English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ K ] / Kök

Kök Çeviri İngilizce

1,711 parallel translation
Kök birası geliyor mu?
That root beer coming?
Galip savaşcımız için buz gibi kök birası,
Ice cold root beer for the victorious warrior,
Dediğin şey gibi geldi, " Bir karınca nasıl oluyor da ağırlığının 20 katını taşıyabiliyorken, kremalı kök birası hâlâ bu kadar lezzetli kalıyor?
That's like saying, "How can an ant carry" 20 times its body weight, but root beer floats are still delicious? "
Tohumlar kök salar
The seeds root
Kanser kök hücreleri gerçekler.
Cancer stem cells are real.
Embriyonik kök hücreleri gibiler.
They're like embryonic stem cells.
Bir keresinde kök yemiştim.
I ate a stem once.
Sos ne kadar kalın olursa, o kadar fazla kök birası ekleyebiliyorum.
If the sauce is too thick, I can add more root beer.
- Ben doğuştan kök sökücü oldum.
- I've been a grubber from a boy.
Niye bu pislikle oturup kök birası içsin ki?
Why would he hang out and have a root beer with this scumbag?
Kök birası istersin diye düşündüm, Wallace.
I thought you might like a root beer, Wallace.
Bu hücrede, yönetimin kök salmış sıkıntıları üzerine kafa yoruyor. Doğmamış çocukların özgürlüğü, hak ve hukuku kimin umurunda.
Where he is spared the trouble of considering the full-grown problems of governance and not the unborn children of liberty and truth.
Peki ya Andromeda İnsanlarda olduğu gibi bir kök hücreyse? Kendi kendini maruz kaldığı veya karşılaştığı etkenlere göre ya da tasarlandığı şeye göre değiştirme kabiliyeti varsa?
Well, what if Andromeda is like a human stem cell - it has the capability to change itself into many different components depending on what it's encountering or what it's ultimately designed for?
Hastalığa intrtekal kök hücre tedavisi ile müdahale edilebilir.
The disease can be treated with intrathecal stem-cell therapy.
Mulder, kök hücre araştırmamda bir şey buldum.
Mulder, I just found something in my stem-cell research.
En büyük korkum kök üç gibi yalnız kalmak
I fear that I will always be A lonely number like root three
O kök işaretinin gölgesinde Neden benim üçüm gözden ırak dururdu?
Why must my three keep out of sight Beneath a vicious square-root sign?
Başka bir kök üç diyeyim
Another square root of a three
İki kök üç birbirine çarpılır
Together now we multiply
Bizi kök bağlarımızdan kurtarır
We break free from our mortal bonds
Kök işaretimiz duman olur
Our square-root signs become unglued
Kök salması diyelim mi?
Plant a root?
Peki, ne yapmamı bekliyorsun, tüm gün sandalyede oturup, kök salmamı mı?
Well, what do you expect me to do, sit in that chair all day till I grow root?
Stephen'ın aklının derinliklerinde bir şeyler kök salmaya başlamış.
So, in the root of Stephen's psyche, something now began.
Filizlenip kök salacaklar sonra da büyüyecek, büyüyecek ve gelecek sene her yerde yiyemeyeceğimiz kadar karpuz olacak!
They'll sprout, put down roots... get bigger and bigger and bigger... and next year it'll be watermelons and watermelons... a whole hill of them, more than you can eat!
- Kök boyası yaptım.
I'm dying my roots.
2 Kök birası alabilir miyiz lütfen?
2 flagons of ale, please, sir.
Tanrı ağladı ve sinirlendi ve her yer sular altında kaldı ve dünyada kök salmış bütün kötülükleri boğdu topraktaki, taştaki ve havadaki şeytanlar hariç.
God cried and was angered so the floods came. ... and he drowned all the evil that had taken root...'cept in the devils in the soil. ... and the rocks and the air.
Düşünüyordum da Liz belki de artık biraz kök salma zamanı gelmiştir.
I've been thinking, Liz. Maybe it's time to put down some roots, find a place of my own.
Bebekken kordon kanı, akyuvar nakilleri kemik iliği, lenfosit daha fazla kök hücre üretmek için iğneler yapılmış, onlar da alınmış.
Cord blood as an infant, white-cell transfusions bone marrow, lymphocytes injections to add more stem cells, and then they took them too.
11 yılda sekiz kez hastaneye kaldırılmış altı kez sonda takılmış, iki kez kemik iliği örneği alınmış iki kez kök hücreleri alınmış.
Eight hospitalizations in 11 years six catheterizations, two bone-marrow aspirations two stem-cell purges.
Buraya kök salmayacağım!
I'm not rotting away here!
Kök salıyorsun.
Putting down roots.
Jack'in rahatsızlığı ile ilgili olarak kök hücre tedavisi ihtimali var.
There's this experimental treatment
Bir çeşit... bir çeşit kök hücre tedavisi.
Some, uh, some kind of stem cell therapy.
Genetik olarak uyumlu bir donörden alınan kök hücrelerle uygulanacak bir tedavi.
A possible treatment using stems cells from a genetically-compatible donor.
Biliyor musun, Ivy'nin haklı olabileceğini düşünmeye başladım. Belki de gerçekten Don Ready'nin bir yuva kurarak bu çılgın dünyaya kök salmasının vakti gelmiştir.
You know, I'm starting to think that maybe Ivy was right, maybe it's time for old Don Ready to settle down and plant some roots in this crazy old world.
Paxton ve haydut arabası benim kök salmak istediğim yere park edilmişlerdi.
Paxton and the Bandit Car were just parked on the spot where I intend to plant some roots.
Yıllardır burada kök saldık.
We've been rooted here for years.
Bize kök bira verdi!
He gave him a root beer!
Yanlış yerde kök salmıyor musun sen?
Aren't you in the wrong rooting section?
Burası kök saldığım yer, küçük anne.
This is what I'm rooting for, little mama.
Belki... Belki bir gün kök salarlar. Bilmiyorum.
Maybe... maybe one day they'll take root, I don't know.
Fausta'nın vajinasında yumru kök bulunuyor.
Fausta has a tuber in her vagina.
Eğer kök hücre araştırması yaparsanız, onlarla çalışabilirsiniz.
If you do stem-cell research, you can work with them.
Vanilyalısı olsun vişnelisi olsun, kök biralısı olsun, kremalı bisküvilisi olsun.
You know? Vanilla. Cherry.
Kök birası.
Root beer.
Kök birası.
... excessive problems, they might buy- - they might be... This is root... beer. When it comes down to the wire, Chip...
Bana bahsettiğiniz şu kök hücre nakli.
The stem cell treatment that you told me about. Can we still do it?
Ne? Bu sadece kok kömürü.
It's just a charcoal grill.
Ceketinin üstündeki bir kok kömürü lekesi ve - yakasında benzin kokusu var. - Sen hala mangalda mısın?
That was a charcoal smudge on his jacket, and the smell of gasoline on his lapel.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]