Kanıyorum Çeviri İngilizce
1,759 parallel translation
Kanıyorum...
I'm bleeding....
Çok çabuk kanıyorum.
I'm just too trusting.
Kanıyorum.
Oh, I'm bleeding.
- Kanıyorum.
- I'm bleeding.
Şey, göğsümüzde birşeyin kan pompaladığı gerçeği beni biraz ürpertiyor, bundan hoşlanmıyorum.
Yeah, I'm--I'm--I'm kinda creeped out by the fact that there's something in our chests that's pumping blood. I do not like that.
Evet, bak, sadece bunu yapabildiğimi kanıtlamaya çalışıyorum, hepsi bu.
Look, I just want to prove that I can do this, that's all.
Bundan pıhtılaşmış kan görmekten etkilenmediğinizi anlıyorum Bay Doyle.
I take it you're not averse to the sight of congealed blood, Mr. Doyle.
Kan kaybından ölmeden önce cevapları arıyorum.
I'm looking for answers before I bleed to death.
Onun kanını içtiğimi hatırlıyorum.
I remember drinking her blood.
Kanıt arıyorum.
Searching for evidence.
- hatırlıyorum. Onun her yerinde kan vardı.
She was all bloody.
Sanıyorum hayaletin vücuduma girdiği zamanı hatırlayacağım, bana kan kusturdu, uzun süre adımı, adresimi hatırlamadım, ve bir araba anahtarı ne içindir, evet.
I think I'll be remembering the time the ghost got into my body, made me vomit blood, long after I've forgotten my name, my address, and what a car key is for, yeah.
Onun için tetiği benim çekmediğimi kanıtlayana kadar buradan bir yere ayrılmıyorum.
Well, then get me a CT scanner. What's that?
- Kurbanın tırnak aralarından çıkan maddelerle ilgili hiçbir yere varamıyorum.
I'm not getting anywhere on the stuff under the vic's fingernails.
Onlara kan bankasından alabileceklerinden daha fazla para bile bırakıyorum.
I even leave'em cash- - more than they'd get at the blood bank.
Beşiklerinin başında durup onların ağzına kan akıtıyorum.
I'm gonna stand over their crib, and I'm gonna bleed into their mouths.
Geçen gün, radyoda. Oldukça tuhaf biriydi. Dedi ki ; "atomlara hiç kanıt olmadan inanıyorum, çünkü hiç atom görmedim."
Yeah, I was challenged on that, I was challenged on that on the radio the other day by someone who appeared to be fairly Ö who said ìI believe in atoms on no evidence, ëcause Iíve never seen oneî.
Yapman gerekeni yapacağını kanıtlamadan ameliyatı başlatmıyorum.
I'm not starting surgery until you prove you can hold up your end of the deal.
Ağzından çıkan her şey yalan. Bir kelimesine inanmıyorum.
But everything out of your mouth is a lie, and I don't believe a word of it.
Tamam, Teğmen Tao... - Şey, cesedin altına bakamıyorum ama aynadaki hasara, kanın sıçrama boyutuna ve çarşafın üzerinde birikme şekline bakılırsa bence karnına pompalı tüfekle ateş edilmiş. -... ne olmuş burada?
Okay, Lieutenant Tao, what happened here?
Tam olarak doğru olduğunu sanmıyorum, çünkü kanın grubu, AB negatif.
I'm thinking that's not entirely true, because the blood is AB negative. Very rare.
İnanamıyorum! Yani aslında, Arisu ve Jang-hoon'un arasında kan bağı yoktu.
No matter how the times have changed, three people cannot be in a relationship at once.
Ama ben kan üzerinde çalışıyorum.
- But I'm the blood guy.
Kan örneklerinin tuttuğunu varsayıyorum.
So I'm guessing we got a blood match, huh?
Anneni bulamıyorum. Hemen kan almamız gerekiyor.
I can't find your mom and we need to draw your blood level now.
Müvekkilimin daha elimizde olmayan bilimsel kanıtlara yorum yapması beklenemez.
My client cannot be expected to comment on scientific evidence we don't even have yet.
Teğmen Karen Davis İnternette çıkan raporlarda LAPD'nın Ames cinayetinin çözülmemesinin istediği ile ilgili yorum yapabilir misiniz?
