Kırılmış Çeviri İngilizce
5,485 parallel translation
Bence bahçe kapısından çıkıp gitti.. .. çünkü mandalı kırılmıştı.
Well, I think maybe she went out the side gate'cause the latch is broken.
Burnun kırılmış.
Your nose is broken.
Dıştaki kapının kırılmış ve içteki kapının aralık olduğunu görünce, durumun standart prosedüre uygun olduğunu düşündüm.
Seeing that the screen door was broken and the inner door... ajar, I- - I felt that entrance complied with standard procedure.
4 hafta sonra, Yaban Hayat ve Balıkçılık Dairesi kayığını buldu. Kırılmış olarak.
Four weeks later, wildlife fisheries find his pirogue... all broke up.
Hem kolu hem bacağı kötü şekilde kırılmış.
Both her leg and arm are badly fractured.
O yüksek gelirimli kablo, doktor, öylece kırılmış olamaz.
It's high-tension wire, doctor, it doesn't just snap.
Ayağım, hiç de kırılmış gibi değil.
My foot... doesn't feel broken.
- Ve kaburgan kırılmış olabilir.
- And you might have a rib broken.
Elmacık kemiği kırılmış.
Smashed the cheek.
On tane kemiği kırılmış bir boğa binicisisin sadece.
You're just a bull rider with 10 cracked ribs.
Bilirsin topuğu kırılmış türden biri.
You know, the kind that breaks a heel.
Yani, en azından kalbin kırılmış gibi davranamaz mısın?
I mean, couldn't you have at least pretended to be hurt?
İçimizde bir şeyler kırılmıştır artık.
There's something broken in us.
Yaşam Ağacının kırılmış dalları anısına dikilmiş bir anıt.
A monument to the broken branches of the Tree of Life.
Kırılmış, sadece kabzası, askeri, tören.
Broken, just the hilt, Military, ceremonial.
Ama sonra dün Sean, yeni erkek arkadaşım ön camımı kırılmış ve kaputa yazı kazınılmış halde buldu.
But then yesterday, Sean, my new boyfriend... he found my windshield smashed and a message scratched on the hood of my car.
Silindir kapağının contası kırılmış. Üç bujiyle radyatör telef. Benzin yok.
Board has melted butt three plugs that do not work, damaged radiator and lacks gasoline.
Dişi kırılmış.
Chipped a tooth.
Kırılmış ve ciddi derecede iltihaplanmış.
Broken and severely infected.
Kırılamaz olan sistemimiz 2 dakika 23 saniyede kırılmış.
Our unhackable system has been hacked in 2 minutes 23
Babası tarafından kalbi kırılmış bir çocuğum var.
I got a kid... who had his heart broken by his father.
Babası tarafından kalbi kırılmış bir oğlum var.
I got a kid who had his heart broken - by his father.
Tüm iskelette kırılmış ve iyileşmiş kemikler doluydu.
Broken and healed bones all over the skeleton.
- İşte köprücük kemiği kırılmış, bayılmış.
You know, broken collarbone. Got his bell rung pretty good.
Sınıfta sunum yaparken omurgası anında üç yerinden kırılmış
While giving a presentation in class, his spine spontaneously broke in three places. "
Umut kırılmış liseli kızlar ve kanser hastaları içindir.
Hope is for high school girls with crushes and hospital cancer wards.
İçlerinden birinde Alison küçük bir kızken sağ kolu kırılmış, alçıda görünüyor.
One of them shows Alison as a young girl with a break in her right arm.
- Ayağı kırılmış olabilir.
- She might have a broken foot.
Zavallı yalnız bir çocuk ve kalbi kırılmış.
Oh, poor lonely boy and his broken heart.
İşte şimdi kırılmış bir adam oldu.
Now that's a broken man.
Kapana kısılmışsınızdır her uyandığınızda kendinizi içinde bulduğunuz kabus tarafından.
You're trapped... by that nightmare you keep waking up into.
Bu geceki kısaltılmış versiyon, onunla karşılaştırıldığında sönük kalıyor ama yine de benim naçizane fikrim şudur ki bugünün televizyonuna göre çok daha üst seviyede.
