Itin Çeviri İngilizce
1,041 parallel translation
- Onu hemen havuza itin.
Hurry. - Yes, dad.
Bir, iki, üç, itin!
One, two, three, push!
itin!
Push it!
Pekala, tamam, Sizin tarafa itin.
All right, okay, swing it over to you.
Aşağı inip arabayı itin!
Get down the coach and push!
Haydi itin!
Come on!
Ben içeri girer girmez şnorkeli ileri itin.
Push the snorkel through as soon as I get inside.
Arabayı şu tarafa itin.
Push the car this way.
Hadi, itin!
- A bit more. - Push!
Haydi, itin!
Come on, push!
2 Numara'nın yarattığı bu sahte dünyayı elinizin tersiyle itin!
reject this false world of Number Two.
Hemen itin!
reject it now!
Bay Fourchaume, ortadaki levyeyi aşağı itin!
Mr. Fourchaume, pull the middle lever down.
- Levyeyi aşağı itin!
Pull the lever down.
Tekerleklerden itin bakalım.
Put a hand to the wheel.
- Kolu ileri itin!
- Push the throttle lever!
Şimdi onu geri itin.
Push it back now.
Şunu geri itin, sonra öbürü geçecek.
Back that thing up there, and we'll take this one here.
Şimdi sıkıca tutun ve masanın üzerine itin.
Now lift the harness and slide him on the table.
Ben itin tekiyim.
I'm crazy but I'm not an asshole...
Bize yardım edin de itin şunu!
Come on, give us a hand and push.
merdiveni itin!
Push the ladder.
Biraz daha itin!
Give her some more!
Hayırsız, insafsız, itin biri.
We don't even have any cup to drink water.
El frenini çekin ve itin çocuklar.
Take the handbrake off and push, guys.
Çabuk itin şunu.
Get her moving.
O Crimea Çarı, itin teki...
That's the tsar of Crimea, a vile dog...
Ne demek'itin teki'?
What do you mean, a dog?
Demek istediğim, adı itin teki o.
I mean, he's the biggest jerk off around.
İtin!
Heave!
İtin tohumu!
What a cunning bastard!
- Elbette. İtin.
Push off forward.
İtin.
Push off forward.
İtin, çocuklar.
Right, lads.
İtin.
Heave.
İtin!
Heave.
İtin arabayı!
Give'er a push!
İtin!
Take it away!
İtin!
Push!
İtin!
Push.
İtin çocuklar.
You boys push.
İtin teki çıkar ihbar eder, kurşuna dizilirsiniz.
Some bastard will inform on you, and you'll be shot.
İtin! İtin!
Push, push!
- İtin o zaman!
But I do.
Levyeyi itin!
The lever.
İtin!
I'll be happy, when there will be no wars and no cannons.
İtin.
Push.
Tamam, haydi, herkes! İtin!
All right, come on, everybody!
- Haydi, itin!
Push!
- Haydi, itin! - Haydi!
- Come on, push!
İtin teki!
A dog!