English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ K ] / Kemik

Kemik Çeviri İngilizce

4,883 parallel translation
Bana beyin dokusu omuriliği sıvısı, kemik iliği lazım.
I need brain tissue... spinal fluid, bone marrow.
Kemik, beyin dokusu omurilik sıvısı.
Bone, brain tissue, spinal fluid.
Karşılarına çıkan her adamı acımasızca ezip geride yalnızca kemik parçaları, bağırsaklar ve bok bırakırlar.
They ruthlessly crush any man they see. Leave just bone fragments, guts and crap.
Ve bir kemik.
And a bone.
Ve tek etkili tedavi de, kemik iliğinden alınan kök hücre nakli.
And the only effective treatment are these stem cell transfusions from bone marrow.
Kocanın kemik iliği ve benim sıkı diyetim ile...
You know, with your husband's bone marrow and my strict diet...
Kemik iliğinizde, karaciğerinizde ve pankreasınızda kanser izlerine rastladık
We found traces of the cancer in your bone marrow, in your liver, and your pancreas.
Gerçekten parmakların kırılmış gibi, plastik gibi, sanki içlerinde hiç kemik yokmuş gibi
It literally, if-it's like your fingers, are like... they-they're all broken, like they're rubber. Like they don't have any bones in them.
Kemik kıranlardan, beyin yiyenlerden deri yüzenlerden, kromozom değiştirenlerden katatonik çamurlardan, kara delik kapılarından ve tabii ki radyasyondan uzak durun.
Beware of his bone grinders, brain blinders, flesh peelers, chromosomal inverters, catatonic sludge, black hole trapdoors, and, of course, radiation.
Şimdi bana bir kemik attılar ve ben de onu çiğniyorum.
They toss me a bone now and then, I chew on it.
Hayır, kemik kanseriyim.
No, it's bone cancer.
Kemik iliği kanseri.
Advanced bone marrow.
Umarım dersini almışsındır, kemik kafa!
And I hope you learned your lesson, bonehead.
Bir çanta dolusu kemik ayakkabılar Bu çok korkunç.
These bag of bone shoes that's just frightening.
Kemik Bükücü.
The Bone Bender.
Kemik Bükücü'nün gazabıyla yüzleşmeye hazır ol!
Prepare to face the wrath of the bone bender!
Boynuna kemik bağlarsan kızı yakalayamazsın!
You couldn't catch a girl if we tied a bone around your neck!
Kemik paramparça olmuş.
The bone is in pieces.
Sonra da lgnacio vücudunda kırılmadık kemik bırakmayacak.
And then Ignacio is gonna break every part of you that can be broken.
Kemik tamamen irinle dolmuş.
The tibia is almost entirely filled with pus.
Kemik testeresini verin.
Give me the bone saw right now.
Kırık kemik olup olmadığını öğrenmeliyiz.
Let's get in there and see if anything's broken.
Morga kemik çıkarmaya gitti. Cep telefonu çekmiyor.
He's in the morgue harvesting bones, and there's no cell reception.
- Kemik grefi bitmek üzere.
Bone grafts are almost ready.
Kemik grefi tam da burada.
Bone graft will go right here.
Dr. Murphy garip bir kemik doktoru olduğun konusunda beni uyarmıştı.
Dr. Murphy warned me you were pretty weird for a bone guy.
- Bunlar kemik parçaları mı?
Are those bone fragments?
Kemik flepi!
Bone flap! Bone flap!
Bu ortopedik kemik olayını anlamaya başladım sanırım.
I'm starting to... I'm starting to come around to this whole orthopedic bone thing.
Geniş çaplı yumuşak doku hasarı ve yüksek miktarda kemik kaybı var.
Okay, extreme soft-tissue damage and massive bone loss in here.
Kemik iliğine kadar yayılmış.
It's in his bone marrow.
- Burada en az iki düzine kemik var.
There's got to be at least two dozen bones here.
Senin üzerinde "Kemik Ayırma" tekniğimi uygulayacağım.
I'll use my Sinew-splitting and Bone-dislocating trick on you.
Bir deri bir kemik kalmışsın
You've gone all skinny!
18 yaşındayım. Bir buçuk sene önce kemik tümörüm vardı.
I'm 18 years old and I had a touch of osteosarcoma about a year-and-a-half ago.
Sen oradayken orada olan herkes bir köşede kemik yığını halindeler.
Everyone who was there when you were there, they're that pile of bones in the corner.
Baylar, sizi kemik bölgenin içinde görücem.
Gentlemen, I'll see you in the bone zone.
Boynunda kemik yoktur.
She ain't got no bone in her neck.
Sonrasında kül ve kemik olarak kalmazlar ama.
Afterward they aren't ash and bone.
Kafası neden yapılmış Tanrı bilir ama kemik ve deriden değil.
God knows what his head is made of, but it sure ain't skin and bone.
Birkaç kemik.
Some bones.
Ne bir kan damlası ne de bir kemik parçası var.
And yet there's not a drop of blood... or a shard of bone.
Bak, o gerizekalı ve yanındaki kemik torbasının seni yıkmasına izin vermeyeceğim.
Listen, I'm not gonna let that mouth-breather and fucking bag of bones bring you down.
Çünkü sana atılacak bir sonraki kemik depo bölgesinde bir adamın fermuarından çıkabilir ve bunu atanın ben olacağımı garanti edemem.
Because the next bone you get thrown might be through a dude's zipper in the warehouse district, and I can't guarantee you it'll be from me.
Vücudumda sanatsal bir tek kemik bile yok.
it's just as well. I don't have an artistic bone in my body.
Vücudunda hiç kemik var mı?
Do you have any bones in your body?
Uygun bir kemik iliği bulunmazsa... bu yıllar sürebilir.
And finding a bone marrow match Could take years.
Çoğu kez bir yamyam gibi hissediyorum kendimi... Hani karikatürlerdeki gibi koca dudaklı, komik saçlı, burnuna bir kemik takılı. Kazanda pişirecek birini arayıp duran bir yamyam.
Mostly I feel like a cannibal, you know, a cartoon one - with the big lips and the funny hair and the bone through its nose, always looking for someone to cook in a pot.
Epey bir kırık kemik ve kafa travması var ama- - Heriflerden biri, şu Sharp denen.
A lot of broken bones and concussions, but the one guy...
Kas-Kemik bağı kırma şekli nedir?
The so-called breaking the bones and tendons?
İç çamaşırdan bir kemik.
Bone from underpants.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]