Kütüphane Çeviri İngilizce
1,727 parallel translation
Daha halk dostu bir kütüphane. Sizden bu fikirleri istememin sebebi budur.
A more public-friendly library, that is the purpose of this call for ideas.
Penisin kütüphane iade kutusuna mı sıkıştı?
Has your penis become stuck in a library book return slot?
Kütüphane bana özeldir ve çalışma odama girmek yasaktır.
Library private and my study-prohibited.
Kütüphane nasıldı?
- How was the library?
Bu Gloucester'dan bir kütüphane kartı.
This is a library card from Gloucester.
Kütüphane, beş dakika sonra kapanacaktır.
The library will be closing in five minutes.
Burası bir kütüphane.
This is a library.
Bunu yapan, kütüphane kartını burada düşürmüş.
You know, uh, Thomas Miller, he left his library card here.
Senin üçüncü sınıf romanında olaylar nasıl bilmiyorum ama benim geldiğim yerde, kütüphane tahrip etmek yaygın değil.
I don't know how things are in that third-rate novel of yours but where I come from one does not go around ravaging libraries!
Dün size öğleden sonra gelmenizi söylemiştim. Kütüphane şu anda meşgul.
I told you yesterday, come back after noon today.
- Kütüphane.
- Library.
Burası bir kütüphane. Bir sığınak.
This is a library, a place of refuge.
Biliyor musun Fanny, bence bu kütüphane bu haliyle mükemmel.
Do you know, Fanny, I do believe this library is quite perfectjust as it is.
Garsonluk yaptım, kütüphane kitaplarını rafladım, en son olarak da petrol sondaj ekipmanları kiralayan bir firmada resepsiyonist olarak işe başladım.
I waited tables, shelved library books, and eventually landed a job as a receptionist at a firm that leased oil-drilling equipment.
Kütüphane özel bir toplantı nedeniyle kapalıdır.
Library Closed for Private Party
Evet, kütüphane de Crowley'in kitaplarından biri var.
Yeah, one of Crowley's books is in the library.
Kütüphane sorumlusu Jeff dostumdur.
That's my buddy Jeff, the Librarian.
Bir kütüphane kartınız bile yok.
- not even a library card.
Aslında iyi değil. Çünkü kütüphane ödeneğimiz % 90 oranında azaltıldı.
Well, not fine, really, because they've cut our library allowance by 90 %.
Eminim adına bir kütüphane yaptırılmasından gurur duyardı.
I'm sure he'd be very proud to have a library named after him.
Biz buraya kütüphane deriz.
We call them the Stacks.
Ama... 18 dakika ve 32 saniye içinde, kız ve kütüphane küçük parçalara bölünecek.
But... in 18 minutes and 32 seconds, she and the Stacks will be blown to smithereens.
Bu arada, gerçekten çok etkileyici bir kütüphane.
It's a very impressive library that, by the way.
Kütüphane sadece kültürü değil aynı zamanda dini de simgeliyordu. Paganlar atalarının tanrılarına burada ibadet ederdi.
The traditional pagan worship in the city now coexisted with the Jews, and an unstoppable religion up to now banned, Christianity.
Bu kütüphane artık Ejderha Birliklerinin yönetimi altındadır.
This library is now under the authority of the Dragon Corps.
Kütüphane!
The library.
Peki nasıl oluyor da koca bir kütüphane gözünün önünden yok oluyor?
And how is it possible for an entire library to be spirited away in front of you?
Arayıcı, Confessor Ana ve kütüphane.
The Seeker, the Mother Confessor, and the library.
Tesisleri dilediğin gibi kullan. Kütüphane, kafeterya, spor salonu. Tamam.
- Using final premises Such as library canteen or sports premises.
Anladığım kadarıyla kütüphane hâlâ sosyal bakımdan beceriksiz olanların mekanı. - Dikkat!
As far as I can see - the library is still a sanctuary for the socially handicapped.
Bir kütüphane kartı.
A library card.
40 yıl gecikmiş kütüphane kitapları.
Library books, overdue 40 years.
Bir kütüphane inşa eden bir mimar hakkında meşhur bir hikâye vardır.
There's this famous architecture story about an architect who designed this library.
Kütüphane kusursuzdur.
It was perfect.
Cezaya kalmanın kuralları, kütüphane kurallarıyla aynıdır.
The rules for detention are the same as in the library.
Ya öyle, ya da kütüphane geç kalmış kitap politikasını değiştirdi.
Either that, or the library has seriously changed its overdue-book policy.
Saçlarımız kütüphane memurlarının topuzu gibi yapılmıştı.
Our hair put up in sort of little librarian buns.
Kütüphane ile bütün bu yerleri bağışlayan kişisin, değil mi?
You're the donor of the, the library and all that, right?
Oranın bir kütüphane olduğunu unutmamalısınız, çocuklar.
You've got to remember this is in a library, guys.
kütüphane kartın, Netflix üyeliği, Sam'in yeri.
Your library card, Netflix memberships, Sam's Club.
Bu, Yukarı Batı Yakası'ndaki kütüphane.
Want to see the progress it made in theast two years? That's the library on the Upper West Side.
Burası kütüphane değil.
Hey, you know, it's not a library here, you know.
Kütüphane orada ama burası daha rahattır.
The library's over there, but we may be more comfortable here.
Tıbbi dergileri. Kütüphane kayıtlarını.
Medical journals.
Seksi kütüphane bakışını beğendim.
Oh, I like the sexy librarian look.
- Okuldan sonra kütüphane?
- Uh, library after school?
Kütüphane de burası.
A study-cum-library...
Kütüphane memuru değilim.
I'm not a librarian.
Her zaman bir kütüphane vardır.
Well, there's always the library.
Kütüphane alındıktan sonra çok sayıda Pagan Hıristiyan oldu ve İskenderiye'de bir barış dönemi yaşandı.
After taking the library, many pagans were converted...
Burası kütüphane.
It's a library.