Giggling Çeviri İngilizce
637 parallel translation
Stephanie, şimdi neden kıkırdıyorsun ki?
Stephanie, what you giggling about now?
Kuşların kralıyım!
I'm the king of birds! [Giggling]
Belki de balerinler merdivenlerden inerken kıkır kıkır gülüyorlardır.
And perhaps, ballerinas giggling up and down iron staircases.
Bak tatlım, Hippo zor bir gün geçirdi. Biraz gülmek ona iyi gelir.
Listen, sugarfoot, little old Hips has had a tough day and he sure could use some giggling.
Ama hemen değil. 5 – 6 yıl sonra.
But not soon. In about five or six years. [Giggling]
Ahmak, kıkır-kıkır gülen kızlardan değildik.
We were no silly, giggling girls.
Upuzun örgü saçları olan... kıkır-kıkır gülüp gözleri ışık saçan bir kız kardeş.
Wearing pigtails down to here. Giggling behind her hand and throwing sparks out of her eyes.
# İnsanlar kıkırdayana kadar oyna kıpır kıpır her yerde
You wiggle till they're giggling All over the place
- Şimdi, bana ne anlatacaktınız?
- Now, what were you going to tell me? - [Giggling]
Tüm vaktini gülerek geçirdin.
You spent the whole time giggling.
- Hayır, kıkırdayıp durandı.
No, no, the one who was always giggling.
6-4, 4-6, 6-1, şuana kadar karışık çiftlerdeki en iyi eşim olduğunu düşünüyorum.
[Donna giggling] 6-4, 4-6, 6-1, I think that you're the best... mixed-doubles partner I've ever had.
Dün gece otelde, 12 saatlik bir uyku için uzandım ve aman tanrım, o korna sesleri ışıklar ve sokakta gülüşüp duran o kızlar da ne öyle.
Last night I settled down for my 12-hour nap in the hotel and "moly hoses," what a honking and lights flashing and gals giggling on the street.
Kıkırdıyor, sırıtıyor ve her şeyin hiç alışılmadık olduğunu söylüyor ve hiç konuşulmamasını umuyordu.
Giggling and simpering and saying it was all most unconventional and she hoped there would be no talk.
Burada kıs kıs gülmeyi kesmelisin.
You've got to stop giggling here.
Kıkırdamaları bittiğinde... onları kovacağım.
When they stop giggling I fire them.
- Fısıltılar ve kıkırdamalar.
- Whispering and giggling.
- Kıkırdamalar mı?
- Giggling?
Evet, kıkırdamalar ve öpücükler, gizlice sarılmalar.
Yes, giggling, and kissing, and hallelujahing in the honeysuckle.
Dostlarımız, onlar olmadan... biz...
( giggling ) Our fellow man, without whom... we...
Pekala, kıkırdama kovboy!
All right, belay that giggling!
Hareketsiz yatarak, kıkır kıkır gülüyordu.
She just lay there giggling a little to herself.
- Hadi.
- [Giggling]
Hadi, git bakalım, Philips.
- Yeah. Go, Philips. - [Giggling]
Sen... kikirdemeyi kesin!
You... would you stop giggling?
Aptal aptal kıkırdamayı kes, seni ahmak, dinle beni.
Stop that idiotic giggling, you bloody fool, and listen to me.
Merhaba.
Hi. [Giggling]
Sen...
[Giggling Continues] You're...
Senin başını derde sokmak istemezdim.
I wouldn't want to get you into trouble. [Giggling]
- Çocuklaşma, Anne.
[Giggling] Don't be naive, Mother.
Ne için bana gülüyorsun?
What on earth are you giggling about?
Ama anlarsın ya yine de sonsuzluğa karşı kıkırdayıp sırıtırım.
But, you know... I'll be smirking and giggling all the way to eternity.
Apartmana girerken ağzı bira kokan o salak kapıcının çalışacak bir işi olduğu için senin arkandan gülmesinin ne demek olduğunu bilir misin?
You've never walked into your building and had an idiot doorman with beer breath giggling at you because he's working.
Kıkırdıyorlardı.
They were giggling.
Neye gülüyorsun?
What are you giggling at?
Sana gülüyorum Tavuk George!
I'm giggling at you, Chicken George!
Bunu, o seni takip eden kıkırdak karılara sakla.
Save that for them giggling ninnies who follows you around.
Hey, çocuklar.
- ( Shouting and giggling ) - Hey, kids.
Yumuşacık kıkırdamak Dans edip kıpırdamak
I Jelly-belly giggling'. dancin'and a-wigglin'
[Kıkırdamalar]
[Giggling]
Hiç fark etmez, siz zaten birbirinize sokulur, sabaha kadar kikirdanirsiniz.
Besides, I know you girls. No matter how far apart I put you you'll sneak back together and spend the night giggling.
O, senin bahsettiğin tarzda eğlenmiyor. Gülerek, kıkırdayarak ve sahada çıplak ayak koşarak.
He's not having the fun you're talking about, laughing and giggling and running barefoot through fields.
Gördüğüm delice kahkahalar atan, domuz ruhlu, yerlerde sürünen yaratık.
That giggling, dirty creature I'd just seen crawling on the floor.
Kızlar ne kıkırdıyorsunuz orada?
And what are you girls giggling about?
Diyor ki bir grup zekâ özürlü Amerikalı voleybol taraftarı rollercoasterdan fırlamış. Bunun üzerine bir dakikalık saygı duruşunda bulunmanızı istiyor. Yanınızda da Bolivyalı yavşağın teki kıkırdıyor.
American volleyball fans were tossed out of a roller coaster and he wants a moment of silence and your sitting ne xt to some Bolivian jack off whose giggling through his nose might I say you'd be highly pissed?
İşte böyle!
[Tony ] Here I go! [ Giggling, Shrieking]
Kaçıp sonsuza dek onunla yaşamak isterdim ama o güçlü adama aşıktı.
- I wanted to run away and be with her always. - [Giggling ] [ Sighs] But she was in love with the strongman.
Kıkırdayan bir budala olduğunu söyleyen olmuş muydu hiç?
Has anyone told you you're a giggling imbecile?
Bunu herkes kazanabilir ama önce şans denemek gerekir.
( Giggling )
Tuckerlar gitti.
[Both Chuckling ] [ Sheena Giggling] The Tuckers have left.
Tanrım.
[Tony Moaning ] [ Sheena Giggling]