Gölden Çeviri İngilizce
7,143 parallel translation
Bu atlama yerinin gölden bir farkı var mı yoksa...
So is a lake different from a swimming'hole, or...
Gotham'ın altın kuralı Harvey.
Gotham's Golden Rule, Harvey.
Gotham'ın altın kuralı.
Gotham's Golden Rule.
Robert, altın tapınak açıldı.
Robert, the golden temple is open.
- Murphy altın yumurtluyor da ondan!
Cuz Murphy's the golden goose!
"Louisville'in Gloden Globe şampiyonuyum."
"I'm the Golden Glove Champion of Louisville."
" Seattle'daki Golden Globe'u aldım.
" I won the Golden Gloves in Seattle.
Elimizde gözde çiftimiz yok ve sitemizin algoritması insanların ölümüne sebebiyet veriyor.
We don't have a golden couple, and our algorithm may be killing people.
Sizler Wallflower'ın yeni gözde çiftisiniz ve sizin onurunuza bu akşam bir parti veriyoruz.
You're Wallflower's new golden couple, and we're having a party tonight in your honor.
Lydia, bu gözde çift olayı bana hiç sıcak gelmedi.
Lydia, I don't want to be the golden couple.
- Sanırsam.
- Think so. - Emily, the reporter, meet our golden couple. So cold.
Gözde çiftimizde bir zamanlar... böyle bekar ve çekici insanlardı.
Our golden couple used to be just like these very single... Very sexy people.
- Ooo, bunlar "Gözde Çift" değil mi?
- Oh, look. It's the golden couple.
Golden Retriever var.
We've got, um, golden retriever.
Duy sesimi! Yok Edicilerin En Korkulanı! Sonsuzluk Kapısı'nın Bekçisi.
Hear me, most Unnameable of Devourers... he who guardeth the Golden Gateway...
Ayrıca Altın Kılıçların bir üyesi.
He's also a member of the Golden Swords.
Altın Kılıçlar o kadar dehşet verici mi?
Are the Golden Swords that scary?
Altın yumurtlayan kaz.
A golden goose!
Altın yumurtlayan kaz falan değilsin sen. Aşağılık bir ispiyoncusun. Ve Maroni'nin aklıyla oynuyorsun.
You ain't no golden goose, you're a yellow rat snitch, and you got Maroni all twisted.
Safran...
Ah, the Golden Crocus.
Altın orana yapışan yontulmuş bir burun gibi.
Like a shredded nose adhering to the golden ratio.
Ayrıca eğer ona oy verirseniz, size altından bot kazanacağınızı söyledi.
He also said if you voted for him, you'd get a golden boat.
Bahse girerim ki, salak kızlar erkek gibi kızlardan ve sürtüklerden daha uzun yaşar.
I bet you anything the dumb golden girl outlives the man golden girl and the slut golden girl.
Görülemeyen şeyleri görme yeteneğiyle daha şimdiden altın çocuk olarak anılıyor. Arka arkaya 10 başarılı seçim kampanyası yürütmüş.
Already making a name for himself as a golden child with a gift of near clairvoyance, he's run ten consecutive successful campaigns.
Belki de altın çocuğumuz o kadar da altın değildir.
Perhaps our golden boy isn't so golden after all.
Bekleyişiniz artık sona erdi benim altın dostlarım.
Your wait is over, my golden friends.
Altından tek boynuzlu at ile tamamlıyoruz.
We went with a golden-horned unicorn.
Kimsin sen, Golden Girls'den Blanche mi?
Who are you, Blanche from Golden Girls?
Sonra ben en yalnız prens olurum ve altından kulemde gülerim.
And then, I become the loneliest prince of all, laughing in my golden tower.
Bahane istemem, özellikle de altın çocuğumdan.
I do not expect excuses, not from my golden boy.
Erkek kardeşin, Lyman hakkında okuduğum tek şey kendini kongrenin altın çocuğu yaptığıydı.
The only thing I've read about your big brother, Lyman, has made him out to be congress'golden boy.
Sanırım bu, Altın Kızlar'ın duyduğu çığlıkları açıklar.
I think this might explain all the screaming the Golden Girls heard.
Altın Oran tartışmaya açık değildir Bayan Montenegro.
The Golden Ratio is hard to argue with, Miss Montenegro.
Ebelik hünerleri Harran'daki tüm kabile arasında saygı görmeye başlamıştı bile. O "kıymetli eller", beklediğinden daha fazla bebek doğurtuyor.
And though her skills as a midwife earned her a place of honor amongst all the tribes in Haran her "golden hands" delivering more babies than she could count...
İşte benim altın çocuğum...
And my golden boy...
- Altın çocuk mu?
"Golden boy," huh?
- Altın çocuk demek.
Golden boy.
Maharetli ellere sahip göçmen bir ebeden bahsediliyor, o yüzden buraya gönderildim.
They all spoke of the foreign-born woman with the golden hands, and they sent me here to the valley.
# Heidi altın biranı döküyor # # dans halkasına katıl sen de # # azgın bir nehir ruhum # # sarmalıyoruz... #
- Huh? Together : # oh, Heidi pours your golden mead # * you're in the maypole dance * * a river too wild, my soul * * and to bind the... *
- getirdin mi?
- the Golden comb?
- Altın bal peteği.
- Golden comb of honey.
İlk iki parçayı getirdin... bir altın petek ve bir makara gümüş iplik.
You've brought me the first two items... a golden comb and a spool of silver thread.
# dans ediyor # # altın hatıraların kıvrımlarında # # yalanların en güzeli #
* dancing in a swirl * * of golden memories * * the loveliest lies of all *
1977'de kayıt, dört altın plağa aktarıldı ve bu kapaklarda muhafaza edildi.
In 1977, the recording was transferred onto four golden records and encased in these covers.
Sinyal, SETİ'ye göre akıllı bir medeniyetin seçmiş olabileceği bir dalga boyunda geldi. Voyager'in altın plağına işlenenle aynı dalga boyunda...
And it came in on a wavelength that SETI believes an intelligent civilisation might choose - the same wavelength etched into Voyager's golden disc.
A. Memorial Salonu'nu doğruluk yolunda yükselen altın şahin gibi alıp götürecek.
She plays with the fever. She's going to rip open August Memorial Hall like a golden hawk soaring in its path of righteousness.
Tamam, simdi çok susamis ama bu susuzlugunuzu giderecek tek sey bir golden retrieverin gözyaslariymis gibi davranmanizi istiyorum.
Okay, now pretend you're really thirsty, but the only thing that can quench your thirst is the tears from a golden retriever.
Golden Gate Köprüsü'nden atlayıp hayatta kalan adamla ilgili.
Survived jumping off the golden gate bridge.
Hemen buraya gel ki manevi gücümü kulaklarına akıtabileyim. O altın müdevverden seni uzak tutan ne varsa dilimin yiğitliğiyle hakkından gelivereyim!
Hie thee hither that I may pour my spirits in thine ear and chastise with the valour of my tongue all that impedes thee from the golden round.
Gümüş teni altın kanıyla bezenmiş yatıyor işte Duncan.
Here lies Duncan, his silver skin laced with his golden blood.
Yumuşak, altın kalpli ciddi askerler?
Serious soldiers with soft, golden hearts?