leroy, out the window.
Evet, odamız üçüncü sınıf, 2000 dolar saydım sıradan yolcu olmadığımız eşek gibi biliyordu, hepsini tek tek anlatmıştım.
Two thousand for third class passage! He damn well knew it wasn't for a pleasure cruise.
Son karşılaştığımızda size kendimi tanıtma fırsatı bulamamıştım.
- The... I am Howard, Howard Sencer.
Uyandırıp dedi ki : "Seni bu şehrin en havalı fıstığı yapacağım."
He woke me up and said "I'm gonna make you the grooviest chick in this town."
Ben oradan ayrıldığımda, Caractacus, baş düşmanımız, tabanları yağlamıştı.
When I left, Caractacus, our principal enemy, was in f-full flight.
Çok doğru. 2. sınıf adamlarla çalıştığım için özel bir fiyat.
Special price because I'm working with second-raters.
Yer fıstıklarıyla oynadığımız yeter.
Well, enough of this playing for peanuts.
Bu sabah uyandığımda, güzel, sakin bir gün geçireceğimi sanmıştım. Biraz kitap okumak, köpeği fırçalamak...
I woke up this morning, thought I'd have a nice, relaxed day, do a bit of reading, brush the dog...
Yani hiç deneme fırsatım bile olmamıştı. Dört aktör arkadaşım yanıma geldiler ve aklımdan çıkartamadığım bu düşüncelerin beni mahvedeceğini söylediler.
And about four of my fellow actors actually came up to me... and they said these things which I just couldn't help thinking... were attempts to destroy me.
Bir Rus fıstığın ihanetine uğradınız mı hiç?
You ever get betrayed in the sack by a Russian babe?
Burada fıstığın var mı hiç?
Got any beer nuts?
Neyin var, çam fıstığı mı?
What do you got, pine nuts?
Durdurmaya çalıştığım afyon üreticilerinden biri de... birinci sınıf insanlık düşmanı...
One of the opium producers I was trying to stop... was a Class-A violator...
Bu fıstık saçmalığına inanmadım.
I don't buy that peanut crap for a second.
Boğazına fıstık falan kaçtığını sanmıştım.
I thought he was chokin on the pistachios or somethin'.
Fıstık ezmesi aldım. Hoşlandığını biliyorum.
I got peanut butter, I know you like that.
Orta sınıf ön yargılarımı... aşmak için çok çalıştığımı bilmeni istiyorum.
I want you to know that I'm trying so hard to overcome my middle-class prejudices.
Çıktığım kişi yoga sınıfında tanıştığım bir çocuk doktoru Dr. Bedsole.
I went out on a date with a pediatrician I met in yoga class Dr. Bedsole.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]