Giremezsin Çeviri İngilizce
1,561 parallel translation
İçeri giremezsin dostum.
You can't come in here, man.
- Oraya giremezsin bile.
- You can't even go in there.
İçeriye zorla giremezsin. Neden olmasın?
- You can't break in there.
- Hiçbir şey istemiyorum. - İnsanların hayatına böyle giremezsin. Kapılarını çalıp onları öpemezsin!
Because you don't just walk into someone's life and knock on their door and kiss them.
Bu tavırlarınla dansa giremezsin.
You're not going in this dance with your attitude.
Tekrar o yola giremezsin.
You cannot go down that path again.
Giremezsin, tatlım.
Don't go in... Poor thing...
İçeri giremezsin.
You cannot come in here.
Ayrıca, Kamata'nın mekanına elini kolunu sallayarak giremezsin!
Plus, you can't just walk into Kamata's place, man!
Hey, kapıyı çalmadan giremezsin ahbap.
Yo, man, you can't just walk in here without knocking.
Kapıyı vurmadan giremezsin.
You can't just come in here without knocking.
İçeri giremezsin.
You can't go in there.
O boynuzlarla içeri giremezsin.
I told you, you can't come through with those antlers.
O zaman sınava giremezsin.
You can't write the exam without your hall ticket.
Değilse, giremezsin ki.
Otherwise you can't get in.
Oraya giremezsin.
You cannot enter there.
Sen bir sexşopa giremezsin.
They wouldn't let you into a sex shop.
Sana daha önce de söyledim, buraya giremezsin!
I told you before, you can't come in here!
Buraya giremezsin.
You can't be in here.
Hayır, giremezsin!
No, you cannot!
Onlar olmadan, binaya giremezsin.
- You can't get in without them. - What's wrong?
Benimle bağlantılı olduğun riskine giremezsin.
You can't risk being connected to me.
Bana televizyon alana kadar giremezsin.
- [Clicking] - Ah-ah! Not till you buy me a new TV.
Bu toplantıya giremezsin tamam mı?
You are not allowed in...
Şimdi, gerçekten bu toplantıya giremezsin.
Now you're really not allowed in this session.
Miles, içeri giremezsin.
Miles, you can't go in.
Ameliyata, öleceğini düşünerek giremezsin.
You can't go into surgery thinking you're going to die.
Giremezsin.
You can't come in.
-... benim şifrem olmadan giremezsin!
- and you can't access it without my password!
- İçeri giremezsin.
You can't come in. Why?
İçeri giremezsin.
- You can't go inside.
- İçeriye bu şekilde asla giremezsin.
- You'll never get in there that way.
Hiçbir yere gitmiyorsun. Bu şekilde giremezsin.
You're not going anywhere, sweetie, much less dressed like that.
Diğer yandan, Heraklitos'un dediği gibi aynı nehre iki kere giremezsin ama gelin şimdi biz, küçük bir zaman yolculuğu yapmayı deneyelim ve on altı yıl öncesine gidelim.
We humans can't dive twice in the waters of the same river. But I say, ladies and gentlemen, let's try to dive into the time ocean,
Biliyorsunuz, ünlü filozof Heraklitos bir zamanlar, aynı nehre iki kere giremezsin demiş.
Even though heraclites used to say That we can't dive twice into the waters of the same river,
Çünkü fotoğrafların olmazsa bir ajansa giremezsin.
Because you can't have an... an agent without head shots.
- Sen içeri giremezsin!
We don't let your kind in here.
Giremezsin!
No way.
Eve giremezsin.
You are not in my house.
Hey, Buraya giremezsin.
Hey, you're not allowed back here.
Öylece içeri giremezsin.
You can't just walk in there.
- Hayır, giremezsin.
- No, he does not.
Adrian, içeri giremezsin.
Adrian, you can't come in.
- Hey, oraya giremezsin!
- Hey, you can't go in there.
Buraya bu şekilde giremezsin.
You just can't walk right in here.
Yeniden giremezsin.
There's no readmission.
Eğer ön hatta olmazsan, aksiyonun içine giremezsin.
Can't get in the action if you're not on the front line.
İyi de böyle elini kolunu sallayarak giremezsin.
Yeah, well, you can't just barge onto my property.
Billy, oraya giremezsin.
Billy, you cannot go there.
Hey ahbap, içeri giremezsin.
You can't go in.
- İçeri giremezsin.
You can't go in there.