Knowledge Çeviri İngilizce
8,564 parallel translation
Hiç oluştu her şey Her şey şimdiye kadar oluşacağını. Bilinebilir olan kanunlara tabidir.
Everything that has ever occurred, everything that ever will occur is subject to laws that are knowable and with enough of that knowledge, you could literally understand everything.
Floransa'nın baş kadınıyla yattığını bilmeyen yok.
It is common knowledge you bedded the First Lady of Florence.
Charmaine hiç gelip benimle içgüdüsel rap bilgilerini paylaştı mı?
Did Charmaine ever come and share her instinctive knowledge of rap with me?
Beni, bilgim olmadan yemen konusunda mı?
Eating me without my knowledge?
Bilgi satıyorum.
I sell knowledge.
- Bilgi güçtür Bayan Dunphy.
Knowledge is power, Mrs Dunphy. Oh.
- O çukurda geçirdiğim her gün o çocuğun var olduğu bilgisiyle kahroldum.
Every day, in that pit, I was plagued by knowledge of that child.
Kaynaklarımızı birleştirip askerler eğitmek, bilgi takas edip, satın almak.
Pool our resources to train soldiers, trade knowledge and buy information.
Ürünün içi hakkında bilgi sahibi olduğumu gösterir.
Oh, well, that demonstrates an inside knowledge of the product.
Kimliğini, bilgini, saygını, beynini çarçur ediyorsun.
throwing away your identity.. your knowledge.. respect.. brain..
Peki. Ne kadar bilgi verdiğinizi anlayabiliyorum.
Yeah, I can see how that would further their knowledge.
Ama iblisin sana dokunduğunu düşünüyorsan... iyisi mi o kapıdan çık git. Çünkü bunun için sana tek verebileceğim... öğrenmek istemeyeceğin bilgilerdir küçük kız.
But if you think you are touched by the demon then you best walk out that door, because what I can give you for that is only knowledge you don't want, little girl.
Bir tür inanç. İlahi hakikatlerle, o gizli bilgiyle... kişisel bir bağ kurma arayışı.
A sort of religion seeking a personal connection to the divine truths to that hidden knowledge.
O güne kadar küçük adam meydana ne getirdiğini bilerek yaşa ve acı çek.
Until then, little man live with the knowledge of what you have spawned and suffer.
Elinden geleni yaptığını bilerek içini rahat tutacaksın.
Then you'll be secure in the knowledge that you gave it your best shot.
Fırça kılıklı gelip benim tayfayı aşırana kadar ufaklıklara çılgın bilgilerimi aktarıyordum.
I was dropping mad knowledge on these shorties till this wangsta scrub came in and ganked my crew.
Herkese ölüm tarihi bilgilerini göndermek.
Giving men knowledge of their own death...
Onu bildiğini sanmıyorum.
It's doubtful she'd have any of that knowledge.
Gerçek Yahudi olup olmadığımı anlamak için geldiklerinde onlara bununla ilgili tüm bilgilerimi göstermeliyim.
Come and try to bust me for not being the real Jew deal... I got to throw some knowledge back at them.
Söylentileri alevlendirmek istemediysen o hâlde dolunayın altında çıplak dans edip kukla yakarak bunu herkesçe bilinen bir gerçek hâline getirmemen gerekirdi!
If you didn't want to add fuel to the rumors, then you shouldn't have made it common knowledge that you were under the full moon, dancing naked and burning effigies.
Bidiğim kadarıyla cadılık duruşmalarında suçlanan nadiren ceza almadan çıkıp giderdi.
My knowledge of witch trials told me that the accused rarely walked free.
Ne bana katıldı, ne ilişkilerimden haberi vardı ne de efendime hizmet etti.
She neither took part in nor had knowledge of my dealings, nor does she serve my master.
Hastanenin avukatı olarak Bay Tucker tecavüz suçlaması da dâhil olmak üzere hangi davaların hastaneyi büyük bir ödeme yapmak zorunda bırakacağını biliyordu.
As the hospital's attorney, Mr. Tucker had inside knowledge as to which cases would force the hospital to pay out big, including a salacious rape charge.
Birisi onları konteyner daha gelmeden eroin hakkında uyarmış olmalı.
Someone with knowledge of the heroin obviously alerted them before the container was even pulled.
Bu odada kadınlar konusunda amma da çok birikmiş bilgi var.
Man, the accumulated knowledge on the subject of women in this room.
Paul ne demişti? "Birikmiş amma da çok bilgi..."
What did Paul say? "The accumulated knowledge of... the accumulated..."
"Bu odada kadınlar konusunda amma da çok birikmiş bilgi var."
"The accumulated knowledge of women in the room."
