Ikna Çeviri İngilizce
21,670 parallel translation
Sonra Amara'nın yerinden kaçıp Chuck'ı onu savaşta kullanması için ikna edeceğiz.
Then he teleports us out of Amara's hideout and we convince Chuck to use him to fight her.
Sonra bizi Amara'nın yerinden ışınlar ve bizde Chuck'ı onu savaşta kullanmaya ikna ederiz.
Then he teleports us out of Amara's hideout, and we convince Chuck to use him to fight her.
Rahibe Kale onu ikna edecek.
Sister Kale will convince her.
Tahliye kurulundakileri ikna etmemiz gereken bir kaç nokta var.
Now, there's several arguments that will sway the parole board.
Resmen ona, kazanmak için hiç şansı kalmadığına ikna ettim.
I made her feel like there was no chance in hell that she would win.
Karımın ikna kabiliyeti yüksektir Frank ve kolay kolay kandırılmaz.
My wife's a hard sell, Frank, but her bull detector's pretty good.
Florida Yüksek Mahkemesi Baş Hakimi olarak beni, idam cezasını değiştirmeye ikna etmek için her birinizin 1 dk'lık vakti olacak.
You'll each get one minute to convince me, the Chief Justice of the Florida Supreme Court, to overturn his death sentence.
Beni ikna etseniz iyi olur. Aksi halde bu sosyapatın ölümünden siz sorumlu olacaksınız.
You better convince me he does, otherwise this sociopath dies on your watch.
Pratiklik sizi ikna etmeye yeter mi?
Practical enough to convince you?
Konuşmam için ikna etmeye çalıştı.
Tried to convince me to talk.
Phoebe Elliot'u onun öldürdüğüne ben ikna olmadım.
I'm not convinced that she killed Phoebe Elliot.
Phoebe'yi ikna etmeye çalıştınız fotoğraf güvenilir değildi.
You tried to convince Phoebe, as you did me, that the photograph wasn't reliable.
Boşanınca karım Caitlyn'i Connecticut'ta yaşamaya ikna etti.
When my wife and I got divorced, she convinced Caitlyn to move to Connecticut.
Biraz uğraşmak gerekecek ama bence Sovyetleri tüm karadan fırlatılan balistik ve güdüm füzelerini imha etmeye ikna edebiliriz.
Oh, it'll take some massaging, but I believe we can get the Soviets to agree to eliminating all nuclear ground-launched, ballistic, and cruise missiles.
O bir aberasyon değil. Lily'nin var olmasının tek sebebi, genç halini karınla daha çok ilgilenmeye ve korunmaya daha az önem vermeye ikna etmiş olman.
The only reason Lily exists is because you convinced your younger self to pay more attention to your wife, and less attention to putting on a condom.
Bu akşam bana yemeğe gelmeniz için ikna edebilir misin? - Neden?
Do you think maybe you could convince him to come with you to my house for dinner tonight?
Bunu bitirdikten sonra oğlumu süper kahraman olması gerekmediğine ikna edeceğim.
I'm gonna finish this up and convince my son that he's not meant to be a superhero.
Güçlerini kullanmamasına ikna etmemiz zor olacak.
We're gonna have a hard time convincing him not to use them.
Hazır olana dek ikna etmek zorundayız.
Yeah, well, we have to. Until he's ready.
Sana her zaman güveneceğim... ama onları ikna etmek biraz zaman alabilir.
I'll always trust you, but it might take more to convince them.
Bunu başaracağına ikna olmam için oldukça fazla yol alman gerekiyor.
You have the farthest way to go before I'm convinced that you can do this.
Beni Bratva'ya güvenmem için ikna etmeye çalışıyorsan doğru yolda değilsin.
If you're trying to convince me to trust the Bratva, you are not doing a very good job.
Ruvé Darhk'tan annem ve babam için intikam almanın Black Canary'nin mirasına zarar vereceğine dair beni ikna etmiştin.
You convinced me to not get revenge on Ruvé Darhk for my parents because killing would tarnish the Black Canary's legacy.
