Guler Çeviri İngilizce
131 parallel translation
( adamlar guler )
( men laugh )
( İNSANLAR KAHKAHALARLA GÜLER ) pirinç ( metal ) mangalı... ( Brazier )
( PEOPLE LAUGHING ) Brazier.
Bir cin tonik daha... ( İNSANLAR KONUŞUR VE YÜKSEK SESLE GÜLER )
That we'll be another bitter gin tonic... ( PEOPLE TALKING AND LAUGHING LOUDLY )
[GÜLER] Alınma oğlum, şakadan anlamaz mısın sen?
Don't be so touchy, I was just kidding!
Bir düzine çocuk isterim. [GÜLER] Anladınız mı?
I want a dozen children.
[GÜLER] Kimden alacağım?
Who gave permission?
( GÜLER )
( LAUGHS )
Mükemmel bir ceza. [GÜLER]
- Ha! What a great punishment!
[GÜLER] Çok kolay, çok basit.
It's very easy, very simple.
[ADİLE GÜLER]
Heh-heh-hee!
[LEYLA GÜLER]
Hi hi hill!
[ŞABAN GÜLER]
Heh-heh-hee!
[LEYLA GÜLER]
Hih-hih!
[LÜTFÜ GÜLER]
Heh-heh!
[HAFİZE ANA GÜLER]
We're going to the match of Galatasaray-Fenerbahce!
[GÜLER] Biz çıkarız Veysel Efendi.
- Where are my kids?
[GÜLER] Bana bakın çocuklar, Mahmut Hoca yine her zaman ki yerinde.
- Fener! Fener! - Fener!
[GÜLER]
- He's here!
- Şemsiye vereyim mi abi? [GÜLER]
- He's behind you!
- Haydi. - Islanıyorsunuz ama. [GÜLER]
- Mahmut Beg is probably having a shock at school.
Ahmak ıslatan yağıyor. [GÜLER] - Det.
Someone else would think Mahmut Beg is behind you!
[GÜLER]
- Saban! - What?
- İzin alınca sizi de arkadaşları da bir arada görmek istedim de. [GÜLER]
- We can't study our classes. - You better kill us.
- Peki, hocam [GÜLER]
Besides there's no summer or winter for a scout.
[GÜLER] Çok iyi hocam.
- Quick scouts.
[GÜLER]
A spy can hear this. Be careful!
[GÜLER]
- It is.
Sen de mi kaçtın Mahmut Hoca? [GÜLER] Tünelde karşılaşmadık yahu.
To be knowledgable, and the most important thing is you can learn to respect yourselves.
[BORU ÖTTÜRÜR VE GÜLER]
- Think.
Doğrusu, Honda'yı tercih ederim. [GÜLER]
To tell the truth, I would prefer Honda.
[EROL GÜLER] Burada başöğretmene benzemişim. Baban bu tayyarı zorla aldırmıştı bana.
I look like a teacher here.
[GÜLER]
No, no...
- Sen onuda çözersin Altan [GÜLER]
- That'll be no problem for you
- Bende de mal var bak. [GÜLER]
- I've got some goods too. - What a joke!
[GÜLER]
- Right!
Bıraksam, yatacaksın arabanın içinde, yürü. [GÜLER] Sen ne diyorsun ya?
You'll spend the whole night there, if I let you.
[GÜLER]
For me, as well as for you.
[GÜLER] Ulan ne acayip adamsın ya. Dans dans dans!
What a strange man you are.
[GÜLER] Hoşluk işte.
You know, funny.
[GÜLER] O bence paranın nasıl kazanıldığıyla ilgili.
I think that has to do with how the money is earned.
[HABERCİLER GÜLER]
[NEWSCASTERS LAUGH]
[GÜLER]
[LAUGHS]
Sevgililer! [GÜLER] Bizim olanlar ya da olmayanlar.
Lovers... whether real or imagined, they all leave their scars.
Ama öyle değil. [GÜLER]
But that's not true.
Olmadıysa... [GÜLER]... ya da olduysa.
And if that isn't possible, do something for your neighbors.
Ankara'da hep bunlarla işte, Fikri abin. [GÜLER]
That's what I got up to in Ankara.
Dedim nereden tanıyor acaba? Meğerse künyeyi görmüş. [GÜLER]
Turns out he'd seen my name on my ID bracelet.
[GÜLER] Baba, Yılmaz damdan düştü.
Dad, Yýlmaz fell off the roof.
Kıvırcık mıvırcık idare edeceksin artık. [GÜLER]
Bit wiry, though.
[GÜLER] - Fikri abim yok mu?
Is Fikri around?
Bir arkadaşın hediyesidir, İhsan abi. [GÜLER]
A friend gave it to me.