Evet, bu odada kadınlar hakkında çok bilgi var.
Yeah, the accumulated knowledge of women in this room.
Bütün bunlar, kahinlerin bilgi kaynağı kalıntıları.
All that remains of the collected knowledge of the druids.
kendi ülkesine ve milletini inkar edecek herhangi bir bilgisinin olmadığını söyleyeceklerdi.
'First of all, their own country, their nation...''... would deny any knowledge of them.'
Farklı insanlardan bilgelik, hayat dersleri edinirsin.
You gain knowledge, life lessons from disparate people and places.
Suikastçinin bilgili olması gerekir.
Important knowledge is needed for assassinations.
Özenle çalşırken muazzam bilgilere eriştiniz.
And because you diligently studied, you learned great amounts of knowledge.
Çoğu insan bilgili bir kadına aklından geçeni söyleyen olarak bakar, ve başka kelimeler yakıştırırlar.
Many people will see a woman of knowledge who speaks her mind, and they would use a very different word.
Beyefendi, yani diyorsunuz ki ben bunu Amerikan halkına göstersem ve elimizdeki bulgulara göre bu belgelerin aynı kişi tarafından imzalandığını söylesem hatalı olmam, öyle mi?
So, sir, are you saying that if I present this to the American public... and say that to the best of our knowledge... these documents are all signed by the same man, am I on solid ground?
Sahtekarın, kurallar, yönetmelik ve kısaltmalar dahil, 1971 Hava Kuvvetleri kılavuzu hakkında derin bir bilgiye sahip olması gerekirdi.
It would require the forger to have an in-depth knowledge... of the 1971 Air Force manual, including rules... and regulations and abbreviations.
Ciddileşecek olursak Marsa'a gitmeyi istememin en büyük sebebi bir bilim insanı olarak insanoğlunun bilgi sınırlarını zorlamanın sorumluluğum olduğuna inanmamdır.
But on a more serious note : The most important reason I want to go to Mars is that I believe, as a scientist, it's my duty to push the boundaries of human knowledge forward.
"Ne kadar yetenekli de olsa hiçbir hırsız bilgiyi çalamaz bu yüzden bilgi en iyi ve en güvenli hazinedir."
"No thief, however skillful, can rob one of knowledge, and that is why knowledge is the best and safest treasure."
Sizin sosisli bilginiz kesinlikle bizimkinden zengin.
You've certainly enriched our knowledge of hot dogs.
Benim bilgim veya onayım olmadan evlenmişler.
Apparently they had married without my knowledge or consent.
Kraliçe Margaery, tanrıların huzurunda tüm bilginiz ölçüsünde kardeşiniz hakkında yapılan iddiaların asılsız olduğuna yemin eder misiniz?
Queen Margaery, in the presence of the gods, do you swear that your brother is innocent of these charges against him to the best of your knowledge?
Seni bilgiyle lanetliyorum Jack Randall.
I curse you with knowledge, Jack Randall.
Onu gördüğüm anda, onun öldüğünü bilmek birden tanıdık geldi.
The moment I saw him, the knowledge of him being dead was instantly familiar.
Paylaşmak ise sadece kendi kümen içindekilerle yapabildiğin bir şey. Birbirinizin bilgisine, diline veya yeteneklerine erişebilirsiniz.
Sharing is something you can only do inside your cluster, accessing each other's knowledge, language, skill...
Birden onun güzelliğine çarpıldım ve tüm güzelliklerin geçici olduğunu düşündüm.
I was suddenly struck by her beauty and the knowledge that... all beauty is temporary.
Bir haritayla kuşanmış ve bölge hakkında makûl bir bilgiye sahip olabilirsin ama askerlerin izini sürmek için bunun hiçbir değeri yok.
You may be armed with a map and a fair knowledge of the area, but that's worthless for tracking soldiers.
İngiliz ve Amerikan hükümetlerinin tam bilgileri dahilinde hareket ettik.
We acted with the full knowledge and consent of both the British and the American government
İngiliz ve Amerikan hükümetlerinin her ikisininde tam bilgisiyle hareket ettik.
We acted with the full knowledge of both the British and American governments.
Şimdi, bilgin olduğu göründüğüne göre, bu adamlar tam olarak kimdi?
Now, since you seem to have knowledge, who exactly were these other men?
Bilgi.
Knowledge.
Şimdi yeterince matematik bildiğime göre üç adam dışarı çıkıp iki adam geri geliyorsa ve aslında ikinizin birbirinizi tanıdığını ve benden bir şeyler sakladığınızı da ekleyince birbirini tutmuyor.
Now... I have a fair knowledge of mathematics. Three men go out, two men come in.