Late Çeviri İngilizce
75,933 parallel translation
Evet, geç geldim.
Oh, yeah, I was out super late.
Basın toplantısı için gecikiyorsunuz sanırım Bay Başkan.
I believe you are running late for a press conference, Mr. Mayor.
Neyse... Bayan Williams basın toplantısına geciktiğini söylememiş miydi?
Now didn't Ms. Williams say you're late for a press conference?
Maça geç kalırsanız Zoe sizi öldürür.
Zoe's gonna totally kill you if you guys are late to the game.
Geç kalmamızın imkanı yok. Benim araba kullanışımla, imkansız.
No way we'll be late, not the way I drive.
Geç kalacaksınız.
You guys are gonna be late.
Maça geç kalacağız.
We're gonna be late for the game.
Görünüşe göre biraz gecikmişiz.
Seems like we're a little late.
Erkek erkeğe söylenince bu çok anlamlı oluyor ama Paul'le görüşmeme cidden çok geciktim...
Wow, man to man, that means a lot... But I'm really late to see Paul, so...
Bir akşam yemeğine geciktim.
I'm late for a dinner.
Bir randevuya geciktim.
I'm late for a dinner.
Geciktim, biliyorum.
I know I'm late. I'm sorry.
İkimiz de erken ya da geç demeden çalışan insanlarız.
Uh, I think we both know our jobs don't recognize late and early.
Artık geç kaldın kapüşonlu.
It's too late, kapiushon.
Geç saatlere kadar çalışıyorsun bakıyorum.
You're working late.
- Artık çok geç.
- Too late.
Evet. İşlerini erken bitirebilirse uğrayacağını söyledi.
She said if work didn't go too late, then she'd swing on by.
- Geç kaldım, değil mi?
I'm late, aren't I?
Çok geç kaldık.
We're too late.
Çok mu geç kaldık?
Are we too late?
Çok geç olmadan onu durdurabiliriz.
We can stop him before it's too late.
Ancak on tane binam vardı. Her birinde beş daire olsa... 60'ların sonunda kiraya vermeye başladım ta ki satana kadar. Dur bakayım kaçtı?
But I owned eight houses, each of which had up to five flats, you know, which I rented out from the late'60s to when I sold up in er... what was it?
89'un sonlarında teslim alınmış.
Took over the supply in late'89.
Evet, 80'lerin sonuydu sanırım.
Er... yes. Late'80s, I think.
Tamam, Colin Osborne 80'li yılların sonunda Kelin Egerton'da çalışmış, ancak sonra birden işi bırakmış.
OK, so, Colin Osborne, he worked at Klein Egerton in the late'80s, but then he leaves... very suddenly.
Merhum kocasının öldürüldüğünü öğrenen bir kadın ne kadar iyi ise o kadar iyiyim.
I'm as fine as a woman who's just learnt her late husband was murdered is ever gonna be.
Geciktin bu akşam.
You're late tonight.
- Geç kaldım.
- I'm late.
Bay Osborne burada yaşanan bir olay sonrası 1990 yılında bizden ayrıldı. Olay 16 Mart, 1990 yılında gerçekleşti.
Mr Osborne left us in late 1990, following an incident here on the evening of March 16, 1990.
- 80'li yılların sonu.
- It was in the late'80s.
- Sakın gecikme.
- And remember, don't be late.
Belki de onu iş çıkışı takip ettin şu "geç saatte toplantım var" dediği gecelerden birinde.
And maybe you follow him... from work..... on one of those nights when he always said that he had late meetings.
Smoke Sokağı'ndaki daireye taşınmadan önce 1986'dan 1987 yılı sonuna kadar Güney Ealing'de bir dairede yaşamış.
Before she lived at her Smoke Lane flat, from early'86 to late'87, she lived in a flat in South Ealing.
Kanıta Dünya'nın ve Mars'ın çok geç olmadan birbirlerine doğrulttukları silahları indirmeleri için kullanabileceğim bir şeylere ihtiyacım var.
Anything I can use to turn the guns of earth and Mars away from each other before it's too late.
Oraya ulaştıklarında çok geç olacak.
By the time they get here, it'll be too late.
- Geç kalmayacağız.
We won't be late.
Geç kalırsa patlamanın etki alanını boşaltmak için zamana ihtiyacımız olur.
We need time to clear the blast radius if he's late...
Geç kaldın.
You're late.
Ve beni zorlamak için telleri çekebilecekleri zamana kadar, Çok geç olacak.
And by the time they can pull the strings to force me out, it'll be too late.
Kanıta Dünya'nın ve Mars'ın çok geç olmadan birbirlerine doğrulttukları silahları indirmeleri için kullanabileceğim bir şeylere ihtiyacım var.
Anything I can use to turn the guns of Earth and Mars away from each other before it's too late.
- Geciktin.
You're late.
Yapıp yapmayacağımı özellikle kafama takmasam da, müteveffa kardeşim gibi ne tanrı olma, ne annemle evlenme, hatta ne de tüm insanlığı yok etme hırsına sahibim.
I... I don't share my late brother's ambition to be God, nor... nor to marry my mother, nor even to destroy all of mankind, although I don't particularly mind if I do.
Müteveffa annen burada olsa, seninle gurur duyardı.
Your late mother would be proud of you.
Ne olur, çok geç kalmadan buradan çıkmama izin ver.
Please, please let me out of here before it is too late.
Çok geç kalmam.
I won't be too late.
Biri için tutmuştum ama gecikti, o yüzden buyurun.
Oh, um, well, I was saving it for someone, but he's late, so go ahead.
Geç kalıyorum, gitmem lazım.
I'm running late, so I gotta run.
- Gerçi geç kalmak huyun değildir.
It's not like you to be late. I know, I'm...
Gerçi geç kalmak huyun değildir.
Though, it's not like you to be late.
Geç olduğunun farkındayım.
I know it's late.
Geciktiğimizin farkındayım.
Oh, I know we're running a few late.