Hopeful Çeviri İngilizce
854 parallel translation
- Umut verici şeyler değil Şef.
- Nothing very hopeful, Chief.
Bu yüzden sana arkadaşlık etmesi için birini aradım.
More more hopeful close relative to accompany you
Bu kulağa ümit verici geliyor, Kızıl.
That sounds very hopeful, Red.
Kilisenin yeniden inşa edileceği konusunda sizi böyle umutlandıran şey nedir?
Now what makes you all so hopeful that the church will ever be rebuilt?
Ancak, her şeyde olduğu gibi bu görevin de hakkını verecek, şikayet etmeden geleceğe umutla bakacağız.
However, as in all things... we assume our assigned task without complaint... and with a hopeful view to the future.
Kibarlık etmiş.
Well, it's a hopeful way of putting it.
Açlık her zaman umut verici bir işarettir.
Hunger's always a hopeful sign.
Führer, bu konunun mahkeme olmaksızın... ortalığa dökülüp saçılmaksızın halledileceği konusunda çok umutlu.
The führer is extremely hopeful that this matter can be settled... without exposing it to the inevitable publicity of a court trial.
- Ümitli ve cesur olun.
Be hopeful and brave. Yes.
Lady Anne'in yatağının tamtakır kalmasının külliyetinden doğan ne yazık ki bir veliaht ile neslini artık sürdüremeyecek olmasından kaynaklanan müteakiben benim de altın çağa adım atmamım başlangıcı olan bir yastır tutulan.
And made her widow to a woeful bed... that from his loins no hopeful branch might spring... to cross me from the golden time... I look for.
Açık konuştuğum için çok üzgünüm Lou, ama son birkaç yıldır gözlemlediğimiz iyileşmeleri düşünürsen tümük iltihabı, tifo, zatürree tedavisi gibi umutlu olmanı gerektirecek pek çok neden var.
I'm sorry to have been so outspoken, Lou, but... if you'll think of the number of advances in the past few years... such as in the treatment of mastoiditis, typhoid and pneumonia... you have every reason to feel hopeful.
İşte bu umut dolu biz söz.
Now, that sounds hopeful.
Çok ümitliyim Vincent.
- Mmm. - I'm really very hopeful, Vincent.
Çikletlerini yağırın karşısında çıtlatmıyorlar, değil mi Bay Allison?
Well, they don't seem to beat their gums on very hopeful poop... do they, Mr. Allison?
Çok gençsin ve geleceğin parlak.
You're far too young and hopeful.
Benim politika ile ilgili bir alakam bile yok. Ama onların Almanya'nın umudu olduklarını düşünüyorum.
But I think that they stand for something hopeful in Germany.
Bu bir umut işareti.
Well, that's a hopeful sign.
Umutluyum.
I'm hopeful.
Ancak bu son tedavinin başarılı olabileceğinden umutluyuz.
However, we're very hopeful for what this last treatment may have accomplished.
- Merhaba, Tony! - Çok güzel bir gün, değil mi?
OPTIM ISTIC, HOPEFUL LITTLE WORLD.
İnsanlar umut dolu.
The people are hopeful.
Çünkü onun davası daha ilk safhada..
It's because... His case is still at the hopeful stage.
Katkıdan da öte, her şeyi çözmemizi sağlayacak.
I'm hopeful it will not only help, but clinch the whole matter, so to speak.
"Her sabah, ekmeğimi kazanmak için yalanların satıldığı pazara giderim ve, umut dolu olarak, diğer satıcılarla aynı hizaya girerim."
"Each morning, to earn my bread I go to the market where lies are sold and, hopeful, I get in line with the other sellers."
Bu biraz daha umut verici.
Ah, this is more hopeful.
Hayır, umutlanmış gibi bakma.
No, don't look hopeful.
Umutluyum.
Hopeful.
Hala ümitli misin?
Are you still hopeful?
Doktorların, hastalığın gidişatına dair olumlu bir tahminde bulunmalarına çok sevindim.
I'm very happy to say the doctors have given her a hopeful prognosis.
- Umutlu görünüyor.
- Outlook hopeful.
Konsey bir daha toplanacak, ama bir değişiklik için umutlanmayın,
The council will meditate further, but do not be hopeful of any change.
Dünyalığımın mirasçısı odur.
She is the hopeful lady of my earth.
Anne, ben Kral değil, âşık olan her erkek gibi çaresiz, kararsız, sabırsız, umutlu, korkak bir adamım.
Annee, you see before you not the King, but a poor fellow as uncertain, as eager, as hopeful, as afraid as any man that ever fell in love.
Evet, dediğiniz gibi siz Kral değilsiniz. Sadece çaresiz, kararsız, sabırsız, umutlu bir adamsınız.
Well, as you say you're not the King, but only a poor, uncertain, eager, hopeful fellow.
Umutlu olan bendim tabii, onlar değil.
I was hopeful, not them.
Her zaman umutluyum.
I'm always hopeful.
Beyaz Saray'dan bir sözcü, Başkan Johnson'ın görüşmelerin düşmanlıkları sona erdireceğine ve Güney Asya'da barışın sağlanacağına dair umutlu ve istekli olduğunu işaret etti.
A White House spokesman indicated President Johnson was enthusiastic and hopeful that the talks would result in an end to the hostilities and an honorable peace in Southeast Asia.
Ron'un yeraltında kalma dünya rekorunu kıracağına büyük inancım var.
I am now extremely hopeful that Ron will break the world record for remaining underground.
Bir kez olsun değişiklik yapıp umut dolu bir şey söylesen ne olur?
Why don't you say something righteous and hopeful for a change?
Umut dolu
So hopeful
Umutlu olalım.
Let's be hopeful.
Sürdüreceğim aramayı, Düşeceğim yollara umutla,
I'll go on searching, Hopeful and willing,
Çok ümitliydim
I've been very hopeful so far
Umut vadeden bir açılıştan sonra her şey ters gitti.
Affer a hopeful beginning, everything went wrong.
Bu olay, dünyanın birçok yerinde çok da koordineli olmayan ancak iyimser ve umut verici bir komünist hareketin ortaya çıkışına neden oldu.
This opened a phase of not well-coordinated, but universally optimistic and hopeful communist enterprise... in many parts of the world.
Hafif tuhaf duygular, daha çok şey istemene neden oluyor.
A slightly hopeful and strange sense of anticipation? Whoa!
Cuma günü yönetim, yaklaşan Noel tatili süresince Berlin Duvarı'nın olası açılışına karşı gösterdiği tepkide umutlu ama ihtiyatlıydı.
The administration was hopeful, but cautious Friday in its reaction to a possible opening of the Berlin Wall... during the upcoming Christmas holiday.
Bense bir tür yarı-profesyonel fotoğrafçıyım diyelim.
I'm a sort of hopeful, would-be, semiprofessional photographer.
Umarım öyledir.
That's hopeful.
Sadece siz değilsiniz, hepimiz bekliyoruz.
You're not the only one - -- we're all hopeful.
Ne diyorlar?
The people are hopeful. The army is eager to fight.