Invitation Çeviri İngilizce
4,032 parallel translation
- Yarınki kokteylin ve cumartesi günkü dövüşün davetiyesi size ulaştı mı?
You got my invitation for the cocktail party tomorrow and the fight on Saturday?
Davetiniz için çok teşekkür ederim.
I appreciate the invitation.
Bu davetiye kimin fikriydi?
Whose idea was this invitation?
Davetiyeyi elime aldığımda ikiniz aklıma geldiniz.
When I got the invitation, I thought of you both.
Bana quinceanera daveti atmayı unutmuşsun.
You forgot to send me an invitation to the quinceanera.
Bu bir sonraki yemeğe davet olduğunu.
This is an invitation to the next dinner.
İstediğin davettir.
It's the invitation you wanted.
Ben daveti var.
I have the invitation.
Bu yüzden evime olan davetini geri çekiyorum.
Which is why I'm rescinding your invitation to my house.
I won't wait for an invitation
♪ I won't wait for an invitation ♪
Duyduğum en güzel "dans" davetiyesi bu.
Now, there's an invitation to the dance if ever I heard one.
Hayır tabi eğer davetiye hala geçerli ise.
Not, if that invitation is still open.
Söylediklerin yanlış anlaşılmadan önce kapa şu gaganı da tazele içkimi.
Now close your mouth Before someone considers it an invitation, And pour me a goddamn drink.
Biz dostça bir çağrıda bulunacağız.
We simply extend a friendly invitation.
Hemlock Grove'a davetiye yüzünden geldim.
I came to Hemlock Grove because of the invitation.
- Dur, ne davetiyesi?
- Wait. What invitation?
Bana hiç evlilik davetiyesi gelmedi.
You know, I never got a wedding invitation.
Bildiğim kadarıyla o da herhangi bir davetiye almadı.
Well, as far as I know he never got an invitation either.
Gerçek inananları etkilemek için bir davet olarak görmüştür.
You know, took it as an invitation to impress the true believers.
Şimdi düğün davetiyesini sesli okuyacağım.
Now, I'll read out the wedding invitation.
Umalım ki, daveti almış olsun.
Let's hope he gets the invitation.
Davet ve nezaket üzerine buradasınız, Dr. Bloom.
You're here by invitation, by courtesy, Dr Bloom.
Davetiyeye ihtiyacın yok.
You need no invitation.
Düğün davetiyesi.
Wedding invitation.
Bu şiirin okuyucuyu nereye davet ettiğini gördünüz.
So you see? This poem is an invitation to the reader...
Zararsız bir davet.
Brunch is a benign invitation.
Hadi davetiye Willoughby'nin arbasında ya da çantasındaysa?
What if the invitation was in Willoughby's car? Or her purse?
Çılgın bir parti olacağını düşünüp beni de götürmesi için ona yalvardım ama götürmedi.
I thought it was an invitation to a rave, so I begged her to take me, but she wouldn't.
'Davetiyeleri görür gibiyim...''... tüm Facebook'ta, Twitter'da...''...
'The images of the invitation cards..' '.. are already all over Facebook, Twitter..'
Davetin için teşekkür ederim ve sana iyi geceler diliyorum.
Well, I appreciate the invitation, and I bid you a good night.
Mezunlar toplantısı davetiyen geldi.
Your class reunion invitation is here.
Gelip davetiyeni al.
Come get the invitation.
Ama bir adam kızın ailesinden izin almadan gelip bir odada onunla yalnız kalıyorsa ve uzak durması söylendiği halde kıza çiçek yolluyorsa böyle bir adam hakkında endişelenmek her annenin görevidir.
But when a man turns up at a house without prior invitation from a girl's parents and then remains in a room... un-chaperoned with that young girl, and then sends her flowers though he's been told to stay away, well, it'd be a very poor mother indeed who wouldn't worry about...
Buraya davetsiz şekilde geliyorsun.
You barge in here without invitation.
Leydi Mae Kralın davetini reddedemeyeceğimi söylemeseydi sana asla sormazdım.
I would never ask you except Lady Mae said you can't refuse a royal's invitation.
Patrondan gelen daveti reddedemezdim.
Couldn't turn down an invitation from the boss.
Davetime bu kadar hızlı cevap verdiğiniz için teşekkürler.
Thank you for responding so speedily to my invitation.
Bu bir içtima, bir 1 Mayıs kahvaltısı değil.
It's a muster, not an invitation to a May Day breakfast.
Sizi Londra Covent Garden'daki Royal Opera'ya davet etmek isterim.
I want you herewith an invitation the Royal Opera in Covent Garden in London express.
Büyük saygı ve derin bir üzüntü ile söylemeliyim ki, bu muhteşem teklifi reddetmek zorundayız.
With the greatest respect and deep regret We have to turn down the invitation
Bu majestelerinden bir davet.
This is an invitation His Majesty.
İnsanlar Monterey davetini hak edip etmediğini tartışıyor.
People going on about whether he deserved the Monterey invitation.
- Hayır. Davet edilmedim.
I didn't get an invitation anyway.
Bir davet almadım çünkü.
I never got an invitation.
- Şimdi daha davetkar.
It's more of an invitation.
Sekreter Tseng ve ben Erişilenler'in tanışma davetini kabul ettiğiniz için oldukça memnunuz, Captain.
Secretary Tseng and I are so glad. You accepted the Reach's invitation. To meet, Captain.
Görünüşe göre davetiyem postada kaybolmuş.
Seems my invitation got lost in the post.
Sadece davetiyeyle katılıyorlar.
- I guess. It was by invitation only.
Bir süre önce İtalya'daki kuzenim Carmelo'dan Russo aile toplantısı için bir davet aldım.
A while ago, I got an invitation from my cousin, Carmela, in Italy, inviting us to a Russo family reunion.
Kuzenim Carmela'dan bir davet aldım İtalya'ya aile top...
I got an invitation from my cousin, Carmela, in Italy, inviting us to a re-usso... [Laughing]
İtalya'ya Reusso aile toplantısına davet aldım.
I got an invitation in Italy for a re-usso family reunion. [Laughing]