Hundreds Çeviri İngilizce
7,239 parallel translation
Asırlar öncesinin insanları gibi davranıyorlar.
They are pretending that they're people from hundreds of years ago.
Krepler ve merdivenler ve kuşlar ve pencereler ve yüzlerce renk gördüm.
I've seen pancakes and the stairs. And birds, and windows and hundreds of cars.
Buradan çikmanin yüzlerce farkli yolu var.
There are hundreds of other ways out of here!
O ana kadar, yüzlerce vakaya bakmıştık, laboratuvara mümkün olduğunca çok denek getirmiştik.
By this point, we'd researched hundreds of cases, brought in almost as many subjects into the lab.
Yüz kilometre.
Hundreds of kil? Meters.
Yüzbinlerce ölü bedeni.
Hundreds of thousands of bodies.
Halk Polisini kışkırtmak için, mitingler sırasında yüzlerce, binlerce insan
During meetings and marches, this bridge is being crossed by hundreds or thousands of people shouting out slogans
Yüzlerce kullanıcılar binlerce imkansız-to-iz kullanın uyuşturucu satan web sitesi, sahte belgeler ve hatta erkekleri vurdu.
Hundreds of thousands of users use the impossible-to-trace website which sells drugs, forged documents and even hit men.
Yeniden başlatılması dahil İpek Yolu'nun.
seizing hundreds of dark net sites, including the re-launch of the Silk Road.
Yani, yüzlerce kez.
I mean, hundreds of times.
Biz yüzbinlerce insana iş veriyoruz.
We employ hundreds of thousands of people.
İnsanlar onlarcası, yüzlercesi binlercesi, milyonlarcası bir araya gelip yaşam şekli oluşturur.
Humans... by the hundreds, by the thousands, by the millions gathered into one, is a form of life.
Yüzlerce türün genetik kodunu absorbe etmişler.
They've absorbed the genetic codes of hundreds of species.
Florasan melezleme, her gende yüzlerce farklı eş tanımladı.
Fluorescence in-situ hybridization identified the presence... of hundreds of different alleles for each gene.
Frank'in ortağıydım. Ve hiç anlamadan o kaza oldu. 24 saatten az zamanda... milyonlarca dolar kaybettik.
Before we knew it, the crash happened and we lost hundreds of millions in less than 24 hours.
Kraliyet soyumuz yüzyıllar öncesine dayanıyor.
Our royal blood goes back hundreds of years.
Yüzlerce müze, kütüphane, tiyatro, galeri, üniversite fen bilimleri, el sanatları, işçi, mühendis basın, demokrasi ve gelenekler.
Hundreds of museums, libraries, theaters, galleries, universities, sciences, crafts, workers, engineers, press, democracy and customs.
Yüzlerce tablo asılıdır.
Hundreds of paintings on the wall.
Yüz binlerce vatandaş... Müze, kütüphane, tiyatro, üniversite... Bilim, müzik, yaşam...
Hundreds of thousands of citizens, museums, libraries, theaters, universities, sciences, music, life...
Bir kaç yüz kişiden intikam almak için, milyonların hayatını riske atamayız.
"Let's go to War." We can't risk millions of lives in order to avenge a few hundreds.
Tamam mı? Yüzlerce insanı öldüren bir şirketmiş bu arada.
The corporation that killed, like, hundreds of people, by the way.
İnşaat yapan işçileri, yükleme alanların teslimat yapan kamyonları izledim.
I took hundreds of rides. I spied on the maintenance men, the loading docks. I watched the freight trucks as they made their deliveries.
Sana bir yüzlük vereyim.
I'll get your hundreds.
Biliyorum, sonra yüzlerce kişi önünde evlenme teklifi yaptın.
I know, and then you show up here and you propose to me... in front of hundreds and hundreds of people.
- Edward Kent, Babylon portalını kullanarak yüzlerce kız almış.
