English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ H ] / Hardison

Hardison Çeviri İngilizce

678 parallel translation
Tamam, ben Kate Hardison, bu otelin işletmecisiyim.
It's alright, I'm Kate Hardison, I run this hotel.
Bu benim babam, Walt Hardison. Baba, bu da Chris Danning.
This is my father, Walt Hardison.
Haberler çabuk yayılıyor, Bay Hardison. Artık çok yaşlandım.
You've got good ears, Mr Hardison.
Jack, Bay Hardison'ı hatırlıyor musun canım?
Jack, dear, do you remember Mr. Hardison?
Yukarda o öksürükten kurtulacaksınız Bayan Hardison.
You can kiss that cough good-bye in Uptown, Mrs. Hardison.
- Evet, hatırlıyorum da... Ben, Kadeem Hardison ve CT Howell Hef'in masasında oturuyorduk. Etrafımız Playmate'ler ile doluydu.
Yeah, I remember back in the day... me, Kadeem Hardison and C.T. Howell used to sit at Hef's table surrounded by Playmates.
Kadeem Hardison metodunu anlatmak istiyorum.
I like to employ the Kadeem Hardison method.
"Kadeem Hardison kim" ya da "çıkma nasıl teklif edilir" ise ellerinizi indirin.
If it's "who is Kadeem Hardison?", or "how do we ask someone on a date?" put'em down.
Benim orduda beraber olduğum arkadaşlarım var mesela. Hatta Hardison'ın bile küçük internet arkadaşları var.
Even Hardison has his Internet friends, even though they're all elves and gnomes.
Polis de bizi çalıntı araçtan çevirebilir. Hardison, beni dinle.
-'Cause we didn't ditch the Irish mob so the police could pull us over in a stolen car.
- Kartelin takıldığı barı arıyorum.
I'm calling the bar that Hardison said the cartel is waiting at.
- Eliot, Hurley'nin arabasını almakta bir sorun çıktı mı? Yok, Hardison hallediyor!
Eliot, any trouble getting Hurley's car?
Eliot, Hurley'nin arabasını almakta bir sorun çıktı mı? Yok, Hardison hallediyor!
- Any trouble getting Hurley's car?
Tamam. Bana başka bir tane daha getirebilir misin?
- No, Hardison's on it.
- Eliot ve Hardison hazır mı?
- Eliot and Hardison all set?
Eliot senden Hardison'u yem olarak kullanarak onları temizlemeni istiyorum. Yem mi?
Eliot, what I want you to do is clear the zone and use Hardison as bait.
Hardison, neredeyse geldiler.
Hardison, they're almost there.
M planında Hardison ölüyor.
Hardison dies in plan M.
Git, Hardison, Git! Git!
Let's go, hustle.
- Neden Hardison'a sormuyorsun?
Yeah, why don't you ask Hardison?
Eliot ve Hardison, Paul'a saldıran çeteyi bulun.
Eliot, Hardison, find the local talent that attacked Paul.
Bilseydim evden bandanamı getirirdim.
Hardison. Yo, homes, let me fix my do-rag.
- Durumun farkında mısın, Hardison?
You seeing this, Hardison? Yeah.
Hardison'a ne gerekiyorsa vereceksin.
Eliot, you're the retrieval specialist. Give Hardison anything he needs.
- Çok gerçekçi görünüyorlar.
Well, I gotta say that looks pretty good, Hardison.
Hardison, heykelin ağlamasını Aziz Nicholas'ın kafasını koparmadan sağlayabilir misin?
Okay, Hardison, could you just make the statue cry without melting St. Nick's head?
Bunları bir birinden ayırmanın tek yolu eğitici logolarıdır, yani Hardison bu sabah onlardan bir kaç tanesinin sahtesini yaptı.
THE ONLY WAY TO TELL THEM APART IS BY TRAINER LOGOS, SO HARDISON FAKED A COUPLE OF THEM UP THIS MORNING.
Hardison, neye baktığını göster.
HARDISON, SHOW ME WHAT YOU'RE LOOKING AT.
Her hafta Hardison'un hattını kesip saklamak zorunda mıydın?
DID YOU HAVE TO HIDE IN HARDISON'S TRUNK ALL WEEK TO PULL THAT OFF?
- Apallık yapma, Hardison.
- Do not be silly.
Hardison bana adresi gönderdi.
Hardison me past the address.
- Hardison, Parker ve Eliot...
- Hardison, Parker, and Eliot...
Hardison, ara onları.
Hardison, call them.
Payına düşen bütün parayı buna harcadığına inanamıyorum.
Hardison, I can't believe you spent your share of the cash on all of this.
Hardison.
Hardison?
Parker, Hardison, ofisine girmenin tam zamanı.
Parker, Hardison, time to hit his office.
Hardison, Parker, güvenlik görevlisi her on dakikada çevreyi dolaşıyor.
Okay, Hardison, Parker, guard sweeps are every 10 minutes.
Hardison, konuştukları poliçe de ne?
Hardison, Hardison, what's this, uh... What's this bill they're talking about?
Hardison, neyin var?
Hardison, what do you got?
Parker, Hardison, virüsü bırak, ofise geri dönün.
Parker, Hardison, bug out, go back to the office.
Sen ve Hardison? Bu da ne, tıpkı tüyler ürpertici bir yarışma gibi?
You and Hardison, what is it, like, a creepy contest?
- Dahice.
HARDISON :
Hardison, hazır mıyız?
Hardison, are we, uh, are we ready?
Kate Hardison benden, onu evine götürmemi istedi.
What where you doing with her? - Kate Hardison asked me to take her home.
- Nasıl buldun beni?
- Hardison told me.
- Hardison söyledi yerini.
- Of course he did.
Hardison, benimle gel.
Hardison, come with me.
Tamam.
No, Hardison's on it.
Eliot ve Hardison hazır mı? - Her şey yolunda.
- Eliot and Hardison set up?
Hardison?
Hardison?
Hardison, bu karar alınırken sen neredeydin?
Hardison, where were you when it mattered?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]