Hakım Çeviri İngilizce
3,838 parallel translation
Sanırım soğuk bir biraya hak ettik ortak.
I think we've earned ourselves a cold beer, partner.
Aşkımız bir müzik grubunu hak ediyor, DJ'i değil diye düşündüm.
I think our love deserves a band, not a deejay.
Buradan dışarı adım atana kadar bana hak ettiğim saygıyı gösterirsiniz umarım.
I hope you will show me the respect of my position until such a time as I am escorted from the premises.
Yarısını hak edecek ne yaptın? Annem için bir şey yaptın mı hiç?
What have you ever done to think that half of it is yours?
Daha yakışıklıyım, daha akıllıyım ve o yeşil çeneden daha kuvvetliyim ve berbat bir tişörtü bile hak etmiyor muyum?
I'm a hulk too, you know. I'm handsomer, smarter, and stronger than jade jaws And I don't even rate a lousy t-shirt?
... herkes hayalleri için bir şansı hak eder ve sanırım bu senin umutsuzca yanlış yönlendirilen ergen gulyabanilerini de kapsıyor.
Genghis Khan, everyone deserves a shot at their dreams, and I suppose that includes your hopelessly misguided teen hobgoblins.
Sen de ayaklarımı koklamayı hak ediyorsun.
You got the right to smell my feet!
Hak etmiştim.
I'm sorry.
Dedektif, biz ağzımızın sıkı olduğuna ve kiracılarımızın mahremiyetini koruduğumuza dair ünümüzü hak ederek kazandık.
Detective, we have a well-earned reputation for discretion... and guarding the privacy of our clients.
Bütün söylemek istediğim, sen gerçek bir ilişkiyi hak ediyorsun.
All I'm saying is, is you deserve a real relationship.
Nasıl başlayayım? Bundan bir tane alabilirsin. Bunu hak ettin.
How do I start?
Sana hak ettiğin o korkunç ölümü tattırırdım.
Give you the horrifying death that you so deserve.
Çip hakında bilgin var mı?
Do you have any information about a cipher?
Tamam, Mer ile barışır mısın... böylece ben de seninle seks hakıında konuşmak zorunda kalmam.
All right, can you make up with Mer so I don't have to talk to you about sex?
Ailesi burada olduğu sürece, hak ettiğim Şükran Günü'nü yaşayamayacağım.
As long as her parents are in this house, I can't enjoy the Thanksgiving I deserve.
- Ben de şanslıyım. - Seni hak etmiyorum ben Medusa.
So am I. I don't deserve you, Medusa.
Tanrım, bu bir vazgeçilemez hak olmalıydı.
My God, it should be an inalienable right.
Yarın gideceğim. 1 milyon wonluk üniformaya hak ettiği değeri vermeliyim değil mi?
I'm going tomorrow. It was a million Won uniform. I need to get that much at least.
Hak ettiğim molayı veriyorum tamam mı?
! I'm taking a much-needed break, okay?
Benim zavallı kızım bunu hak edecek ne yaptı?
What did my poor girl do to deserve this?
Sanırım önümüzdeki 19 yıl boyunca burada olmayı hak ediyorum.
I guess I deserve to be in here for the next ten years.
Hala ülkelerimiz için büyük bir risk alıyoruz İngiltere tahtı için hak talep etsek de, babama ve Vatikan'a, insanlarımız için doğrusunun bu olduğunu düşündüğümüz bir şey için karşı gelsek de, bu böyle.
We're still taking an enormous risk for our countries, whether we lay a claim to England or... defy my father and the Vatican, for what we think is right for our people.
Irksal hak iddia edersen, böyle olur arkadaşım.
That's what you get for calling racial dibs, my friend.
Umarım sevgilisi onu terk eder, sonra Kingsley intihar eder. Sonra da sevgilisi cesedine işer. Çünkü bunu hak ediyor!
Well, I hope that she dumps him, he kills himself and then she takes a piss on his corpse because THAT is what he deserves.
Bu ülkenin birer vatandaşları olarak yardımınızı hak ediyoruz.
