Hâlen Çeviri İngilizce
807 parallel translation
Hâlen daha kendini toparlayamadı.
That girl never seemed able to make up her mind.
- Evet, ama hâlen çalışmıyor.
- Yes, but it does not work.
- Saat 5 olmuş ama hâlen uykum yok.
It's 5 : 00 already, and I'm not the least bit sleepy.
Ama hâlen gidebilirsin.
But you could still go out. It's early.
Biz de yerine oynayıveririz ama ben hâlen doktor çağırman gerektiğini düşünüyorum.
So we'll play cut in, but I still think you ought to call the doctor.
Hâlen yaşıyor mu?
Is the still alive?
Şu anda büyük bir polis kuşatması maske kullanmış olan haydutlar için 23 eyalete yayılmış durumda. Lâkin 10 milyon dolarlık altının kalanını taşıdığına inanılan kamyondan hâlen bir iz yok.
A huge dragnet for the white stocking - faced bandits has now spread to 23 states, with still no trace of the truck believed to be carrying the remainder of the $ 10 million in gold.
Dedektifler hâlen katilin altın treni soyguncularından biri olabilme olasılığı üzerinde çalışıyor.
Investigators are now working on the possibility that the killer may have been one of the gold train robbers.
Yetkililer, çetenin geri kalanının başka bir kamyon vasıtasıyla hâlen bulunamayan altınların üçte biriyle kaçmakta olduğundan emin.
Authorities are certain that the remainder of the gang and the still-missing third are in another truck, still at large.
Yani hâlen sizin için mi çalışıyorum Bay McLintock?
You mean you're still hiring me, Mr McLintock?
Sadece bu füzelerimizin... uçaklarınızı vurma ihtimali... hâlen var.
Only that part of our defense... that has a chance of shooting down your bomber... is still active.
Güzel Tyler eyaletine gelin, burada hâlen linç yapılır değil mi?
Well, now, come to beautiful Tyler County, where they still hold lynchings, that it?
Ama hâlen bir şeyin eksik olduğunu hissediyorum.
But I feel something's still missing.
Rico Parra hâlen sadık dostun ve koruyucun mu?
So, Rico Parra is still your faithful companion and protector.
Bilincimin hâlen yerine gelmediğini sanıyorlardı.
They thought I was still unconscious.
Peki, kız? Hâlen uyuşturucunun etkisinde mi?
And the girl, is she still under sedation?
Mısır savaşı hâlen olumlu şekilde devam etmekte.
The battle of Egypt continues to go well.
Almanlar, ikinci savunma hattında hâlen güven içindeydi.
the Germans remained in security for backwards of the second line of defense.
Tiergarten'in arkasında, Hitler'in hâlen yaşadığı ve savaştığı Reichskanzlei bulunuyordu.
For backwards, it was the Chancellery, where Hitler was alive and fought.
Onları gömememiştik çünkü topçu ateşi hâlen sürmekteydi.
We could not embed them, because the bombing continued.
Japon komutanı hâlen, Amerikalıların, harpten ve kayıplardan usanacağını umuyordu.
Their leader still hoped the Americans might tire of their losses and the war.
"Hâlen Fransa'da bulunan birçok düşman askeri bu şekilde es geçilir."
"You're not touching a lot of the troops which are in France."
İnsanlar, gerçekte yaşananları hâlen halının altına süpürmek istiyor.
The realities of the situation people are still wanting to sweep under the carpet.
Japon ordusunun elinde, hâlen, Mançurya da dâhil, Çin'in kimi bölgeleri bulunuyordu.
An enormous Japanese army still it occupied parts of China, including the Manchúria.
Hâlen arabulucu olması muhtemeldi.
It still could be the mediator.
Öte yandan, dünyanın büyük bir bölümü hâlen belirli derecede özgürlüğü uygulayabilmektedir özellikle kendi iç işlerinde.
On the other hand, there's still a large portion of the world that still is able to exercise a certain degree of freedom, particularly in their internal aftairs.
Hâlen kim olduklarını bile bilmiyoruz.
We don't even know who the hell they are yet.
Seni evime davet etmek isterim, ama hâlen klimam yok.
I'd invite you up to my apartment, but I don't have air conditioning yet.
Yüzüğün hâlen eski karında olduğunu söylememiş miydin?
Didn't you say it's still on your ex-wife's finger?
Madem bu kadar iyiydin, neden hâlen oynamıyorsun?
If you were so good, why aren't you still playing?
Hâlen içiyor musun?
Are you drunk now?
Hâlen TV tüpünün serinletmesini duyabiliyorum.
I still hear the TV tubes cooling.
Hâlen belirli bir ulaşımı rapor edemiyorum.
I still cannot report any significant access.
Hâlen kızgınım.
I'm still pissed.
Hâlen bazı korkularımın olduğunun farkındayım ama çok genç öldüm ve onları alt edebileceğimi hissediyorum.
I know I had a few fears left, but I was taken very young. I could've conquered them.
Senin ve Michael'in hâlen okyanusun dibinde olduğunuzu düşünüyorlar.
They still think you and Michael are at the bottom of the ocean.
Ve 30 yaşında hâlen aylaklık edip benden para çekiyor olursan- -
And if you are still loafing around the world and bumming money from me... When you are 30 years old...
Peki ya hâlen sana karşı bir kin güdüyorsa?
But what if he still harbours some deep resentment towards you?
Dördüncü çeyrek, üç dakika kaldı ve oyun hâlen ortada.
It's the fourth quarter with 3 minutes to play and the issue still in doubt.
Bu bir mucize. Hâlen yaşıyorsun.
It's a miracle you're still alive.
Eğer hâlen yaşıyorsa kimseyle konuşmayacaktır.
Relax, Targo. If he is still alive... he won't be talking to anyone.
McClane hâlen kodu bulabilir.
McClane still may get the code.
- Benden hâlen hoşlanıyorsun, değil mi?
- You still like me, don't you? - Correct.
Bu çok tuhaf intihar etmiş olmama rağmen hâlen sizlerle, arkadaşlarımla konuşabilmek.
It's so strange having committed suicide yet being here talking to you talking to my friends.
- Nakit para hâlen geçerli mi?
- Cash still good here?
Hâlen gelebilir.
Still might.
Klingon görevlisinin ölümü beni hâlen rahatsız ediyor.
I am still troubled by the death of that Klingon officer.
Jerry'nin içki dükkânı soygununu hâlen soruşturuyoruz.
Jerry's liquor store holdup... Still checking.
- Hâlen hayattayım.
I'm still alive.
Galiba hâlen beklemedeyim.
Everything just seems so... empty. I guess I'm still waiting.
Ancak eğlence sektörü sahne sanatçıları hâlen müzikal biyografilerin anahtar figürlerindendir.
But the showbiz performer still remains a key figure in musical biographies.