Ben ikna oldum. Ama iş ortağım buranın planlarını görmek istiyor. Sadece her şeyin yolunda olduğundan emin olmak için.
I'm convinced, but my associate would like to see the blueprints just to make sure you're all buttoned up, yeah?
Ben... Ben onu ikna etmeye çalışıyordum.
I was--I was trying to convince him.
Pekala, beni ikna etmek için bir dakikan var.
All right, you got one minute to convince me.
Laurel, ikna ettik!
Laurel, we flipped him!
ve onu da yapabileceğine ikna ettim.
and I convinced her that she could, too.
Dürüst olmak gerekirse pek emin değildim ama oldukça ikna edici olabiliyor.
Well, to be honest, um, I really wasn't too sure about it, but she can be very persuasive.
Kaptanı bu geceye kadar beklemeye ikna etmeyi başardım.
I was able to convince the captain to give me until midnight tonight.
Five-O, insanları aleyhimde konuşmaya pek ikna edemiyor ya?
Oh, meaning Five-O hasn't had a whole lot of success getting people to open up about me.
Öyle olmasaydı seni ikna etmeye çalışmazdım.
I mean, if you did, I wouldn't have to keep bothering you about it.
Tek başıma halletmek istedim ama Eddy bunun en iyi seçenek olmadığına dair beni ikna etti.
I wanted to lead it on my own but Eddy convinced me it wasn't the best option.
İmzalanmış bir itirafım var ve ona karşı olan kanıtlar ikna edici.
I have a signed confession, and the evidence against him is compelling.
O çok ikna edici olabiliyor.
He can be very persuasive.
Çocuktan test için aldığım parayı geri verdim ve sınava kendisinin girmesi için ikna ettim ve ne puan alırsa onu kullanacak.
I gave the money back to the kid that I took the test for and I'm making him take it himself, and to use whatever score he gets.
Laboratuvarın veritabanı başka bir soruşturmada incelemeye alınmış ve bende bir göz atabilmek için onları ikna ettim.
Uh, the lab's database was subpoenaed in another investigation, and I got them to let me take a look.
Ama kendimi bir türlü ikna edemiyorum.
I just can't bring myself to tell him.
O hâlde ikna edici olman gerekiyor.
Then you're going to have to be convincing.
Castillo'nun adamları bizden yana,... fakat diğer askerler ikna olmazlarsa ne olacak?
We got Castillo's man to stand down, but what if the other generals aren't so easily convinced?
Ben hâlâ "planlanmış veya kötüniyetli bir şeyin olmadığı" kısma ikna olmadım.
And I'm still not convinced about the "nothing premeditated or malicious" part.
Evet ama ikna edici olmayacak.
Yeah, but they'll be inconclusive.
Bizi takılması gerektiğine ikna etmiştiniz.
The one you had to convince us to get?
Onu ikna ettim. Çünkü benim hastam sen değilsin, o.
Him... the one I convinced him to get because he is my patient, not you.
Olanları kimseye anlatmaması için ikna ederim.
I mean, convince him not to tell anyone about this?
Doğru mu? - Gevşek Branson'ı çenesini.. -... kapatmaya ikna etmek üzereyim.
I'm about to "convince" sleazy Branson to keep his mouth shut.
Yalnızca onu, patronunun ismini vermek konusunda ikna etmek niyetindeydim.
I only intended to convince him to give me the name of his employer.
Öncelikle, beni gitmeye ikna ettiğin için sana teşekkür etmem gerek.
Well, first of all, I need to thank you for making me go.
Bir daha çalışamayacağıma emindim ve... şimdi beni o buluşmaya gitmeye ikna etmen sayesinde... bu harika fırsatı yakaladım.
I was sure that I was never gonna work again, and... here I got this great opportunity and it is all thanks to you... for making me go to that reunion.
İkna oldum.
I'm convinced.
İkna etmek derken işkence demek istiyorsun.
Well, by "convince" "you mean" torture " "