Gain Çeviri İngilizce
4,795 parallel translation
Evet ve kilo almasiyla başetmek için sigaraya merak salinca suçlu hissetmeye başladim.
Yea and I started to feel guilty when she took up smoking to deal with the weight gain.
Kontrolü böyle kazanirlar.
That's how they gain control.
Emeksiz yemek olmaz. Yanlış mıyım?
No pain no gain, right?
Emek olmadan yemek olmaz. Haksız mıyım?
"No pain no gain," right?
Tiranların ayaklarını sağlam basması için gereken tek şey, vicdan sahibi insanların sessiz kalmasıdır.
All tyranny needs to gain a foothold is for men of conscience to remain silent.
Bu müthiş aşk sezisini nereden buldun?
And where'd you gain this amazing insight into love?
İçeri girdiğiniz zaman buradan hiçbir sik göremiyorum.
Hey, once you all gain entry, I can't see shit.
Rick Salinas'ın müthiş pası ile Danny Ladouceur 13 yarda ilerlemeyi başardı.
Rick Salinas throws a perfect pass... connecting with Danny Ladouceur for a 13-yard gain.
Poly müthiş bir pas ile sekiz yarda ilerliyor.
Poly executes a perfect screen pass for an eight-yard gain.
Evet, ihtiyacın olan deneyimi kazanmana yardım edeceğim.
Yeah, I'm going to help you gain much needed experience.
Bazen belirli odalara girebilmek için..
Sometimes to gain access to certain rooms,
Ayrıca, biri bunu yaparak ışıkları kapatmaktan başka ne kazanabilir ki?
Besides, what could anyone gain but shutting off the lights?
Boston'ın kazancı, Dublin'in kaybıdır.
Well, Boston's gain is Dublin's loss.
Sen şu aşk evliliğinden ne elde ettin?
What did you gain from this love marriage?
Kariyerim boyunca kilo artışı ve obezite hakkında konuşacağım aklıma hiç gelmezdi.
I had no idea I'd be talking about weight gain and obesity my entire career.
Mayer egzersiz yapmamanın kilo artışıyla bağlantılı olabileceği sonucunu çıkardı.
Mayer's conclusion, lack of exercise must be related to weight gain.
Yaktığınızdan fazla kalorili şeyler yerseniz, kilo alırsınız.
And if you eat and drink more calories than you burn off, you'll gain weight.
Bu verilerden gördüğüm kadarıyla, eski kilo alma hızından daha fazla bir hızla kilo almaya devam ediyor.
And what I see from the data is... is that he's continued to gain weight even faster than the rate that he was before.
Biraz kilo verip sonra tekrar alıyorum.
I would lose some weight and then gain it back.
Bu yüzden tabii ki kilom eski hâline dönüyor.
So of course I'm going to gain the weight back.
Hiç yaşanmamış gibi davranırsak bundan ne kazancımız olacak?
What do we gain from pretending like it never happened?
O gemiyi ele geçirdiğimde kazanacağın parayı...
When I take that ship, you stand to gain- -
Kendine kazanç sağlamak için çalmış.
Stole it for their own gain.
Steven, köylerdeki ve şehirlerdeki birçok toplu ölümün gerçekleştiği hakkındaki söylentiler güvenilirlik kazanırken, çarpışma merkezinin yakınında bulunan şehirlerdeki durumun gerginliği sürdürüyor.
Steven, the situation in the larger cities near the epicenter of the conflict remains tense as persistent rumors of mass deaths in scores of towns and villages gain credibility.
"Kalıcı kazanç için geçici ağrı."
- Mm-hmm. "Temporary pain for permanent gain."
Hiçbir şey kazanamazsın.
You'll gain nothing
Amaçları herkesin dikkatini çekmekti.
It was to gain attention from the world.
Amacı bütün dünyanın ilgisini çekmek.
His goal, a place to gain worldwide attention.
Tayfanın muhtemel kazanca karşılık seninle aynı fikirleri paylaşacağını sanmıyorum.
Well, I doubt the crew will share your sentiments with what they stand to gain.
Eğer erişim sağlarsalar, Gabriel hakkında her bilgiyi öğrenirler.
If they do gain access, they could learn about Gabriel.
Onların kazancıydı.
It was their gain.
Bundan ne kazandınız?
What did you gain from it?
... umut verici.
- -gain.
Gücünü ve parasını bilgi edinmek için kullanıyor.
He uses his power and wealth to gain information.
Bryson bize rağmen hızını alıp gidebilir.
Bryson could still gain speed.
Kilo alma, hareket et ve alkolden uzak dur.
Do not gain weight, make exercises, avoid the alcohol.
Ama aynı zamanda sadece senin güvenini kazanmaya çalışıyor olabilir diye de düşünüyorsun.
At the same time you're thinking well maybe she just did it to gain our trust.
ama sana 500 saat kamu görevi vermekte daha fazla yarar görüyorum hapse atmaktansa.
But I see more gain in sentencing you to 500 hours of community service than putting you in jail.
Bunu maddi bir kazanç için yapmıyorum.
I'm not doing this for financial gain.
Kendine bir kariyer çizebilmen için sana şirketimin bünyesine katılma şansı tanıyorum.
I'm giving you a chance to explore career options... and gain insight into my organization.
Cheng'in, Çin ve Amerika arasında savaş başlatarak ne gibi bir kazancı olabilir ki?
What does Cheng have to gain by starting a war between China and the United States?
Ona daha fazla vuracağım, yapamaz mıyım!
I'll hit him a-fucking-gain then, won't I!
- Etlerimle uğraşarak eline ne geçebilir?
What can you possibly gain by fucking with my meat?
Anlıyorum ve özür dilerim, gerçekten, ama izin belgemiz var. - Tüm mülke giriş izni almamız gerek.
I understand that and apologize, I do, but this is a warrant and we need to gain complete access to the property.
Bu meslekte kullanabileceğimiz tüm avantajları kullanırız. Eminim sen de işinde aynısını yapıyorsundur.
In my job we use whatever leverage we can gain, as I'm sure you do in your business.
Senin hiç yarım akıllı olmadığın ve bu adamlarla denize çıkarak kendini hiç riske atmayarak kendine kazanç sağlamaya çalıştığın ihtimali.
That you're no halfwit at all, but a very shrewd operator who's managed to gain the benefits of sailing with these men while avoiding all the risk.
Kilo almalısın.
You need to gain weight.
Para kazanır. Beni oynaması için Channing Tatum'a Kim en çok kilo aldırırsa Onunla anlaşma imzalarım.
I'll sign with whoever can convince Channing Tatum to gain the most weight to play me.
Şimdi de bir İnbot bir çocuğun velayetini kazanabilir.
And now a Hubot may gain custody of a child.
Vatandaşlık görevini ihmal ederek kişisel kazanç ve benzeri şeyler için vergi olarak alınan paraları israf etmek!
Three! Neglecting civic duties and wasting tax payers'money for personal gain, and so forth.
Sonsuza dek yanına
To gain his everlasting hall