We deserve your help as citizens of this country.
Hepimizin hak etmediği şeyse hayatımıza kokuşmuş bir karının ufak vajinasının girmesi.
What we don't all deserve... is a little extra snatch on the side from some skanky cooze.
Hayat ve o hayatta ortaya çıkardığımız güzel işler övgüyü onlar hak eder.
Life and the wondrous works that we do in life from our good ideas, those deserve the praise.
Bir günde iki ipucu verdim ve bu yüzden önde oturmaya hak kazandım.
This is a two-clue kind of day for me, and being that that's the case, I need to be in the front seat right now.
Şunu diyorum ki John Doe davasına hak ettiği dikkati gösteriyoruz
I'm saying John Doe got the attention he deserved.
Hak ettiğim saygıyı bana gösteremiyorsan en azından konuklarımıza biraz göster.
If you can't show me the respect I deserve, then at least show some for our guests.
Akıllı çocuk denmeye hak kazandım.
I earned the right to be called a good boy.
Hak mı?
Oh, rights? Heh.
Hak etmiyorsan da, seni nerede bulacağımı biliyorum.
And if you're not, I know where to find you.
O bana ait olduğu için çok şanslıyım. Vlad gibi sizin de sizi yola sokacak bir ruh eşiniz yoksa bile, an azından kibar, saygın, dedikodu ve züppelikten, sürtüklükten ve zorba olmaktan uzak biri olmayı hak ediyorsunuz.
I'm very lucky that she's mine, but if you don't have a soul mate, by Vlad, the least you deserve is kindness and dignity and something more original than gossip, snobbiness, slut-shaming and bullying.
Mine That Bird'ün Kentucky Derbisine katılmaya hak kazandığını söylemek için arıyorum.
I'm calling to tell you that Mine That Bird has qualified to run in the Kentucky Derby.
- Bunu hak ettin. Canım, seninle gurur duyuyorum.
Sweetheart, I'm so proud of you.
Ondan ayrıldıktan sonra, hala hak mı iddia edeceksin? Zaten onun cinsel organına uygun değilsin.
You're gonna call dibs after you've broken up... and you're not into persons with her sexual organs?
Sinema okuluna giden ben olduğum için kamerayı tutmayı hak ediyorum.
I'm the one who went to film school, so I deserve to carry this camera for a bit.
Shelby, hak ettiğin bir hayat var ve sana yemin ederim ki bunu gerçekleştirmek için her şeyi yapacağım.
Shelby, there's a life that you deserve, and I swear to you I'll do anything to make that real.
Bunu hak edecek ne yaptım ben?
Ho-ho-ho! What have I done to deserve such a banquet?
Sandy'm en iyi hizmeti hak ediyor.
My Sandy gets the best, I just...
Ama ben güzel karımı buraya sürükledim çünkü bu şehir şampiyonluğu hak ediyor, ve ben bu şampiyonluğu verecek adamım.
But I dragged my pretty wife to this town because this city deserves a championship and I'm the guy that can deliver it.
Hakısız mıyım?
Right?
Bunu hak ettiniz, dostlarım!
You deserve it, comrades!
Kızımı canlı olarak geri getirirsen cömertçe bir ödülü hak edersin.
You bring my daughter back to me alive and I will award you, handsomely.
Her ne yapmak istersen yanımızda yer almaya hak kazandın.
You've earned a place with us in whatever you want to do.
Bunu hak edecek ne yaptım, Krish?
What have I done to deserve this, Krish?
Kendime ölmeyi hak ettiğini söylemeye çalıştım.
I've tried telling myself he deserved to die.
Yani diyorsun ki, bunu hak ettin, çünkü yardım istemedin.
You mean, you think you deserved it because you didn't ask for more help?
Apollo'yu salladıktan sonra ise beyaz şeytana hak ettiğini düşündüğüm kadar para sayarım.
After we slay the Apollo, I kick over some cash to the white devil, whatever I think he deserve.
Sana hak veriyorum.
I'm agreeing with you.