Hakkında Çeviri İngilizce
159,137 parallel translation
Hakkında çok şey duydum görünüşe göre hepsi doğru.
Heard a lot about you, apparently all true.
Tamam, planı gözden geçirelim ; beni Union Station'a bıraktıktan sonra bölge savcısına seni ve Scorpion'u ciddi miktarda para için oyuna getirdiğim hakkında şikâyette bulunacaksın.
Okay, let's review the plan : after you take me to Union Station, you file a complaint with the DA that I conned you and Scorpion out of some serious cash.
David ve Robbie hakkında ne biliyoruz Monty?
Monty, what do we know about David and Robbie?
Kayıp olması dışında hakkında pek bir şey yok.
And other than the fact that he's missing, I know very little.
Bu arada size Ajan Seger hakkında bir şey sorabilir miyim?
Speaking of which, can I ask you guys a question about Agent Seger?
- Monty, Dakka'daki endüstriyel felaketler hakkında ne söyleyebilirsin?
- Monty, what can you tell us about industrial disasters here in Dhaka?
- Jax amcam hakkında bir şey dedi mi?
Anything about Jax?
Erkeklerin öz saygıları hakkında onlara yardım etmeyi seviyorum.
I like helping men with their self-esteem issues.
Neden ve nerede olduğu hakkında bana bilgi verilmedi ama çok önemli gözüküyorlar.
I wasn't told all the whys and wherefores, but it seemed very important.
Eğer hakkında kötü bir şeyler söylerse bana haber ver.
And tell me if you're getting some bad-mouthing.
Müvekkilimiz Laura Salano hakkında sizi aramıştık.
Uh, we called on behalf our client, Laura Salano.
Müvekkilim sözleşme hakkında hiçbir şey bilmiyor.
My clients knew nothing of that contract.
Ofisime gelip görev timinizin doğasından bahsettiniz biraz oğlunuz hakkında konuştuk ve hepsi bu kadar.
Well, you came into my office, you explained the nature of your task force, we spoke about your son, and that was it.
Oğlum hakkında konuştuk öyle mi?
And we spoke about my son?
Neden oğlum hakkında konuşalım ki?
Why would we speak about my son?
O sürenin büyük kısmını oğlum hakkında konuşarak geçirdiğimi mi söylüyorsunuz?
And you're saying that I spent the majority of that time talking about my son?
Bilgisayarlar hakkında pek bir şey bilmiyorsun değil mi?
You don't know much about computers, do you?
Reddick / Boseman avukatlarından biri hakkında bir yazı.
Here's a news article about one of the Reddick / Boseman lawyers now.
Polis birliğine balistik raporları hakkında bir konuşma yapacağım.
I've agreed to give a speech on ballistics to the police union.
- Ne hakkında?
About what?
Öyle olsun, o halde yazdığınız bölüm hakkında biraz konuşalım.
Okay. Then let's discuss the episode you wrote.
- Mal varlıkların hakkında konuşmamız gerek.
Wow. So, we should talk about your assets.
- Hawai'deki çıplak yüzüşünz hakkında. - İnan zorla ağzımdan aldı.
About you skinny-dipping in Hawaii.
Kendin hakkında konuşmayı pek sevmiyorsun değil mi?
You don't like talking about yourself much, do you?
Senin hakkında hiç konuşmuyoruz.
But nothing about you.
Tecavüz hakkında 10 tane gönderisi var.
Ten posts about rape.
Kresteva'nın yaptığı şey hakkında neden bu kadar endişeleniyorsun?
Why are you so concerned about what Kresteva is doing?
Gelişmeler hakkında bana rapor ver.
I'm harnessing your obsession. Report back to me on their progress.
Benim ve şirket hakkında sana suçlayıcı şeyler söyletmeye çalışacak.
He'll try to get you to say something incriminating about me, about this firm.
Eğer baban işin hakkında soru sorarsa endişelenmiş gibi davran.
If your dad asks about your business, act worried.
Sen de bu konu hakkında konuşamayacağını söyle.
You tell him you can't talk about it.
Biraz iş hakkında konuşalım.
God, talk about a piece of work.
Chummy sitelerini şirket hakkında ya da şahsi yorum var mı kontrol et.
Check the Chummy sites for any new comments on our firm, or on us.
İş hakkında sorular mı sordu?
He asked you about work?
Bugün ne hakkında konuşacağız?
What shall we talk about today?
Bütün bunlar yorumlarınız hakkında.
This is all about your posts.
Uydurma bir müvekkilden 800 binlik bir rüşvet aldığınız hakkında Henry Rindell'e uydurma bir bilgi sızdırdık.
Anyway, I leaked a fictitious story to Henry Rindell about your firm receiving an $ 800,000 bribe from a fictitious client to backdate his earnings.
Biri hakkında bunu demekten de hiç hoşlanmam ancak...
But... and I hate to say this about any person...
Bu 800 binlik rüşvet hakkında herhangi bir şey gelirse kulağınıza anlayın ki Henry Rindell aleyhimizde çalışıyor ve bunu kullanabiliriz.
If you hear about this $ 800,000 gift from anyone, that means Henry Rindell is working against us, and we might be able to use it.
Ürün analistisin, hakkında soru sorulmaz.
All right? You're a product analyst. No one asks what that is.
Kresteva hakkında ne sormuştun?
What were you asking about Kresteva?
Bana bunun ne hakkında olduğunu söyleyin.
Just tell me what this is about.
Ne hakkında konuşuyor... Hay böyle işin.
What have you guys been speaking ab...
Paisley Group, FBI'ın iş yerlerine gidip şirketimiz hakkında sorular sorduğunu söyledi.
The Paisley Group said federal agents came to their workplace questioning them about our work.
Soruşturma kurulu hakkındaki bilgiyi Bay Kresteva'nın ofisi dışında kimsenin bilemeyeceği bir zamanda olduğunu mahkemenin dikkatine sunuyorum.
I would direct the court's attention to the fact that this would've been before anyone outside of Mr. Kresteva's office would have known about a grand jury.
Bay Boseman size karşı tarafın zayıflığı hakkında bilgi verdi mi?
Did Mr. Boseman tell you what the other side was nervous about?
Bize orada sorulanlar hakkında konuşamayacağımızı söylediler.
He told us that we're not allowed to-to tell anyone what they asked us in there.
Bay Boseman'a Toby Kendall davası hakkında herhangi bir bilgi vermedim.
I did not slip Mr. Boseman any information about the Toby Kendall case.
Sanıyorum sen de vereceği ifade hakkında bir soru sormayacağına söz vereceksin.
And I imagine you're going to promise not to ask questions about what he'll testify to?
Ve David'in senin hakkında ne düşündüğünü bilmek istiyorsan... git sor ona.
And if you want to know what David thinks of you... just ask him.
Sonrasında o kişiye kendini savunma hakkı verilsin.
Then the person is given the chance to defend him or herself.