Edward Kent's ordered hundreds of girls using the Babylon portal.
Yeni patronlarımıza ucuz ucuz, kedi sidiği gibi içkiler ikram edip, mükafat olarak bayatlamış Giselle'mizi sunarken bize yüzlerce, binlerce dolar vermeleri için onları ikna etmeye mi uğraşıyorsun?
You seriously expect to entice new patrons into giving us hundreds of thousands of dollars when we're serving them a 99-cent glass of cat piss and a warmed-over production of "Giselle" as incentive?
37 yaşındaki bahriyeli kontrol pilotu kendini kapsüle çıkarmak için 20 metre yol alacak asansöre binerken yüzlerce insanın içindeki en sakin kişi gibi görünüyordu.
The 37-year-old Navy test pilot seems to be the calmest man of hundreds involved in the launching as he walks to the elevator that will carry him 65 feet to the capsule.
Bugüne dek Cape Canaveral'dan yüzlerce füze ateşlendi.
Hundreds of missiles have been launched from Cape Canaveral.
Gerekirse yüzlerce hasta kabul etme kapasitemiz var.
We have the capacity to receive hundreds of patients if necessary.
Yüzlerce atış yapmış olmalıyım. Tüfeğimin kundağı dokunamayacak kadar sıcaktı yaptıklarıysa intihardı. Başka seçenekleri var mı diye merak ederdim.
I must've fired hundreds of rounds, the stock of my rifle was hot to touch, what they were doing was suicide.
Durum Suvla'da çok daha kötü.
Much worse down in Suvla. Hundreds.
Yüzlerce!
Hundreds.
Yüzlerce saat çekim yaparak kendi savaşımı filme kaydettim.
In the end, I shot hundreds of hours of tape, capturing my war on film.
Uzun süredir orada bulunan yüzlerce muhabir vardı.
There were hundreds of other journalists who had all been here longer.
Yüzlerce de olabilir.
Probably hundreds.
Binlercesi var.
There's hundreds of'em.
Namuslu, dindar bir adam bile buradan fersah fersah uzakken bunların vahşetinden korunamıyor.
An upstanding, God-fearing man hundreds of leagues from here is unsafe from their brutality.
Şu an Busan'da yüzlerce muhabir toplanmış.
Hundreds of reporters are gathering in Busan right now.
Onlarca hayır yüzlerce mektup yazdım.
I told him so in dozens of letters. Or actually, in hundreds of them.
Yüzlerce asker beni bekliyordu.
Hundreds of his minions where waiting for me.
Ama hatırlıyorum... bir çocuk olarak hatırlıyorum... görüyorum... cesetler, yüzlerce... ölü Yahudiler...
But I remember - I remember as a child... seeing... bodies, hundreds of... dead Jews... killed by the Romans.
Ona tapan yüzlercesi, etrafında çevrili.
He's surrounded by hundreds who venerate him.
Kralın Şehri'nden yüzlerce kilometre uzaktasın.
You're hundreds of miles from King's Landing.
İyi ki MİA'da yüzlerce litre kullanılmamış hidrojenim var.
Now, I have hundreds of liters of unused hydrazine at the MDV.
Yüzlerce hayatı kurtaracak. Belki daha da fazlasını.
That's gonna save hundreds of lives, maybe more.
Yüzlükleri asla götünde saklama.
Never hide a roll of hundreds up your arse.
Yüzlerce.
Hundreds.
Yüzlerce saatlik içeriği kaybediyorum.
I'm losing hundreds of hours of content.
Yüzlerce, binlerce insanı öldürmüş.
He has killed hundreds of thousands of people.
Ülkenin dört bir yanındaki şehirlerde çekilmiş yüzlerce video var ve geriye hiçbir şey kalmamış.
There are hundreds of these video journals... from cities all over the country and ‒ And there's nothing left.
O gemilerde yüzlerce asker olabilir.
There could be hundreds of soldiers aboard those ships.