Hiccup Çeviri İngilizce
1,015 parallel translation
Hıçkırığımızın nedenini bulabildin mi?
Have you nailed down our hiccup?
- Kekeleme, bilirsin, hıçkırık gibi.
A stutter, you know, a hiccup.
Max'in E.E.G monitörü yeni elektronik hıçkırık üretiyor.
Max's E.E.G. monitor's developing a nice electronic hiccup.
- Elektrikler kesildi, o kadar.
It's just a little hiccup in the power.
Küçük bir.sorunumuz var.
We've got this one little - hiccup.
- Nasıl yani?
- What do you mean "hiccup"?
Ekvator seviyesinin altındaki hıçkırık hızını hesaplamak için yarattığı denklemi bitirmesini beklerken Şubat semalarında dans eden uçurtmaları gördüm.
As I sat waiting for her to finish an equation she invented for measuring hiccup velocity below the equator,
Önemsiz hıçkırıklar gibi, fırınlar yok.
There's been a slight hiccup. There are no ovens.
Dağın yaptığı her hareketi ölçüp kontrol eden sismometrelerimizle... burada yerleşip gerektiği kadar kalacağız.
We'll be camped here for as long as it takes with seismometers and tiltmeters that will measure and monitor every hiccup the mountain makes.
Bu gecenin seni üzmesine izin vermeyeceksin, öyle değil mi?
You're not gonna let a little hiccup like tonight put you off, are you?
Bu küçük bir sorun.
It's a tiny hiccup.
Meteoroloji biraz dengesiz, ama kontrol ediliyor.
Meteorology has got some hiccup, they're checking out.
Çevirmen mikropları gene hıçkırık mı tutacak?
Is this gonna be another translator microbe hiccup?
Ben gergin olduğumda hıçkırırım!
I hiccup when I'm nervous!
Hıçkırık istemsizdir, seni... cehennem zebanisi!
A hiccup is involuntary you... pellish venker!
Yaşamla ölüm arasındaki tek şey bir hıçkırık mı?
One hiccup and that's the difference between life and death?
Bir çok insan 20. yüzyılın en büyük kavgasının komünizmin kapitalizme karşı olduğunu düşünüyor ve faşizmin kuru gürültü olduğuna inanıyor.
Most people believe the 20th century was defined by the death struggle of communism versus capitalism and that fascism was but a hiccup.
3 temizlik havlusu ve steril pişik kremi.
3 anti-hiccup teats and sanitary towels.
Bir doktor olmak, hastan ilaçsız hıçkırarak ölecek.
Once you become a doctor, your patients will die without a hiccup.
Ufak bir aksiliktir belki.
Maybe just a hiccup.
Bu sadece bir hıçkırık.
This is just a hiccup.
Tabii, küçük, minik bir sorun dışında.
Apart from the one obvious tiny, little, baby, little hiccup.
Dün gece hıçkırık tuttu.
Had a hiccup last night.
Affedersin Michael.
{ Hiccup ] Ooh. Sorry, Michael.
Son anda bu iş çıktı.
It's all a bit of a hiccup.
Ani ölümler, olmaması gereken olaylar olunca gerçekleşir.
A hiccup is when something happens that's not supposed to happen.
Profesyonel hayatın iniş çıkışları kimin umurunda?
[Bridget] Who cares about the odd professional hiccup?
Küçük bir hıçkırık ve teslim oluyoruz, ha?
So one little hiccup and we give in, eh?
- Sadece ufak bir yanlış anlaşılma olmuş.
- There's been a tiny hiccup.
Bu ufak sorunu derhal çözeceğiz.
We'll have this little hiccup dealt with immediately.
Ne zaman sigara içmeye çalışsa, hıçkırık tuttuğunu söyledi.
She said every time she tried to have a cigarette, that she would hiccup.
Göl konusu gibi birkaç ufak tatsızlık yaşanabiliyor elbette.
A couple of hiccup here and there, of course, like the pond.
Hıçkırık, hıçkırık.
Hiccup, hiccup.
Yine de ölüm cezası kavramında biraz ahlak sorunları var.
There is however, the minor moral hiccup of their form of capital punishment.
Para durumunda küçük bir sorun vardı.
Well, look, there was a little hiccup in the money situation.
Biz Auden gibi üniversitenin sonu ve hayatın başı arasındaki bir engel miyiz efendim?
We're not just a hiccup between the end of university and the beginning of life, like Auden, are we, sir?
Lambalar, kahve makinesi, telefon, hıçkıran saat!
Lights, vending machine, public phone, hiccup clock!
Ona, geçmeyen hıçkırığın, çok daha önemli şeylerin belirtisi olabileceğini söylemeye ne dersiniz?
How about instead you tell her that a persistent hiccup could be an indication of something much more serious?
Bu hiç birşey, sadece hıçkırma.
This is nothing, a hiccup.
- Sadece ufak bir pürüz.
- Just a little hiccup.
Bir pürüz kaldı, ama üzerinde çalışıyorum.
One hiccup left, but I'm working on it.
Neyin saldırı neyin saldırı olmadıgına ben karar verecegim, diyelim ki bir hıçkırık.
I'll decide what is and isn't an attack, like, say, a hiccup.
Bir benlik problemi.
Just a mental hiccup.
Bir şeyin bir parçası veya bir çeşit zihinsel hıçkırık.
A fragment of something, a sort of... mental hiccup.
- Gerçi ufak bir sorun var.
- Just one teeny-incy-winsy-little hiccup,
Bu, hıçkırık gibi geçici bir şey.
This is just a little hiccup.
Bir yanlışlık yaparsanız rahim duvarını yırtıp bu kadının çocuğunu öldürebilirsiniz o yüzden elinizden geldiğince dikkatli davranın, tamam mı?
And if you so much as hiccup, you could tear the uterine wall and kill this woman's child, so, do what you can to be careful, OK?
Şu sıralar biraz halka ilişkiler sorunu yaşayan ana firmamıza biraz destek olmak için. 1997'DEN BERİ NEHİRLERİ ZEHİRLEMİYOR
A way to show support for our parent company, which is having a little p.R.Hiccup right now.
Hıçkır!
Hiccup!
- sen bittin adamım.
You're a hiccup, man. A fart in my gas pump.
- Kirpinin hıçkırığı kadar çabuk.
Quick as a porcupine's hiccup.