Incredibly Çeviri İngilizce
4,875 parallel translation
Ayrıca karşı konulmaz derecede çekici ve inanılmaz derecede seksi olduğumu düşündüğünü de söylüyorlar.
But they're also saying you think I'm irresistibly attractive and incredibly sexy.
Siz duyamazsınız ; çünkü tanrı beni seçti. Hepiniz birer hiçsiniz!
None of you can hear it because I am incredibly special to God, and you are nothing!
Dünya küçük.
What an incredibly small world.
Son derece duygusal.
It's incredibly spiritual.
Bu inanılmaz derecede detaylı.
This is incredibly detailed.
Almanya seyahati inanılmaz heyecanlı mıymış?
Was the German trip incredibly exciting?
Çocuklar inanılmaz şekilde kendilerini çabuk toparlıyorlar.
Children are incredibly resilient.
Hem ilk değişimde cinayet işlemeye başlamışsa, biz oldukça nadir bir duruma bakıyoruz.
Throw in the suicide rate after the first Change, and we're looking at an incredibly rare situation here.
Senin şu göz okuma numaranı çok sinir bozucu buluyorum, ve bu mahremiyet ihlalidir.
I find this whole eye-reading thing that you do incredibly annoying, and it's an invasion of privacy.
Kızkardeşin, o inanılmaz tehlikeli bir kadın.
Your sister, she's an incredibly dangerous woman!
İnanılmaz derecede kibardı.
- She was incredibly nice.
Ya intihar ediyorsun, ya da çok aptalsın.
Making you either suicidal or incredibly dumb.
bana göre sen çok salaksın.
Okay. Eh, but remember, to me you're incredibly stupid.
İnanılmaz ilham verici bir insan.
She is an incredibly inspiring person.
Emrine hazır inanılmaz yetenekli üç paranormalcin var.
You have three incredibly gifted paranormalists at your disposal.
Şu anda bir taksinin arka koltuğunda oturuyor ve çok kızmış durumda.
So now he's sat in the back of a taxi, incredibly pissed off.
Tamamıyla temiz olduğumu bildiğim zamanlar bile defalarca test yaptırdım.
I get tested all the time even though I'm incredibly safe.
Şu anda kafası acayip güzel.
He's incredibly high right now.
Artık her ne ise, fazlasıyla Chatswinlik olmayan bir şeydi..
Whatever it was, it was incredibly un-Chatswin-like.
Takımınız için kazanmanız gereken bir milyonu düşününce, Dendi'nin böyle yapması oldukça cesur bir hareketti.
It was incredibly ballsy from Dendi to do that on the verge of winning the million dollars for your team.
Kişilik inanılmaz derecede değişmezdir.
Personality is incredibly constant.
Kız inanılmaz dayanıklı.
She's incredibly driven.
En az bir tane muhteşem ötesi tatil yaparız. Çocuklarla yapamayacağımız türden.
And we'd take at least one incredibly extravagant trip that we couldn't take with kids.
Bu inanılmaz derece de zor olmalı.
That... must have been incredibly hard.
Çünküne kadar inanılmaz dereced ikna edici olabildiğimi biliyorum. - İkna edici?
Because I know how incredibly convincing I can be.
Keegan, Valiye sadece 5 seans verdiğimi düşününce aşırı derecede bonkör sayılması gereken 10 seans sınırı olduğunu biliyor.
Keegan knows he has a ten-session credit limit, which is incredibly generous, considering I only give the Governor five.
Dalgayla bütünleşebilmek için. Çünkü o son dakikadır. İnanılmaz derecede etkilidir.
To become one with that wave... because it's the last moment, it has an incredibly powerful energy.
- Evet, erkek arkadaşım öldüğünden beri zor zamanlar geçiriyorum.
- So, yeah, it was, like... It's been incredibly hard since my boyfriend died.
Bunun çok zor olduğunu biliyorum Bayan Hill ama mümkün olduğunca çabuk bilgi toplamamız gerekiyor.
I know this is incredibly difficult, Mrs. Hill, but we need to gather as much information as fast as possible.
Tommy, ayrılıktan sonra eski sevgilinle ilk karşılaşman zor bir olaydır tamam mı?
Dude, Tommy, the first time you run into your ex after a breakup is an incredibly traumatic event, okay?
Ama mükemmel bir iş çıkarmışsınız.
- Mm. But your work is incredibly thorough.
Sıkı bir güvenliği var.
It's incredibly secure.
Benim de ne yapacağım belli olmayabilir ve de pervasızca davranabilirim.
I can be unpredictable and incredibly reckless.
Acayip tuhaf ama kardeşimi tanıyorum. Ve onun seninle, sensiz olduğundan çok daha iyi biri olduğunu biliyorum.
It's incredibly weird, but, uh, I know my brother, and I know he's a better person with you than without you.
Ne kadar da zekisin Donovan.
This is about Elena. You know, that is so incredibly insightful, Donovan.
Bazen çok güzeldir.
Sometimes, it's beautiful. You're missing an incredibly boring presentation. Hey.
Acayip sıcaktı. Çok gürültülüydü, çok fazla çığlık vardı.
It was incredibly hot, very loud, lots of screaming.
inanılmaz derecede rahatsız.
it's incredibly uncomfortable.
Bence sen inanılmaz derecede seksisin.
- What are you... - I think you're incredibly hot.
Bu inanılmaz derecede dürüstçeydi, hakkını yemiyeceğim.
- Okay. That was incredibly honest, I'll give you that.
Şirket yapınız acayip dolambaçlı.
Your corporate structure is incredibly convoluted.
- Ben de seni temin ederim ki verdiğin teminler seni inanılmaz saf gösteriyor.
And I can assure you that your assurances make you sound incredibly naive.
Folik asit, kalsiyum ve demir değerleri bir hayli yüksek.
Her folic acid, her calcium, her iron were all incredibly high.
Sizin tanıdığınız Madeline Pratt inanılmaz güçlü insanlarla çok iyi ilişkiler kurmuş.
The madeline pratt you know Fosters relationships with incredibly powerful people.
İnanılmaz bir şekilde, başka kimseye bulaşmamış.
Incredibly, nobody else is infected.
THORNUOOD HASTANESİ BANGOR, MAINE Dr. Sanders tüm personeller tarafından saygı duyulan biridir.
Dr. Sanders is incredibly well respected by everyone on staff.
Evet, hepsi dağıttıkları bu oldukça ikna edici broşürde yazıyor.
All right here in this incredibly persuasive literature they passed out.
Çok seksi kokuyorsun.
Wow, you smell incredibly sexy.
Normal şartlarda randevuya gittiğim kişi bu kadar yakışıklı, seksi ve zengin olmasına rağmen sadece iki durumda yol veririm.
Which I'd normally let go when on a date with such an incredibly handsome, sexy, shockingly wealthy dude, except for two things :
Evet. İnanılmaz derecede gelişmiş bir tanesi tarafından.
Yeah, an incredibly sophisticated one.
olabildiğince nazik... ... olacağım, bende bunlardan olmadığı için en ufak... ... bir fark bile yaratmayacak.
I will be incredibly pleasant, and because I'm not all of that, it will not make a bit of difference.