Ihtiyar Çeviri İngilizce
9,195 parallel translation
Mary bana ihtiyar diyenin sen olduğunu söyledi.
You know, Mary tells me you're the one that calls me "the old man."
Ne zaman modern teknolojinin şaşkına çevirdiği bir ihtiyar oldum?
When did I become an old man baffled by modern technology?
Ankesörlü telefon bulmaya ihtiyarı yolla.
Send the old guy out to find a pay phone.
Yakışıklı bir ihtiyar gördüm. Sırtı hâlâ dikti.
I saw a handsome older man, his back still straight.
Asla gelmeyecek bir huysuz ihtiyar astronot tanıyorum.
Well, I know one grumpy old astro who won't show.
Hey, ihtiyar heyeti geldi!
Hey, the old guys have arrived!
Babam evi terk edecek ve huysuz bir ihtiyar olacak, tıpkı büyükbabam gibi.
My dad will leave home and become a bitter old hermit, just like my grandpa.
Bana bayrağı verin, ben de size bu huysuz ihtiyarı geri vereyim.
You give me the flag, and I'll give you back this grumpy old fart.
Ya bana o bayrağı ver ya da ihtiyar bunağa güle güle de!
Give me that flag or say goodbye to the old fart!
İyi ihtiyar Henry amca kendi foseptiğinden ekinini gübrelerdi.
Good old Uncle Henry, he fertilized his crop from his own septic tank.
Zavallı ihtiyar Gandi onu vuranın ne olduğunu anlamayacak.
Poor old Ghandiji, won't know what's hit him.
Çok bilgece ihtiyar Kaiser'ım.
So very wise. My old Kaiser.
Chuck-o, ihtiyar dedene yardım et, olur mu?
Chuck-o, help your old pap, will you?
Üzgünüm ihtiyar.
No way, old man.
... ihtiyarın peşinden koşuyorum.
chasing the old man around.
İşimi ko'dumun tatlı dükkanına taşımayacağım ihtiyar.
Yeah, I'm not moving my business to a fucking doughnut shop, old man.
Sanırım bu senin ihtiyar.
I guess this is yours, old man.
Beni zengin ettiğin için teşekkür ederim ihtiyar.
Thanks for making me rich, old man.
Bir anlaşma yapmıştın, ihtiyar.
You made a deal, old man.
Galiba ihtiyar haklıymış.
I guess the old man was right.
Muhtemelen ihtiyarı rezil etmesinden bıkıp usanmışlardır.
Probably got tired of her embarrassing the old man.
Yoksa ne yaparsın ihtiyar?
What are you gonna do about it, old man? ( chuckles )
Konuğum ol, ama ihtiyarın bunları okuduğuna dair ciddi şüphelerim var
Be my guest, but I seriously doubt the old man ever reads them.
Bu ihtiyar adam karısını zehirle idam eden bir kraldı.
This king bestowed poison upon his wife.
Bizim ihtiyarın da hep söylediği gibi "bu iş çamura batan insan sayısı arttıkça daha da eğlenceli olur."
It sure is! Like our granny always said... "Mud-dogging's more fun when there's more people getting muddy!"
Neler gördüğümü veya yaşadığımı bilmiyorsun, ihtiyar.
You don't know what I've seen, old man, or what I know.
Üçüncü kattaki ihtiyar küvete sıkıştı.
The old man on the third floor's stuck in the tub.
- Şu huysuz ihtiyar karı da kim?
Who's that mean old lady? What?
Korkunç bir ihtiyar adam vardı.
A horrible old man.
Huysuz ihtiyar fahişe.
Sour old bitch.
- Sana ne oluyor ihtiyar sapık?
What's it to you? You old pervert.
- İşte buradasın ihtiyar.
There you are... old man.
Gidersem kızı da yanımda götürürüm seni pis ihtiyar iğdiş!
If I go, I'm taking her with me, you filthy old eunuch!
Ne anlatmaya çalışıyorsun ihtiyar?
What are you trying to tell me, old man?
Hiç mantıklı davranmıyorsunuz, ihtiyar.
Old boy, you're making no sense.
O ihtiyar ayyaşın, çocuğun cesedini tepeye çıkarmış olmasına imkân yok.
No way that old drunk drags that kid's body up that fucking hill.
İhtiyarı aradan çıkarmanın bir yolunu bulacaklardır.
They'll find a way to get the old man out.
İhtiyar bir adama yalan söylemezsin, değil mi?
You wouldn't lie to an old man, would you?
- İhtiyar bağımlı mıydı?
Your dad was a head?
Ian'ın babası İhtiyar John, Ian'a "görevin şefin en zayıf tarafını korumak" dermiş.
Auld John, Ian's father, used to tell Ian his job was to guard his chief's weaker side.
İhtiyar alarmı.
Old fart alert.
- İhtiyar sana bir şey bırakmadı mı?
The old man didn't leave you anything? No.
İhtiyar mı? İhtiyar mı?
Old man?
- "CEHENNEMDE YAN, İHTİYAR AKBABA" - Teknik olarak bu bir emir, bir öneri değil.
Hmm, technically an order, not a suggestion.
İhtiyar karıyı bize bırakın.
Leave the old broad to us.
Bana yetişmeye çalış, ihtiyar.
Do try to keep up, old man.
- İhtiyar söylediği kişi değil.
- This old guy is not what he says.
- İşte buradasın ihtiyar.
There you are, old man.
İhtiyar fahişe Bayan Grosse buradayken seks kokusu alamıyordum.
Couldn't smell sex when Mr Grosse's old bitch was here.
- İhtiyar uyuyor mu?
- The old man sleeping?
İhtiyarın sana ihtiyacı var.
He needs you.