Homes Çeviri İngilizce
4,644 parallel translation
Senle... aramızda sorun yok.
You and me? We're good, homes.
Kendi "evlerimize" gitmeliyiz.
We're just going back to our own separate homes.
Eğer çıkmazsa, adamlarımı köylerinize köylerinize göndereceğim ve her birinizin evini yaktırtacağım.
If not... I will send my guards to your villages and burn each of your homes to the ground.
Halkın düşüncesinin aksine, insanların evini yakmaktan zevk almıyorum.
Contrary to public opinion, I do not relish destroying people's homes.
Evlerini, mallarını araştırıyoruz aklına gelebilecek her türlü bağlantıyı araştırıyoruz.
We're searching their homes, properties, any connection we can think of.
Bölgedeki en eski evlerden biri.
It's one of the oldest homes in the area.
Ben onların ev sahibiyim.
I own their homes.
Eğer evlerini kaybederlerse, bu tüm türlerini tehlikeye sokar.
If they lose their homes, It could endanger their whole species.
Herkes evini ve işini kaybetmişti.
Everybody lost their homes and businesses.
Zaten haftanın 2-3 günü temizliğe felan gider o.
She goes to clean homes two or A three days out of the week anyways.
Eğer iflas ederse evlerinden birini kaybedebilir.
If that goes under, she could lose one of her homes.
Ayrıca polise Gale'in yakın arkadaşlarının evlerini gözetlemelerini önerdim.
I've also advised the police to surveil the homes of some of his closest friends.
Evlerinden zorla alınıp beyaz adamın boyunduruğu altında çalışmaya götürülüyorlar.
Being dragged from their homes to labor under the yoke of the white man.
Anladım. Tanrım, ne büyük tesadüf ama!
I think I figured out a way to get Mom and Dad back together and out of our homes.
Kayı bulup WHomes Under The Hammer'İzleyeceğimizi sanıyordum.
I thought we were going to get pissed and watch Homes Under The Hammer.
Homes Under Hammer?
Homes Under Hammer?
Tanrım, şimdiden Homes Under The Hammers mı?
God, is it Homes Under The Hammers already?
Homes Under the Hammer, Vod!
Homes Under the Hammer, Vod! Yeah!
Homes Under The Hammers!
Homes Under The Hammers!
Okullar ikinci kademe bir pazardır. Ayriyeten, hapishaneler, huzur evleri...
Schools are considered second-tier markets, along with prisons, senior citizens'homes...
Polis raporunun belirttiğine göre, soyulan evlerin tümünde güvenlik sistemleri ve gizli kasalar varmış.
Police reports indicated that all the burglarized homes had a security system and hidden safes.
Son 6 aydır tüm adadaki kaliteli evlere giriş yapan, yerel bir hırsız.
He is a local burglar who's been hitting high-end homes all over the island for the last six months.
Tam şuradakiler çoktan bizim hırsız tarafından evlerden alınmış parçalar ve şuradakiler ise onun istek listesinde ki parçalar.
These right here were taken inside the homes that our burglar already hit, and these over here, these were part of his wish list.
Şüphelilerimiz, insanların evine girebilmek için servis aramalarını kullanııyorlar.
Our suspects are using service calls to access people's homes.
Araştırmamızın bir kısmında, ele geçirdiğimiz evlere ait fotoğraflarda, kasalar vardı.
As part of the investigation, we confiscated photos of the homes that were cased.
Hiçbirinizden bakım evlerinde gönüllü çalışmak, evsizlere yemek dağıtmak ya da çocuklara oyuncak vermek hakkında bir şey duymak istemiyorum.
I don't want to hear about any of you caroling in nursing homes or feeding the homeless or giving toys to tots.
Tekrar yetiştirme yurduna mı gönderiliyorum?
Am I transferring foster homes again?
Elimizde birçok memurdan ifade var. Onların, sizin ve partnerinizin birçok özel ev ve işyerine, oralarda kimse yokken nasıl girdiğinize dair pek bir fikri yok.
We have statements from several officers saying they have no idea how you and your partner get inside of so many private homes and businesses when nobody's there.
Bu yüzden Bay Homes'un bütün iyi niyetlerine rağmen açıkça belli etti ki hareketlerini kontrol etmeyi önemsemiyor.
So in spite of Mr. Holmes'good intentions, he's demonstrated amply that he doesn't care to control his actions.
Çalışanların evlerine yöneliyorlar.
They're moving on to employees'homes.
Ama uzun zaman oldu ve sizde toplanmayı özledik.
But it's been so long and we've missed your at-homes.
Bunlar bizim evlerimiz!
These are our homes!
Naomi ve iki mükemmel çocuğumun yanı sıra bir malikanem, özel jetim altı arabam, üç atım, iki tatil evim ve 52 metre uzunluğunda yatım var.
In addition to Naomi and my two perfect kids, I own a mansion, private jet, six cars, three horses, two vacation homes and a 170 foot yacht.
Hemen evlerinize dönün.
Go back to your homes now.
Evlerimizi, otel odalarımızı dinliyorlar.
Bugging our homes and our hotel rooms.
İkile bakalım.
Take a walk, homes.
Savaşın acısını çekmiş, masum ana-babasız, evsiz bir çöp üzerine kavgaya tutuşan.
The war-wracked innocents, without parents, without homes, fighting over garbage.
Hess, oğlunu görmek istiyorsan gitmeliyiz.
Widespread investigation of morgues and funeral homes... Hoss, if you want to see your boy, we got to move.
Lütfen siradan bir tarama prosedürü için elleriniz havada evlerinizden çikin.
Please exit your homes with your arms raised for a noninvasive scanning procedure.
Bu gece evlerinizde kalın, ve kapıları kilitleyin.
Stay in your homes tonight, and lock your doors.
- Evlerinize geri dönün! - Yol açın.
- Return to your homes!
Evlerinize dönün!
- Return to your homes!
Keşke onu bir bakımevine yatırabilseydim.
Well... I wish I could put him in one of them homes.
Keşke onu bir bakımevine yatırıp da sorunu çözebilseydim.
I wish I could put him into one of them homes and just make my peace with him.
Eskiden kimsesizleri alır, onlara ev bulurduk.
We used to take in orphans and find them homes.
Herk es evlerinde Manny Pacquiao'nun boks maçını izlemeyi bekler.
Everybody is in their homes, watching and waiting for the fight of Manny Pacquiao.
Oha bir sürü evde yaşamışım.
- Damn. I've been in a lot of homes.
İyi yuvalara ihtiyaçları var.
They need good homes.
Aman Tanrım, bunların gidecek yeri yok mu?
Goodness gracious, have they no homes to go to?
- Evlerinize girin.
- Go into your homes.
Ve projeme ihtiyacınız olduğunu fark ettiğinizde artık çok geç kalmış olursunuz. Bir ömürde iki savaş kaybedersiniz.
This time, the war will be for our streets... our cities, our homes... and by the time you see the need for my program... it will be too late... and you will have lost two wars in one lifetime.