English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ K ] / Kağıdı

Kağıdı Çeviri İngilizce

5,433 parallel translation
Grace, şu tuvalet kağıdını kurtarabilir misin acaba?
Um, Grace, can you save the... the toilet paper?
- Bende tuvalet kağıdı yok.
Oh, I don't have toilet paper.
Ne kağıdı? Müslüman olduğunu bilmen için kağıt mı lazım?
When the Brotherhood got what they wanted from the Military,
Islak gazete kağıdı gibi.
It is like wet newspaper.
İzin kağıdın var mı?
Well, do you sorta have a hall pass?
- Çünkü hep kağıdı seçiyorsun.
Cos you always go for paper, you soft tart.
- Bu da sevk kağıdınız.
Here's the referral slip.
Bu bizim sevk kağıdımız.
Here's the referral.
Biraz nitrogliserin ve parafinli kağıdım var.
Well, I got some nitroglycerine and some wax paper.
Ben de bakayım, belki dinamitin parçaladığı kağıdın kalıntılarından bir tarih, zaman kodu bulurum.
I'll see if I can salvage some date / shift code from the remnants of the dynamite paper.
Adsız bir uyarı kağıdı.
An anonymous tip-off.
Duvar kağıdı aldım.
French, smoke-mirrored walls. Oh, got the tapestries.
Baban mı kapladı bu duvar kağıdını?
Did your daddy put up that wallpaper?
Teğmen Prietto'nun emir kağıdını göster.
Show us Lieutenant Prietto's paperwork.
Morga gönderilen kağıdın bir kopyası var mı?
Do you have a copy of the paperwork that was sent to the morgue?
Teğmen Prietto'la hiçbir şey yapmadıysan neden onun kağıdını onayladın?
If you had nothing to do with Lieutenant Prietto, why'd you sign his paperwork?
Bu kağıdı imzalayıp beni depo müdürü yapmaktan daha iyi ne olabilir ki?
What better to enjoy after signing this order... Making me quartermaster?
O kağıdı imzalamak için yanımda Montblanc kalemi olmaması ne kadar kötü.
Pity you don't have a Montblanc pen for me to sign it with.
Kağıdın bir geleceği olmadığını mı demeliydim yoksa?
Or should I say no future in paper.
Rahat nefes alman için kese kağıdı getireyim mi?
Do you want me to get a bag for you to breathe into?
Kağıdı nemlendirirsin ve ateşe tutarsın. Sonra da şekillendirmek için kullanırsın.
You dampen the paper and char it, then use it to shape the piece.
Kağıdım yoktu.
I had no paper.
- Tanrı aşkına. Tuvalet kağıdına yazıyordun.
- Oh, for God's sake, you were writing on your toilet paper.
Tuvalet kağıdından daha iyidir tabii.
I figured better that than the Charmin.
Sanırım tuvalet kağıdın bitmiş.
I'm afraid that's the end of your toilet paper.
Tuvalet kağıdı alabilir misin?
Could you pick me up some toilet paper?
Tuvalet kağıdı?
Towels?
- Evet, teknolojinin geldiği seviyeyi düşünürsek ehliyet, nüfus kağıdı, kimlik, hiç birinin pek bir önemi yok bu günlerde.
Yeah, the thing is, driver's license, birth certificate, IDs, they don't mean much these days, technology being what it is.
Diego ile Ronnie para dolu kese kağıdını bir evsize verdi ; o da götürdü havale etti.
Diego and Ronnie handed a bagful of it to a homeless guy, who I followed till he dumped it off at a money transfer place.
Kıçımızı tuvalet kağıdı olmadan kazırdık.
Scratching our recta without no toilet paper.
Ayrıca yazıcınızda çok miktarda kaliteli baskı kağıdı var.
Hmm? Also, your printer is full of high-end card stock.
Senin terfi kağıdını ancak senin kız kardeşin ve benim oğlum evlilik cüzdanına imza atınca imzalayacağım.
I'll sign on your promotion letter ". ... only when your sister and my son.. ... sign on the marriage certificate.
Bana bu kağıdı sat. İzleyin.
Sell me this piece of paper.
- Bu kağıdı ister misin?
Watch this.
Hayır, bunun gibi onlarca kağıdın var.
No, you have lots of other pieces of paper that are just like it.
Bu Jim Halpert'in ev adresi. Evini tuvalet kağıdıyla sarmak istersiniz falan.
This is Jim Halpert's home address, in case you guys wanna toilet paper his house or whatever.
Kağıdı yok etmen birlikte olmalarını durduramaz.
And destroying it will not stop them from dating.
Bunu da o formda okuyamazsınız çünkü o basılmış kağıdın hiçbir yerinde sizin aptal olduğunuz açık bir şekilde belirtilmiyor.
Should you not be able to read that in the form... perhaps not, because nowhere in the fine print is it prominently declared that you are a putz.
Onlar ince parşömen kağıdıydı.
They were these thin, vellumy pages.
Bu marka tuvalet kağıdı ile ilgili en sevdiğim şey ne, biliyor musun? Baba.
You know what I like about this particular brand of toilet paper- - hey, dad.
Kahve filtresi niyetine tuvalet kağıdı kullandığını bile gördüm.
I saw you use toilet paper as a coffee filter.
Çünkü bir gün öncesinde son kahve filtresini tuvalet kağıdı olarak kullanmıştım.
That's only because the day before I used the last coffee filter as toilet paper.
Bir yastığın içinden biraz parça alıp Vazelin içinde parçayı parçalıyorum. Sonra da paketlenmiş yemeklerden plastik ambalaj kağıdı çıkartıp sarıyorum.
I take a little bit of stuffing out of a pillow, and I just smush it up in some Vaseline, and then I wrap it up in some plastic wrap from the sack lunches.
Gerizekalı papağan, kafesinin altındaki kağıdı değiştirirken beni ısırdı.
I was changing the paper in the cage, and the bitch parrot bit my hand.
Çünkü hiçbir arkadaşımı ailesinden izin kağıdı almadan getiremem.
Because I can't bring any of my friends without getting permission slips from their parents.
Tuvalet kağıdıyla koştursa bile olsun.
I don't care if she's trailing paper.
Her ne kadar dışarıdan belli olsa da, evin özelliklerinin olduğu bir kağıt var. Her pencereden görünen muhteşem manzara.
There's a sheet with all the specs, although the house speaks for itself, glorious views out of every window.
Kağıttan şapkalar sana yakışıyor bence.
I think you'd look good in a paper hat.
- Kağıdımı almayı kes dostum!
Stop trying to get my paper, buddy.
Çünkü her şey beklediğimden daha hızlı gelişiyor ve özgeçmişim küçük bir not kağıdına rahatlıkla sığıyor. Çok gerginim.
I'm sorry.
Her şeyi kağıda koyardım. Sonra hatırlar ve çantandan poşetleri çıkartıp her şeyi yeniden paket ettirirdin.
And I would pack everything in paper and then you'd remember and get the bags out of your purse and make me re-pack everything.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]