Goodness Çeviri İngilizce
8,404 parallel translation
Tanrı aşkına!
Oh, for goodness'sake!
Evet, hayatımın bütün günlerinde iyilik ve inayet ardımca yürüyecek ve günlerin devamınca Rab'bin evinde oturacağım. ( Mezmurlar, Mezmur 23 )
Surely, Your goodness and Your love will follow me all of my days, and I will live forever in the House of the Lord.
Tekneyi batırdığı anda 20 yıIdır gördüğü iyilik ve merhamet dersi altüst olmuştu.
The moment he sank the boat, 20 years of instruction in goodness and compassion overturned.
Tanrım!
Goodness!
Tanrım.
My goodness.
Tanrı aşkına bir ayı tuzağına basmışsın.
Listen, you stood in a bear trap, for goodness sakes.
Aman Tanrım.
My goodness.
Hayır, hayır.
No, no, no. Goodness.
Nasıl söylesem?
Well, goodness.
Aman Tanrım!
- Oh my goodness! - Huh?
Cömertliğin ve sevgin tüm hayatım boyunca ardımdan gelecektir ebediyete kadar Tanrı'nın evinde yaşayacağım.
Surely Your goodness and love will follow me all the days of my life and I will dwell in the house of the Lord evermore.
- Aman Tanrım.
- My goodness.
Tanrı aşkına.
Goodness me!
Tanrım!
Oh, goodness!
Tanrıya şükür.
Thank goodness for that.
Aman be Meredith.
My goodness, Meredith.
Aman Tanrım.
Oh my goodness.
Tanrı'ya şükür buradasın.
Thank goodness you're here.
Bu nedenle, onu işe almak içimden geldi.
And that is why out of the goodness of my heart, I have hired him to work here.
Şükürler olsun.
Oh, my goodness.
Tamam Val.
Oh, my goodness val.
Teşekkür ederim.
Oh, my goodness.
İnanamıyorum.
Oh, my goodness.
Barbara değil, "Bayan Barbara!" diyeceksin.
Goodness, it's not "Barbara" it's Mrs. Barbara.
- Sağ olun.
- Goodness.
- Bakayım.
- Oh my goodness.
Dünyanın bir ucu.
Oh my goodness, it's so far...
İyi niyetinizi kullanarak sizi suistimal etmeye çalışanlara izin vermeyin.
Do not allow your goodness to be used against you.
Bu adamda saf bir iyilik görüyorum, tamam mı?
I see genuine goodness in this guy, okay?
İçindeki iyiliği başka birinin içiyle kıyaslama.
Don't compare your goodness by the prism of somebody else.
Tanrı aşkına bir dahaki sefere sadece parmağını göster.
For goodness sakes, just give her the finger next time.
- Şunlara bir baksana!
- Look at all this. - Oh, my goodness.
Tanrım, harika görünüyorsun.
Goodness, you look delicious.
Bak hele, ağzından bal damlıyor resmen.
My goodness. This kid has a sweet mouth.
- Bak şu işe!
- Oh, my goodness.
Oh, Tanrıya şükür.
Oh, thank goodness.
Tanrıya şükür Marjorie olayını da söyledin.
And thank goodness you said something about Marjorie.
Tanrım, saat sabahın 4'ü.
My goodness, it's 4 : 00 in the morning.
Aman Yarabbim!
Oh, my goodness!
Üzgün olduğunua gerçekten inanmıştım.
! Oh, my goodness. I really believed you were upset.
Tanrı aşkına yeter artık.
For goodness'sake, she crossed me.
Tanrım!
Oh, my goodness!
- Aman Tanrım.
- Oh, my goodness.
Bu da şu soruyu getiriyor, ızdırap çekmemek için mi iyi şeyler yapıyoruz yoksa gerçekten iyilik diye bir şey var mı?
So this begs the question... are we just doing good things to avoid personal suffering, or is there actually such a thing as goodness?
Sende gözkamaştırıcı bir çekim var ve bu yüzden sevgi sürekli senin yanında.
It's like you have a blinding aura of goodness and love surrounding you at all times.
Tanrım.
Oh, my goodness.
Tanrım.
Goodness.
Tanrı'ya şükür döndünüz. Şalter attı.
Oh, thank goodness you're back.
Oh, aman Tanrım.
Oh, my goodness.
- Bitti artık!
- ANNOUNCER : Oh, my goodness!
- Tanrım!
Oh, my goodness!