Can you comment on the Internet reports that the LAPD does not want the Ames killing solved?
DNA'ya göre kan kurbana ait. Mermiyi sistemde aratıyorum.
DNA confirms the blood is from our victim, so I'm running the bullet through IBIS now.
Sağlam bir bilimsel kanıt arıyorum.
I'm looking for hard, scientific evidence.
O kadar da kan kaybettiğimi sanmıyorum.
I thought I had not lost so much blood.
- Evet! - Bunun aksini kanıtlamaya çalışıyorum.
- But I've been trying to disprove it...
Gözlerini bile kırptığını sanmıyorum. İkimizde olanlardan sonra "Avcı" daki maceramızın sonuna geldiğimize göre en azından düzgünce elveda dememiz gerektiği kanısındayım.
Since we're probably both gonna end up at Hunter after what happened I think we ought to say a proper goodbye.
Teorimi kanıtlamaya çalışıyorum.
Oh, i'm just trying to corroborate my new theory...
Yeni teorimi kanıtlamaya çalışıyorum.
Oh, i'm just trying to corroborate my new theory.
- Herhangi bir şey kanıtlamaya çalışmıyorum.
- I am not trying to prove anything.
Arkamda kanıt bırakıyorum.
I'm leaving a trace.
Şaşırtıcı bir durum, yılın bu zamanında bir adamın halısına kan akıtıyorum.
Shocking business, bleeding on a fellow's rugs this time of year.
Görgü tanığı yok, ama bizim de kanıtımız yok ve ona erişecek başka bir yöntem bulamıyorum.
He has no alibi, but we have no proof. I can't find an angle to get at him.
Dr. Freedman, hastamızın kan testi sonuçlarını aldığınızı sanıyorum.
Dr. Freedman, I assume you have the results of our patient's blood work?
Üçüncü sorunu da ben ekleyeceğim için üzgünüm ama içeriden birinin parmağı varsa bile kanıtlayamıyorum.
Sorry, but if this is an inside job, I got no proof.
Kanımda bir mikropla yaşıyorum.
I'm living with contaminated blood.
Parlak geçmişinin profesyonel olduğunun kanıtı olduğunu inanıyorum.
It's my belief that your shining work history is proof that you're a professional.
Akıllı, sağlıklı, çağdaş görünümlü ama geleneklerine de sahip çıkan ağırbaşlı bir kadın arıyorum.
Modern on the outside traditional on the inside Slightly demure would be ideal
Senin isteğini anlıyorum, ama bu kanıta dayanarak arama iznini verirsem, ve bu iz daha sonra mahkeme de reddedilirse, o zaman bunun sonucu olarak bulmuş olduğunuz diğer her şey de reddedilir, böylece sizin sabıkalı tecavüzcünüz serbest kalır.
Gil, I'm sympathetic to your request, but if I grant a warrant based upon this print, and the print is later thrown out of court, then everything you find as a result of it would be excluded, and your pattern rapist could be back on the street.
Ama yalnızca taijutsuyla da harika bir shinobi olabileceğimi kanıtlamak için elimden geleni yapıyorum!
But I'm doing my best to prove that I can be a great shinobi with taijutsu alone.
Hayali kan dökümüne pek inanmıyorum.
I don't really believe in imaginary bloodshed.
Onları, sülük olmadığı zamanlarda kan akıtmak için kullanıyorum.
This is what I use to let blood on your leeches.
McGinty olayıyla ilgili yeni kanıtlar arıyorum ve bildiğime göre burada çalışıyormuş.
I seek fresh evidence in the McGinty case... and I understand that she was employed here.
Onun sana geleceğini sanmıyorum. Ama, sen ona gitseydin... ve ona Kate'den haber aldığını kanıtlayabilseydin...
I don't think he would come to you... but if you would go to him... and you could prove that you heard from Kate...
olan küçük mucizeleri anımsayamıyorum ama bana gerçek olduğunu ve orda olduğunu kanıtladı.
So I can't even recall all the little miracles He did, but He proved to me that He was real and He was there.
Bob McGurk'un silahından çıkan üç mermi kovanı ile yatıyorum ve gidici olduğumdan hiç mi hiç şüphem yok.
with three chunks of lead from the gun of Bob McGurk and there ain't no way of doubting. ... that I'm about to go out.