Kusum Çeviri İngilizce
548 parallel translation
O, nadide bir mücevher, aşk kuşum.
She is a rare jewel, my love-bird.
Gel, güzel kuşum.
"Come, my pretty bird," said Big Jim.
Ne var kuşum?
What is it, snookums?
Sence nasıl olabilir, benim küçük akıllı kuşum?
How do you think you're going to get it, my bright little bird?
Bana yalan söylemiyorsun, değil mi küçük kuşum?
You aren't lying to me, are you, my little bird?
Benim sevgili, tatlı, şirin, küçük kuşum, benden nefret ettiğini söyle.
My dear, sweet, pretty little bird, tell me that you hate me.
- Evet öyle, küçük kuşum.
- That's right, my little bird.
Olamaz mı, küçük kuşum?
Ain't it so, my little bird?
Kuşum!
My bird!
Kuşum!
Ducky!
Illinois Quincy'li küçük bir kız için hiç fena değil, ne dersin kuşum?
I didn't do so badly for a little girl from Quincy, Illinois, eh, ducky?
- Oliver, kuşum.
- Oliver, ducky.
Söyle gece kuşum.
- Say, you little night owl.
İşte, minik kuşum, iç şunu.
Here, Ladybird, drink this.
Nerede benim başı boş muhabbet kuşum?
Where's my wandering parakeet?
Bundan sonra insan değil, bir kuşum!
I am no longer a man. I am a bird!
Ben ne kuşum ne sincabım ne de arı.
Well, I ain't no bird and I ain't no squirrel. - And I sure ain't no bee.
En iyi kuşum kaçtı.
- Me best bird has flew.
- Ben bir horozum, kuşum, yani kanaryayım.
- No, I'm a mud hen, a bird, a canary.
İşte benim minik kuşum ateşin yanında senin için hazır olan, kendi değneğin duruyor.
Well, my little cock sparrow, here's your own stool by the fire all ready for you.
Hoşça kal kuşum.
Goodbye, my bird.
Uyu, kuşum.
Sleep, my bird.
Minik kuşum, Blom gerçek bir dost!
My little Anne, Blom's our friend!
Ben mutlu bir kuşum!
I'm a happy bird!
Sweetsie, minik muhabbet kuşum.
Sweetsie, little lovebird.
Bir taneden çok mu var, kuşum?
Is there more than one, my pet?
- Hayır, kuşum.
- No, my pet.
Kuşum, Kuşumu kurtarmalıyım.
My bird, I've got to save my bird.
# Küçük bir kuşum, Kabahat Rousseau'da. #
I'm a little bird,'Tis the fault of Rousseau.
" Ben bir kuşum, kanatlarıma bakın.
" I'm a bird, look at my wings.
Ben vahşi bir kuşum.
I'm a wild bird.
Ben vahşi bir kuşum, sense kivi.
I'm a wild bird and you're a kiwi.
Üzgün müsün kuşum?
Are you sad, birdy?
Öt kuşum öt!
Sing, bird. Sing!
"Benim güzel kuşum bu sabah erkenden yuvasından uçtu."
"My pretty bird has left her nest so early this morning."
"Benim güzel kuşum bu sabah erkenden yuvasından uçar?"
"Has left her nest so early this morning?"
- Sen nasıl istersen, minik kuşum.
- Anything you say, my little bird.
Jorgaki gel buraya, minik kuşum.
Jorgaki... come here, my little bird.
Kuşum ötmüyor.
My bird won't sing.
Kuşum ölecek mi?
My bird's gonna kick off?
Şurada hasta bir kuşum var.
I got a sick bird in there.
Benim de yanımda kalan çatlak bir kuşum var tabi.
I have a queer bird staying with me too.
Ben bir kuşum ve gökyüzünde istediğim gibi süzülüyorum. Yüksekleri hedefle.
That I was a bird and that I could go sailing all over the sky, high above everything.
Ben bir kuşum, ben bir kuşum.
I'm a bird, I'm a bird, I'm a bird!
Eğer müsade edersen, ben bir kuşum.
And if you don't mind, I happen to be a bird.
Bu ormanda bulabileceğin en güzel şey kuşum Helene!
The only thing of beauty you'll find in this forest is Helene.
- Minik kuşum!
- Oh, my little bird!
- Geliyorum, minik kuşum.
Yes, my little one.
- Bir tane kuşum vardı...
- I had one bird, was 100 and...
Umarım kuşum rahatsız etmiyordur efendim.
Oh, I hope my bird isn't disturbing you, sir.
Kuşum kuşum, güzel kuşum!
It is so good, the small fish.