Imâ Çeviri İngilizce
119 parallel translation
Kardeşlerinden daha muktedir olan bir adam imâ yoluyla onlara hakaret ediyor.
A man abler than his brothers insults them by implication.
Yanlış anlama, korkak olduğunu imâ etmeye çalışmıyorum.
In any case, I didn`t mean that you weren`t brave
Ne imâ etmeye çalışıyorsun?
What are you trying to insinuate?
Bir şey mi imâ ediyorsun?
Look, are you insinuating something?
Ne? Şu anki halimle, yönetme hakkım olmadığını mı imâ ediyorsun?
What, you mean I can't reign as I am?
Marx burjuva aileleri imâ etmişti.
Marx meant bourgeois family.
Marx'in neyi imâ ettiğini biliyorum.
I know what Marx meant.
Schwartz, ona erkekliğe bok sürdürmeyip karizmayı çizdirmeden hemen işe koyulmasını imâ eden bir bakış atmıştı.
Schwartz created a slight breach of etiquette... by skipping the triple-dare and going right for the throat.
- Bir hayalet gördüğümü imâ ettiğinizi sanmıştım.
- I thought you meant I'd seen a ghost. - No, no.
Şeytan Dünyası'ndaki kadınlara güvenmediğini mi imâ ediyorsun?
You mean you don't trust women from the demon world?
Bir şey mi imâ ediyorsun Ajan Scully?
Are you implying something, Agent Scully?
Elbette, Hyperion bir şey imâ etmek istemedi.
Of course, Hyperion didn't mean anything by it.
Ruhunu serbest bırak ve eğer doğanın mucizeleri daha büyük şeyler imâ ederse bunu dene ve kalbini buna aç.
Let your soul wander, and if the miracles of nature should lead to intimations of something larger... Just try and have an open heart.
Tam olarak neyi imâ etmeye çalışıyorsun?
What are you implying?
Düşündüğüm şeyi imâ ediyorsan bu çok aykırı birşey.
It's a pretty weird thing you're suggesting, if you're saying what I think you're saying.
Genelde imâ yoluyla söyledi.
Largely, it's been innuendo.
Ne imâ ediyorsun?
What the hell are you insinuating?
Sadece... Nancy dediğin zaman tam olarak neyi imâ ediyorsun?
Nothing, it's just... when you say Nancy, what are you implying exactly?
Ne imâ ediyorsun?
- What are you implying?
Ne imâ ediyorsunuz?
What are you insinuating?
Stuatit'ın söylediğini imâ etme.
Don't implicate Stuart.
Kaç kez imâ ettin ya.
You've implied it enough times.
Bir şey imâ etmek istememiştim, ben Angela'ya nasıl idare ettiğini anlayamadığımı söyledim.
I told Angela that I didn't know how she did it all.
Sen ne imâ ettiğimi sandın?
What did you think I meant?
Çünkü bu sömestr yaptığın çalışmalar aksini imâ ediyor.
Your work this semester would suggest otherwise.
Aksini imâ etmek istemedim.
I didn't mean to suggest otherwise.
Kırıcı şeyler söyleyemezsin. Hayır. Sadece Maya yüzünden birlikte olduğumuzu imâ etmen çok kırıcı.
Not hurtful things, and it's hurtful to suggest we're together because of Maya.
Ajan Farrell, eğer size boyun eğersem FBI'da yükselebileceğimi imâ etmeye çalışıyorsanız boşuna uğraşmayın.
Agent Farrell, if this is the part where you suggest... that I could move on in the Bureau if I play ball with you... don't even go there.
Ne imâ etmeye çalışıyorsunuz?
What are you implying?
- Gerard'ı mı imâ ediyorsun?
- You mean Gerard? - Yes.
Eğer, bunun bir cadı avı olduğunu imâ ediyorsan, buna katılmıyorum.
Well, if you're implying this is a witch hunt, I disagree.
Buradaki birinin Adam'ı öldürdüğünü mü imâ ediyorsunuz?
You actually suggesting that somebody here killed Adam?
Bunu imâ ediyor.
Well, he's been hinting at it.
Sızdıran biri olduğunu mu imâ ediyorsun?
You mean there was a leak?
- Bir şey mi imâ etmeye çalışıyorsun?
You tryin to say something?
Onu imâ etmek istemedim bayım. Katolik'iz.
- I didn't mean to imply, sir...
Evet ama kesinlikle bunu imâ ettin.
Yeah, but you definitely kind of implied it.
O zaman bu gerçekten Berlusconi, yalnızca imâ söz konusu değil!
So it's really Berlusconi, not just inspired by!
Demek istediğiniz, benim bununla bir ilgim olduğu, bunu mu imâ ediyorsunuz?
Are you saying this has something to do with me? Is that what you're saying?
En azından sözlerinle imâ edebilirdin Brooke, sonuçta düşünce okuyucu değilim.
You might've said some things that you meant to imply that, Brooke, but I'm not a mind reader.
3 milyon doları zimmetimize geçirdiğimizi mi imâ ediyorsun?
Are you suggesting we skimmed three million?
12'nin katlarını işaret edip oyunun zengin olduğunu imâ edebilir.
Could signal a count of plus twelve, which means the deck is rich.
Benim de şüpheli olabileceğimi imâ ediyorsanız söylemeliyim ki 25 yıl önce kısırlaştırma ameliyâtı oldum.
If you're implying that I could be a suspect. I should let you know that I had a vasectomy 25 years ago.
Başka bir şey imâ etmek tatlı, masum olan nasıl bir kelime kullanırdın?
What do you call it when you use a sweet innocent word but what you really mean is something else?
Sadece cennette bulunabilecek çok tatlı bir tatlıyı imâ etmektedir.
It refers to a dessert so sweet it can only be found in heaven.
Kurtadamların var olduğunu imâ etmiyorum.
I... I... I'm not implying that werewolves exist.
Ben bunu imâ etmek istememiştim.
That's Not Exactly What I Was Trying To Say
İmâ, mutsuz, tahta kuruları, parasız.
- Those hints, unhappy, bedbugs, broke.
İmâ etmişti.
He'd alluded to it.
Tam olarak ne imâ ediyorsun?
What exactly are you implying?
İmâ ve varsayımlarla adını kirletmene izin vermem.
And I will not allow you to ruin her reputation based on innuendo and supposition.