Grille Çeviri İngilizce
119 parallel translation
Ekranımda gözükmüyor.
He's not on my grille.
Parmaklılara as onu Çavuş.
Hang it on the grille there, Sergeant.
Kepengi kapatsan iyi olur.
Better shut the grille.
Bir şekilde kafesi gevşetmeyi başardım.
Captain, I've managed to loosen this grille somewhat.
Parmaklıklar da Rizzo'nun eseri.
The grille work is also by Rizzo.
Dua odasındaki ızgaranın tahtası olduğunu düşünüyorum.
It's from the grille on the door to the priest's box.
Dua odasında herhangi bir ızgara görmedim ben.
I didn't see any grille on the priest's door.
Dün gece ızgara vardı ama bu sabah yoktu.
There was a grille last night, but not this morning.
Bu ızgara kaldırıldı.
That grille was removed. Why?
Biri geldi ve ızgaraya vurdu...
Somebody came in, smashed through the grille...
Hayatım, ızgarayı tam olarak halledemedi.
Darling, he couldn't very well leave the grille broken.
Bu ızgaranın kenarından.
It's from the side grille.
Birisi ızgarayı kırdı.
Someone broke the grille.
Belki Clinton ızgarayı kırdı ve kimse orada değildi... ve ben sadece paslı hayaldünyam içinde oyalanıyorum...
Then again, maybe Clinton broke the grille, nobody else was there... and I'm just puttering my way through the debris of my rusty imagination.
Her kimse sigarasını yaktı ve ızgaradan içeri fırlattı onu.
Whoever it was lit a cigarette and dropped it through the grille.
Ama kırdığı ızgara onu sol tarafa çıkartmadı.
But the grille that he had smashed meant that he couldn't let her into the left side.
Peletler, çatıdaki ızgaralarda sallanıyordu.
The pellets were shaken through a roof grille.
Tırnak makasıyla, hücredeki ızgaranın etrafını kazıdım.
I took a nail clipper, and dug around the grille at the back of the cell.
Kazıyarak o ızgarayı çıkarabilirim, ve deliği koridor çıkışına kadar büyütebilirim oradan hücre katına ve belki çatıya.
I can dig that grille out, and enlarge the hole into the utility corridor to the top of the cell block and maybe onto the roof.
Izgara iki adet demir kancaya mı takılmış?
The grille's welded on two-hook anchors?
Benim karton ızgaram kayıp duruyor.
My cardboard grille keeps slipping out.
- Izgaranın altında.
- She's under the grille.
Açık yol, suratıma çarpan rüzgar... hoparlör ızgaramı tıkayan sivrisinekler.
The open road, the wind in my face... the flies clogging up my grille.
Bir tırın motor ızgarasının beni liğme liğme etmesine ramak kalmıştı.
I was an inch away from being scraped off a semi's grille.
Şimdi rock'n'roll barın kira sözleşmesini değiştir.
So now you can change the lease back to the Rock'N'Roll Bar and Grille.
Muhtemelen bunu söylesen sana vururdu dostum.
She'd probably smash you in the grille, kid.
- Izgara mahvolmuş ve kanlı.
- The grille's busted and bloody.
Yapılan analizin sonucunda, oyun salonundaki parmaklıkların boyasıyla kasktaki boyanın aynı olduğunu göreceksiniz.
You will see that the analysis confirms that the paint on the helmet... is identical to that on the metal grille in the arcade.
Kit ve menajeri yarın öğleden sonra 12 : 45'de Rodeo Grille'de olacaklar.
Kit and his agent will be at the Rodeo Grille tomorrow at 12 : 45 p.m.
Ben de depoda ye, ardım etmek istedim.
I got a June bug in my grille. [Spits]
"Le ızgara"?
"Le grille"?
Bacakları daha güzel olsa kalçaları işe yarardı.
Her ass would do, too, if she had a better grille.
Parmaklık takaCaktım.
I was meaning to get a grille.
Eğer şimdi ateş edersen geri kalan hayatında seni rahat bırakmıyacağım.
Now, if you take this shot, I'm going to be in your grille for the rest of your natural life.
Fransa'dan geliyor.
That grille work comes from France.
- Benim karşımda gerçeği söyleyemez.
There's no way he wouldn't come with the real in front of my grille.
- Bunu yazayım bir kenara.
Real in front of my grille.
Neden bütün suçları benim üzerime atıyorsun?
Why are you all up in my grille?
Bunu çok sevdim.
- Big grille on this one.
Demirleri bırakıyorum.
I'm letting go of the grille.
Bugün Wayfarer Grille'de öğle yemeği yedin mi?
Have lunch at the Wayfare Grill today?
Tüm çekiciliği üstünde, seninle ilgili her detayı almak istiyor.
She's all up in his grille, trying to suck out any details she can about you.
Sanırım gerçekten Stan'in tepesini attırdım.
Boy, I really got up in Stan's grille, huh?
Ardından yöntem izleme komitesi... tam ağızlarınıza layık bir açık celse düzenleyecek.
Then later on, the Procedure Oversight Committee... is holding a public hearing... that'll be all up in your grille.
Kapının arkasından açıklamama izin verin.
Let me explain from behind the grille.
Vuracağım diyorum!
I said I'll shoot you in the grille!
Tel örgü varken nasıl olur da atlar yahu?
How the hell can he jump through the grille?
Radyatör kafesinden bir parça buldum.
I turned up a piece of grille work.
Buraya basit bir ızgara yapmak bu sorunu çözer.
You know, a simple iron grille in there would fix that.
Kız kendiliğinden kafese girmiş, ama sen ona gitmesini söyledin.
She was all up in your grille piece... and you told her to take a hike.
Salı akşamı Wendy'yle Izgara'da yemek yemişsiniz.
Tuesday night you and Wendy had dinner at the Grille? Where'd you go after that?