Karada Çeviri İngilizce
819 parallel translation
Karada hiçbir şahit yok.
No witnesses. We have units en route.
Gemide isyan isyan... Karada...
The battleship raided rebellion shore...
Sonra da 300 mil kadar karada yol aldık ve ben bir kutup ayısı vurdum.
We proceeded 300 miles inland, where I shot a polar bear.
Eğer karada olsaydık...
- If I had you on shore, I...
- Karada görüşürüz.
- See you ashore.
Dan karada kalacak, okulu var.
Dan'll stay here ashore, school.
Havada, karada ya da denizde olsun fark etmez.
I don't care where the child is, in the air, on the earth, or in the sea.
Bir tane yakarsam karada, iki taneyse denizde.
One, if by land. Two, if by sea.
Havada, suda ve karada yaşadılar.
They lived in the air and water as well as on land.
Karada tek bir vasıta kalmış.
There's only one shore vehicle left.
Sizi hem denizde hem karada paramparça edeceğiz
We strike you on the high seas as well as on the land.
Bütün karada oturanlar öyle düşünür.
That's what all landsmen think.
- Kaptan ne kadar karada kalacak?
- How long's the captain ashore?
Antonio'nun nesi var? Antonio askerliğini ana karada yaptı.
Ever since he did military service on the mainland... he can't stand injustice.
Postacılar, havada ve karada inanılmaz bir şekilde çalışırlar.
Where the road ends the sky begins for the Yankee postman.
Karada ne yapıyoruz?
" What are we doing on shore?
Karada, denizde ya da köpükte Başkası olmasa da
" Although there is no other On land or sea or foam
Düşman havada, denizde ve karada ezici bir üstülükle ilerlerken... geçen her saatle güçlenmeye devam ederken, ve biz de aynı oranda zayıflarken... hangi durumda olursam olayım, bu benim için bir kriz demektir.
When the enemy has overwhelming superiority on land, at sea and in the air... and continues to grow stronger with every hour... while we grow weaker at the same rate... that to me is a crisis by any standards that I understand.
Anlayabilmem için bir savaş geçti ya da belki de 4 yıl daha yaşlandığım içindir ama seni düşünmediğim tek bir gün bile olmadı ne de gece denizde ya da karada şehirde ya da kucağımda bir bebekle bir avuç çocuğu ormana sürüklerken.
It took a war to make me understand or maybe it's just that I'm four years older but there hasn't been a day that you weren't with me or a night on patrol or ashore in town or pushing some kids through the jungles with a baby in my arms.
- O karada çalışmak demek.
- That means working ashore.
Kralın Donanması her biriniz karada asıIıncaya kadar Yedi Denizi kasıp kavuracak.
The King's Navy will scour the Seven Seas till every one of you is hung high and dry.
Karada, denizde, İtalya'dan başka her yerde taç giyecekmiş başına.
And he shall wear his crown by sea and land, in every place save here in Italy.
Ne gemi yolculuğu süresince, ne de evinize varıncaya dek karada yapacağımız yolculukta.
Not one word. Onboard ship or on the overland journey home.
Takip eden jeolojik dönemde Kretase çağında deniz sürüngenleri ile karada yaşayan hayvanlar arası bir yerde bir yaratık dünyaya geldi.
During the following geological period, the Cretaceous, a creature somewhere between the marine reptiles and the evolving terrestrial animals was born.
Geceyi karada geçireceğiz.
We're gonna spend the night on land.
Sizin gibi karada, güvende basit işlerle uğraşan heriflerden bıktım!
I'm sick of blokes with softjobs ashore.
Başmakinistim ve tayfamın yarısı karada.
My chief engineer is ashore and half my crew.
Sonra küçük böcekler, daha büyük böceklere dönüşmüş. Ayakları çıkmış ve karada yürümeye başlamışlar.
The little bugs got to be bigger bugs, sprouted legs and crawled up on the land.
Sparta, Persliler'e karşı denizlerde ve karada yapılan savaşta, birleşen Yunan askerlerine liderlik yapmak için seçildi.
Sparta has been selected to lead the united Greek cities in the war against Persia both on land and on the sea.
Karada ya da denizde şeytanlar yoktur.
Devils don't exist, either in the sea or on land.
Söyler misin, sen karada yaşayan insanları özlemiyor musun?
Tell me, you... Don't you miss people, the land?
Seslere bakılırsa karada olmaktan memnunlar gibi, efendim.
Sounds as though they're enjoying it ashore, sir.
Açık sözlülüğümü bağışlayın, Kaptan ama karada kendi başınıza bir gece bile kalmadınız henüz, değil mi?
Forgive the liberty, Captain, but you have not spent one evening ashore yourself, yet, have you?
Ama karada iseler, Dünya'ya dönemezler.
But if I land, there's no return to Earth.
Savaş karada askerler arasındaydı, suda odun tokuşturma değildi.
The battle was fought on land, between men, not wood bumping on water.
Karada dövüşür, karada giderler.
They fight on land. They move on land.
Karada olabilir ama denizde olmasını akıllıca bulduk.
It's possible on land but we debate its wisdom upon the sea.
Karada daha az birliği, denizde daha az gemisi olan düşmanımız.
I have an enemy on land with fewer troops, on sea with fewer ships.
Karada 100 kez yaptığı gibi işte gidiyor. Merkezde dümdüz.
There he goes as he's done 100 times on land.
Keşke karada olsaydık da, yan taraflarını korusaydık.
If only it were on land, and we were there to protect his flanks.
Çok fazla karada kaldınız.
You've been ashore too long.
Karada olanlara ilgimi kaybetmeden uzun süre denize bakamıyorum.
I can't look at the sea for long and... not lose interest in what happened on land.
" karada, denizde, fırtınada, her yerde
" No matter where on land, or sea, or foam
- Eğer o şey, karada olsaydı onu kullanıp giderler miydi?
- If it was on the surface, they'd have collected it and gone?
Bir yıl önce, hayatınızı tehlikeye attınız. Karada, denizde ve havada Fantomas'ı yakalamak uğuruna.
A year ago you risked your life on land and sea and in the air to catch Fantomas.
- Karada, efendim.
- Ashore, sir.
... karada savaş?
... a surface battle?
Diğer hastalar karada, güven içinde olmaktan çok memnundu.
The other patients were delighted to be safe on land.
Siz S.S. beyefendilerinin karada çok değerli olduğunuza eminim.
I'm sure that you S.S. Gentlemen are very valuable... on dry land.
Bir defasında ana yolda arabamla giderken- - Ana karada. İki kamyonun hızla gelerek steyşın bir arabaya yaklaştıklarını gördüm.
I was once driving down a main road in... on-on the Continent... and I saw two great trucks... move out and converge on a... station wagon driving down the middle of the road.
Herhalde karada görevlisin.
You must be stationed inland.