Keeping Çeviri İngilizce
18,011 parallel translation
O zaman bahsettiğiniz etik temel politik müzakerelerde sözünüzü tutmanız mı oluyor?
Then what about the morality... of keeping your promises about that political negotiation?
- Barışı korumak için yola çıktığı belli.
He obviously did his part in keeping peace.
- Bir işinize mi mani oluyoruz?
Are we keeping you from something?
Bunu daha önce gördük, vampirler insanları hayvan gibi, yemek kaynağı gibi yanında tutuyor.
We've seen it before... Vampires keeping people as pets, human feedbags.
Beni burada Kensington'da tutmayıp halk arasına karışmama izin verseydiniz daha iyi hazırlanmış olurdum.
I'd have been better prepared if you'd allowed me to go out into society instead of keeping me here at Kensington all the time.
İnsan sebeplerini kendisine saklamalı, bunu herkesten çok sen bilmelisin.
Well, you of all people should know the value of keeping your reasons your own.
Size kimseye söylemeyin demedim mi?
What did I tell you about keeping this quiet?
Ama ben mesafemi koruyorum böylece ortada uygunsuzluk algısı oluşmaz.
But I'm keeping my distance so there won't be any perception of impropriety.
Başıma gerçekten çok kötü birşey geldi ve sinirliydim ve içime atmıştım.
I had something really bad happen to me, and I have been angry and keeping it inside.
Bunu bizim için saklıyorum.
Keeping this one for us.
Beni gelişmelerden haberdar eder misin?
You mind keeping me in the loop?
Major onu her zaman takip ettiklerini söyledi.
Major said they were always keeping tabs on him.
Major'ın Kaos Katili kurbanlarını burda tuttuğunu öğrenmiş ve onları götürmüş olmalılar.
They must've found out Major was keeping the Chaos Killer victims here and taken them back to, well...
Zar zor idare ediyorum.
I'm barely keeping it together.
Belki de burada tutmak istiyorlardır.
Unless they're keeping us here.
Püf noktamız gitgide Belediye Başkanı Conley'den hayal kırıklığına uğrayan çalışan sınıf seçmeniyle yakınlık kurmak.
The key is keeping you relatable to working-class constituents who are growing disillusioned with Mayor Conley.
-... korkuyu kullanıyor. - Bu korku yüzünden de kurbanları güvende hissetmek için onu içeri alıyorlar.
And that fear encourages his victims to let him in on the pretense of keeping them safe.
Polis sizi haziran ayından beri izliyor.
The department has been keeping an eye on you since June.
Kurt adam dönüşümü onu uyandırıp iyileştirene kadar hayatta tutuyoruz onu.
We're simply keeping him alive until his werewolf transformation stirs him awake and heals him up.
Senin arkadaşların benim arkadaşlarım hepsi ölene kadar hayatlarını senin için riske atacaklar.
Your friends... my friends... they'll keeping risking their lives trying to save you until they're all dead.
Mezar taşlarındaki isimleri yakınca bizi burada tutan başka bir şey kalmayacak.
When I burn these names from the graves, there'll be nothing keeping us here.
Hepimizi burada zorla tutuyor.
He's the one who's keeping us all down here.
Gaston devin başında nöbet tutuyor ve bu ayna, devin niyetini öğrenmemize yardımcı olacak.
Gaston's keeping watch on the ogre, and this mirror will help us learn the truth of his intentions.
Rehineleri kendine çok yakın tutuyor.
He's... keeping the hostages pretty close for insurance.
Sayısını tutuyordum.
I've been keeping count.
Sanırım şimdilik ön yargılı olmamaya değer.
But for now, I-I guess it is worth keeping an open mind.
- Nerede yahu.
What's keeping her?
Amacın ne bilmiyorum ama eğer beni tutmayacaksan buradan gitmek isterim.
I don't know what the fuck your angle is, but if you're not keeping me, I'd like to get the fuck out of here now.
Çenesini kapalı tutacak mı o kaltak?
Is she keeping her fucking mouth shut?
Onun hayatta kalmasında parmağım olduğunu da söyleyebilirsin.
You might even say that I still have a hand in keeping her alive.
Çalıştığım insanlar bunun sır olarak kalması konusunda çok ciddiler.
The people I work for are very, very serious about keeping this a secret.
hiç şansın yok hayır ben mümkün olduğunca bu park balonundan uzak kalıcam
Well... perhaps you'd like to help me correct that? Not a chance, uh-uh. No, I'm keeping as far away from that pork balloon as possible.
İki sene kendine sakladıktan sonra, birdenbire çıkıp babasının o olduğunu söylediğinde, tamam dedim.
When you suddenly announced he was the father, after two years of keeping that to yourself, I said okay.
Burada oturup bizimle konuşuyor olmanın tek nedeni bölge savcısının ona değil de sana teklif sunmasının tek nedeni pencereden dışarı gözetleyenin senin olduğunu söylemiş olması.
The only reason you're sitting here talking to us, the only reason the DA is offering you a deal and not him, is that he said you were the one keeping watch out the window.
Büyük olasılıkla senin zayıf bir anını gözlüyormuş.
In all likelihood, keeping his eyes open for a vulnerable moment.
Marco'nun orada çamaşırlarını saklayacağından şüpheliyim.
I doubt Marco is keeping his laundry there.
Eee, seni ne uyutmadı?
So what's keeping you awake?
Bunu alıyorum.
I'm keeping this.
Işın kılıcını hareketli tutmak birden fazla düşmanın açtığı ateşi saptırmanın anahtarıdır.
Keeping your saber moving is key to deflecting the fire of multiple adversaries.
Bunu sır olarak sakladığın için teşekkürler.
Thanks for keeping this a secret.
Bizi hayatta tutuyorsun.
You're keeping us alive.
- Sözümü tutuyorum.
- Keeping a promise.
Bunun sonsuza kadar içinde kalmayacağını bilecek kadar akıllısın.
'Cause you're smart enough to know that keeping this inside isn't going to last.
O güzel poponu temiz tutuyor musun yoksa eski günlerin hatırına seni güzelce arayayım mı?
You keeping your fluffy hindquarters clean or should I frisk you for old times'sakes?
Muhtemelen Theresa bebekle ilgili kafasını ütülüyordur onun.
Theresa's probably keeping him pretty busy with the baby coming.
Ondan saklıyor olmamız davanız için iyiye işaret değil.
The fact that we're keeping it from him does not bode well for your case.
Neyse Peter, eşlik ettiğin için sağ ol.
Anyway, Peter. Thanks for keeping me company.
Günlük tutmuyorum.
I'm not keeping a diary.
Hayır, burayı elinde tutmak onu öldürecek.
No. Keeping this place is killin'him.
Kırmızı kalmasının imkanı yok.
There's no way we're keeping these walls red.
Peki ya yerli halk?
Always keeping me on my toes. Okay.