Groans Çeviri İngilizce
2,823 parallel translation
Uyku vaktin gelmedi mi senin?
- Huh? [groans] isn't it past your bedtime?
belki de çocukların burada olmaması iyi birşey.
- [groans] maybe it's better The guys aren't here to see this.
- mikey.
- [groans] - mikey.
- İltifat mıydı bu?
- [growls ] - Was that a compliment? [ groans]
En sonunda iç çamaşırlarıyla Neil Diamond sandığı bir köpeği kovalıyordu.
Give me that. ( groans ) If you want to get a good answer, you need to be polite.
Bu kadar yıl annemin bütün Dallas'ı becerdiğini öğrenmek için seks konusundan kaçtığıma inanamıyorum.
Yeah, yeah, me, too. Plus, now when they fight, we don't have to put up with the makeup sex. ( groans ) The makeup sex.
Beni çözün.
UNTRAP ME. [groans]
Durun!
[groans]
Senin oyuncağın değilim.
- [groans] HEY! I AM NOT YOUR PLAYTHING!
Kendini patlatmasana!
Stop blasting yourself! ( groans )
Hulk?
A-bomb : ( groans ) hulk?
Ve ben seninle geliyorum.
And I'm going... ( groans ) with him.
Arkadaşlarımı zayıflık olarak görüyorsun.
( groans ) you see my friends as a weakness,
50 tako'ya bahse girerim ki bu binayı hepinizden hızlı yerle bir ederim.
( laughs ) ( groans ) Fifty tacos says I bring down this whole building Faster than any of you.
Kırmızı.
( laughs ) Red. ( groans )
Çeviri : dejavu2008
SHE GROANS
- Yapma...
- Don't- - [groans]
Hay senin!
Fuck! [groans]
Stanley Kubrick, filmlerini pijamaları üstündeyken inleme kayıtları yaparak mı araştırmıştır?
Did Kubrick research his movies by taping groans in his pajamas?
İnlemeler çok kötü. Anlamıyorsunuz!
The groans are... are bad.
İnlemeler hoşuma giderse, sözleşme imzalarız. Sen de filmini yaparsın.
If I like the groans, we'll sign, you'll make your movie.
- Güzel..
Fine. ( GROANS )
85 yaşında kadın hasta. Ayağı kaymış ve havuza düşmüş.
[groans] 85-year-old female patient, slipped and fell on a pool deck during aquafit.
İşte bu yüzden psikiyatriyi seçmedim.
[breathing heavily, groans] This is why I didn't go into psychiatry.
- Yumruk yapar mısın lütfen?
- Can you make a fist for me, please? - [groans, inhales sharply]
- Belki biraz.
[groans] Maybe a little.
Bundan bahsetmek istemiyorum.
[inhales sharply, groans] I don't want to talk about it.
Yani, dairenden bazı iniltiler duydum.
I mean, I heard banging, groans coming from inside your unit.
Onunla bir ilk bakış anlaşmamız vardı.
[Groans] We've got a first-look deal with him.
Kampüste bana "Dr. Drinkenstein" diyorlardı.
- Oh. On campus, they called me "Dr. Drinkenstein." ( Groans )
İyi bir strateji.
( Groans ) Good strategy.
[Matt Nefes nefese, Homurdanıyor]
( MATT PANTING ) - ( MATT GROANS )
[Flesh Squishes ] [ inliyor]
( FLESH SQUISHES ) ( GROANS )
[inliyor]
( VICKY GROANS )
Ne oldu?
( groans ) Thor : What is it?
İniltiler daha hızlı geliyor.
The groans are coming more quickly.
Artık senin köprün değil.
( groans ) No longer is your bridge.
Onlar için dışarıda ağla.
( groans ) cry about it outside.
Scabby!
( glass shatters ) ( groans ) ( echoing ) scabby!
Karar vermeden önce bekle...
Wait, before you... ( groans )
- Dur!
- [groans]
Slash geri geldi.
- [grunts ] - [ gasps ] [ groans] Slash is back.
- Slash, görüyor musun?
- [groans] - Slash, you see?
iyi misiniz çocuklar?
- [groans ] - [ groans] you guys all right?
pekala işte adamımız.
Sykes : All right. [Groans]
Bacaklarımı hissedemiyorum.
[Groans] I can't feel my legs.
Haklısınız tabii, inlemeleri de düşünmeliydim.
You're right, I should've thought about the groans.
İnlemeler çok kötü.
- The groans are bad.
- Dr. Katz hastanın yanında mı?
[siren wailing ] [ exhales sharply, groans] Dr. Katz? Is she with a patient?
Ultrason taraması göbek kordonunun işlevini sürdürdüğünü gösteriyor.
[groans, sighs ] [ heart monitor beeping] Normal dopplers through the umbilical cord are present.
Castor'u neyin tuttuğunu bilmiyorum.
[Groans softly] I don't know what's keeping Castor.