Kaleidoscope Çeviri İngilizce
111 parallel translation
Sana bir kaleydoskop yapacağım.
I'll make you a kaleidoscope.
Hugo bana bir kaleydoskop yapacak.
Hugo's going to make me a kaleidoscope.
Ve borunun dibinde bir kaleydoskop yapmak için nesneleri toplarsın.
And in the bottom of the tube... To make a kaleidoscope, you gather objects.
Bu parçaları kaleydoskopun içine koyarsın ve büyük görünürler.
You put the bits into the kaleidoscope and they're magnified.
- Josephine'in kaleydoskopu için. Boştu.
- Josephine's kaleidoscope.
Sanki bir kaleydoskop gibi, tıpkı bir insan kaleydoskopu gibi.
There's something like a kaleidoscope, like a human kaleidoscope.
Akşam, kaleydoskopun dönüşleri gibiydi.
The evening was made up of shiftings of the kaleidoscope.
Renkli bir peruk, havlayan kızgın hayvan kurtarıcısı için.
A kaleidoscope of a coiffeur, for the barking-mad pet crusader.
Bir muamma.
There are a kaleidoscope of questions.
Zaman zaman, bir renk ve öykü kaleydoskopunda tarihin küçük anlarını yakaladığımı düşünürüm.
At times I feel as if we were one, capturing little moments of history in a kaleidoscope of colours and drama.
Çiçek dürbünü yöntemiyle.
with a kaleidoscope of images.
Gönlüm bir çiçek dürbünü gibi
Because I'm so innocent, what should I do? . The heart is a kaleidoscope
Kıskançlık veya değil, hayatımız artık çiçek dürbünü gibi.
Jealous or not, our lives are about to kaleidoscope.
Akşamları garsonluk yapıyor. Batı 64'teki Kaleidoscope'de.
Moonlights as a cocktail waitress... at the Kaleidoscope on West sixty-third.
Ancak evli Cusimano, ki suçu açıktır, yaşlanmayla duyuların sönmesi... zehirleyici ihtiraslar... aile babası Cusimano'nun aksine, Ama...
But unlike the married Cusimano, who was, let's face it, guilty... of a pre-senile dimming of the senses... of an intoxicating kaleidoscope of desires... Unlike the family man Cusimano, But...
Arthur Efsanesinin Bir Kaleidoskobu Toshlyukl Takamlya
A Kaleidoscope of Arthurian Legend Toshiyuki Takamiya
Baba, o dediğin kaleydoskop.
Dad, that's a kaleidoscope.
Joyce, Kaleidoscope Kitchen'da çalışıyormuş.
Joyce works at the Kaleidoscope Kitchen.
Şaşırtıcı şeyler duydum senin hakkında, Kaleidoscope hakkında.
So I've heard amazing things about you, about the Kaleidoscope.
- Kaleidoscope Kitchen.
- Kaleidoscope Kitchen.
Kendi Kippie Kann elemanlarımızı "48 Saat" programının elemanları süsü vererek Kaleidoscope Kitchen'a gönderdik.
We sent our own Kippie Kann crew to the Kaleidoscope Kitchen posing as a crew for 48 Hours.
Sanki yere bir gökkuşağı düşmüş gibiydi.
It was like a kaleidoscope had shattered.
Kaleydoskop gibi çalışıyor.
It operates under the same principles as a kaleidoscope.
Ondan bakınca çeşitli şekiller görürsün.
- It's a kaleidoscope. You look through it and see things.
Hayatın hiç bitmeyen döngüsü...
The ever changing kaleidoscope of life.
Hayatın döngüsü hiç bitmez.
The ever changing kaleidoscope of life.
Ve ne biliyor musun? Peki, ama en azından bana kendi lazer dürbünümü yediremedi.
Well, at least he didn't make me eat my own laser kaleidoscope.
Kaleidoscope.
Kaleidoscope.
Kaleidoscope?
Kaleidoscope?
Sultan Pazarı...?
Sultan Bazaar Kaleidoscope...?
Alexx'in Valerie Gaynor'ın omzunda bulduğu kahverengi maddenin içinde ne arasan var.
Hey, that brown trace that alexx recovered from valerie gaynor's shoulder? Whole kaleidoscope of ingredients.
One Times Meydanı'nın tepesinde muhteşem bir kaleydoskop etkisi gibi.
Kind of like a spectacular kaleidoscope effect on the top of One Times Square.
Çoğu mercan çok yavaş büyüse de sonunda iskelet üzeri kaplanmış rengârenk bir yaşam haline geliyor.
Although most corals are slow growing, eventually the skeleton becomes encrusted with a whole kaleidoscope of life.
Kaleydeskop.
- A kaleidoscope.
Sanki enva-î çeşit rengi barındıran bir çiçek dürbünü gibi..
Like a kaleidoscope of a myriad hues..
Bu, Paolo'nun Kaleidoscop çekimi için mi hazırlandı?
Is this for the Kaleidoscope shoot with Paolo?
"Bu dünyayı senin ve sadece senin için yarattım." "Gözün üstünde olsun, hayranlıkla izle ben dünyayı döndürürken."
"For you and you alone I have made this place kaleidoscope with wonder to keep your eye upon as I turn, turn the world."
"Kaleidoscope"
"Kaleidoscope"
Kaleydoskop.
Kaleidoscope.
Kaleydoskop.
Kaleidoscope?
Kaleydoskop hala arıyor.
And finding the drone? Kaleidoscope's still looking.
Kaleydoskop aradığımız tırı bulmuş.
Kaleidoscope just picked up our 18-wheeler.
Kaleydeskop aracılığı ile bir şey araştırdım. Alex Walder'ın arabası hakkında bir şey buldum.
Got a search going through Kaleidoscope, and I got a hit on Alex Walder's car.
Garip bir kaleydoskop.
A strange kaleidoscope.
# Çalılıklar sarı, yeşil ve kırmızı #
* KALEIDOSCOPE TURNING YELLOW, GREEN AND RED *
Geliştirilmiş kaleydoskoplu, Optik 202.
Opticor 202, with kaleidoscope enhancement.
Plakalar çalıntı ama Kaleydoskop'la araçları aratıyorum.
The plates were stolen, but I've got Kaleidoscope looking for the vehicles.
Kaleydoskop varken kimin plakaya ihtiyacı var?
Who needs a license plate when you've got kaleidoscope?
Aylarca Garrett zihnini bu icadı üzerinde döndürdü.
For months, Garrett turned this kaleidoscope over and over in his mind.
zerrelerin bir kütlesini sağlayan çok fazla partikül varsa aynı küçük bir çiçek dürbünü gibi aynada yansıyan çokça yansımaya bakmaya banzer orada küçük bir model, ama yansıyanlar ve yansıyan aynalarda var olur çok karmaşık görünüyor.
A little bit like a kaleidoscope, where you look in with a lot of mirrors, and there's only one little pattern, but it's reflected and reflected in mirrors, and it looks very complicated.
Ailemiz için ne gündü!
Apologies, General Ozomatli, that is my kaleidoscope.