Itibar Çeviri İngilizce
4,211 parallel translation
Nasıl bir itibarın olur o zaman?
Where would your reputation be then?
Kraliçe diyor ki, beklemek beni zayıf gösteriyormuş, kral olarak itibarımı azaltıyormuş.
The queen says waiting makes me look weak, Like less of a king.
Oğlun tek başına bu okulun yüksek itibarını mahvediyor!
Your son is ruining the reputation of our foundation!
Bu senin itibarınla ilgili.
It's about your reputation.
Yani ikimiz de kötü bir gün geçirdik. Sen çantanı ve uyuşturucularını kaybettin ben de itibarımı ve potansiyel bir ilişkiyi.
You lost your man's briefcase and your drugs, and I lost my dignity and a possible love interest.
Tutuklandıktan sonra Quinn, şüpheli bir itibarı olan savunma avukatı Jimmy Ransone'yi tuttu.
After his arrest, Quinn retained Jimmy Ransone - high-dollar criminal defense attorney with a questionable reputation.
Erkeklerin her şeyi almaya izni varken bizim ise, itibarımız yok oluyor.
Men are allowed to have them, Whereas we have our reputations ruined.
Belli ki itibar etme sorunların Paris'e kadar uzanmamıştır.
Surely your problems of reputation have not reached As far as paris.
Sen itibarını, bizim sayemizde kazandın.
You earned your reputation on our backs.
Eğer seninle çok sık görülürse, bu An ailesinin itibarına zarar verebilir.
If he's seen with you too often, it could damage the An family's reputation.
Yaptığımız işi beğenmezlerse sonuçlar yayınlanmadan önce itibarımızı mahvederler.
If they don't like what we're doing, they could destroy our credibility before the results are published.
Hayatını ve kariyerini geri kazanmak ve itibarına büyük ölçüde gölge düşüren bu davalardan saygınlığını kurtarmak adına çok büyük bir fırsatın var.
You have a real opportunity to reclaim your life, your career, to recover your reputation on the very case that brought you considerable disrepute.
Biraz bana itibarın olsun.
Give me some credit.
Sanki Dave'e itibar kazandırıyormuş gibi hissediyorum.
I feel like... has somehow been credited to Dave.
Onun müşterimiz olması bize güvenilirlik kazandırır ve güvenilirlik de itibar getirir.
With his patronage comes credibility, and with credibility comes respect.
- Kovun onları efendim, kovun. Kurumun itibarını düşürüyorlar.
Remove them, are a disgrace to these walls.
John eşinin itibarına ne yaptığın hakkında hiçbir fikrin yok.
John, do not mind at all your wife's reputation.
Gerçekten itibarını tehlikeye atmak mı istiyorsun?
Want to lose your reputation in the world?
Hem bize itibar kazandıracak hem de kış boyunca insanlara yardımcı olacaktır.
It'll give us credibility and it will help people during the winter.
Yemekleri hayatlarına itibar verirdi.
Their meal is what gave their lives dignity.
Ayrıca onlara göre itibar paradan daha önemliydi.
And to them, dignity was more important than money.
Adamlarım an itibarıyla onları yakalamak üzere.
My men are hunting them down as we speak.
Oldukça iyi bir itibarı vardır.
It has a very fine reputation.
Neden sana daha çok itibar kazandıracak bir alanda değil?
Why not some specialty that's held in higher regard?
Muhtemelen Soygun ve Cinayet Masası'nda çok fazla itibarım olduğunu sanıyorsundur.
You probably imagine that I have a lot of status up in Robbery-Homicide.
O arabada ne yaptığını unutacaksın bariyere çarpıp arabanı mahvedeceksin, kendini de ıslatacaksın. Ehliyetini ve itibarını kaybedeceksin.
You're going to forget what you were doing in the car in the first place, bump into the divider, wet yourself, ruin the car, lose your license, and your dignity in one fell swoop.
Konuştuğumuz an itibarıyla durum bu.
This is the moment we were talking about.
Olumsuz olarak, adli takibat, hapis, toplumun önünde küçük düşme, hayır kurumlarının itibarını sarsma, karısı ve çocuklarının sınır dışı edilmesi tehdidiyle.
On the negative, uh, threat of prosecution, prison, uh, public humiliation, discrediting of his charities, um, deportation of his wife and children.
- Hepimizin itibarı var.
We all have dignity!
Babam için daha fazla yabancı, daha fazla itibar, daha fazla prestij demekti.
The more foreigners, the more reputation and prestige for my father.
Dedikleri gibi, itibarını lekelemen olmaz.
Mustn't dilute your brand, as they say.
Onun gibi adamlar burada itibar görmez!
Men like him get no credit here.
Bu sabah Berlin'deki İngiliz Büyükelçisi kendilerinden duyduğumuz kadarıyla sabah 11 : 00 itibarıyla aramızda savaş durumunun mevcut olacağını belirten son notu Alman hükümetine teslim etti.
This morning, the British Ambassador in Berlin handed the German government a final note stating that unless we heard from them, by 11 : 00, a state of war would exist between us.
Öğle itibarıyla bütün radyo iletişimini durdurup hafta sonu itibarıyla da Enigma'nın tasarımını değiştirmiş olacaklardır.
They'll stop all radio communications by midday, and they'll have changed the design of Enigma by the weekend.
Donald'a itibarını geri kazanmasına yardım ettiğim için gurur duymam gerektiğini söylüyordu.
Said I should be proud of helping Donald get his dignity back.
Sonrasında da arkama yaslanıp Moriarty'nin adım adım itibarımı yok edişini izledim.
And then, I sat back and watched Moriarty destroy my reputation, bit by bit.
Saygı ve itibar gösterilecek.
I can offer you dignity and respect.
Sırf birine bağlı olduğunu söyleyesin diye sana itibarımdan beş yıl hediye eden adamım.
I'm the guy gifting you five years of my graft just so you can say you belong.
An itibarıyla, kanaatimiz o ki... kızımızın kaybolmasından Nick sorumlu.
We now absolutely believe... Nick is involved in the disappearance of our daughter.
Zamane beğeniler için itibarını yitirmiş durumdalar.
Too decadent for current tastes.
Aranıza tekrar özgür bir adam olarak katılana dek Büyük Budapeşte ve onun kusursuz itibarı sizlere emanettir.
Until I walk amongst you again as a free man, the Grand Budapest remains in your hands, as does its impeccable reputation.
Internet eleştirilerine itibar etmeyiniz
Don't believe what you read in the online reviews
Dediğim gibi, ben de yardım kullanabilirsiniz benim itibar korumak için.
As I said, I could use the help in to preserve my reputation.
Hayır amca bir tane var. Bu adamlar yüzünden memleketin itibarı zedeleniyor.
No uncle one ticket is available. one guy is selling it in black such a scoundrel only because of such people our country is being denounced.
Karnavala şurada ne kaldı, itibarımız yerle bir olacak.
Carnival is right around the corner, and our reputations are on the line.
İtibarını yok etmeye çalıştım, ona olan aşkını da.
I've tried to destroy her reputation, his love for her.
İtibar?
Reputation?
İtibarım var.
I have dignity!
İtibarı yüzünden bu ünvana ihtiyacı yok.
Has all the credit, he doesn't need a title.
İtibarımız nerede?
Where is our dignity?
İtibarımı zedeleme!
Do not soil my reputation!