Tonight's abbreviated version pales in comparison and yet in my humble opinion, it is far superior to anything on television today.
Sıkıştırılmıştık.
We were pinned down.
Max'in boynu kırılmıştı.
Max's neck was broken.
Kırık bir çene ve patlak bir dudakla, burada bir hastane yatağına yayılmış halde.
A fractured jaw, a busted lip, and he's laying up here in a hospital bed. He's dandy.
İç çamaşırı el çantasına tıkılmış.
Not hers. Underwear balled up in her handbag.
- Belki, herkesin her yerde Pamela ve senin düğününü planlamasını izlemekten sıkılmışımdır.
- Well, maybe I got sick of watching you and Pamela Fawn all over each other as you plan for your wedding.
- Şey, Connie gezici muhabir Ruben Leonard stüdyo dışında kısırlaştırılmış köpekler için kozmetik testisler dizayn eden bir veterinerle birlikte olacak.
- Well, Connie... roving reporter Ruben Leonard will be on location with a veterinarian, uh, who designs cosmetic testicles for neutered dogs.
Ve kızı tarafından uzaklaştırılmış.
And estranged from a daughter.
Muhtemelen alışık olduğundan biraz daha yapılandırılmış bir yer.
It's a little more structured, perhaps, than you're used to.
Aslında dünyada sıkıştırılmış gibisindir.
It's just you're kind of sandwiched in that world, and it's really...
Genişlemiş rahmin ve dışarı fırlamış göbek deliğin sekiz aylık gebelik dönemin için gereğine uygun olarak boyutlandırılmıştır.
Your expanded uterus and your protruding navel Are appropriately sized For your eighth month of gestation.
Yapma, Gus, birazcık markalaşma, sosyal medya kampanyası... ve biraz da stratejik olarak basına sızdırılmış müstehcen resimlerle ünlü bir yemek kamyonu sahibi olabiliriz, şimdi, hadi.
- Come on, gus, with a little bit of branding, Social media campaign, And some strategically leaked nude photos,
İç malzemesi, salçalı patates püresi çalı fasulyesi, kızılcık sosu, kabak turtası ve bir topun içine sarılmış And dağı nanesinden oluşup harçla kaplanmış ve bol yağda kızartılmışlardır.
Stuffing, mashed potatoes with gravy, String beans, cranberry sauce, pumpkin pie, And an andes mint rolled into a ball,
Ve bir erkeği kutu kaldırmaya çalışırken buradan sıkıştırılmış ve burdan baskılanmış görmeyi isterdim.
And I'd like to see a man bend down to pick up a box when you're all squeezed in here and all pushed up here.
50 bin ton arıtılmış suyu çevreleyen bu devasa ışık detektörleri sadece nötrinoları yakalamak için tasarlanmış bir tuzaktır.
This enormous array of light detectors surrounding 50,000 tons of distilled water is a trap designed to catch neutrinos only.
Fakat bu aptallık gözden kaçırılmış olabilir.
Yet this fool might still have escaped.
Tamamen kısırlaştırılmış.
He's... he's completely neutered.
Yüksek hassasiyetli nabız ölçer, ARD cihazı kırılımı arttırılmış X-Ray tarayıcısı. - Üzerinde hiçbir şey yokmuş.
I'm talking about a high-precision pulse wand, an A.R.D. machine, a diffraction-enhanced X-ray scanner.
Evet, belki de kadın "ellerimde bir ayıyı bile öldürebilirim" saçmalığını dinlemekten sıkılmıştır.
Yeah, probably because that woman has had enough of the "I can kill a bear with my bare hands" bullshit. Well, he's just a little intense.
Bence, sizin gibi eletronik tabletli konuşan telefonlu aşırı şımartılmış gençler kurgunun ne demek olduğunu, tahmin bile edemezler. Tabi I-podunuz hepsini kıçınıza okumadıkça.
I think, you over-privileged kids with your electronic tablets and your talking phones, wouldn't know a good piece of fiction if your iPod read it to your ass.