English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ L ] / Layık

Layık Çeviri İngilizce

4,713 parallel translation
Hele de senin gibi, ülkesine layıkıyla hizmet etmiş biri için.
[Grunts] Especially a guy like you who serves his country with such distinction.
Evet, Bohannon'la önemsiz şeylerle uğraşmaktan vazgeçseniz muazzamlığa layık olabilirsiniz.
Yes, if you and Bohannon would dispense with the mutual pettiness, you might be favored with greatness.
Dostluğuma layık olmadığını mı sandın?
That... that you're not worthy of my friendship?
Krala layık bir kraliçe olduğundan bahsediyor.
He tells me she's a queen fit for a King.
Ve layık olduğu her şeyi elinden alacağım.
And I am gonna take her for everything she's worth.
- Bunu taşımaya layık değilsin zaten!
You are not fit to carry her.
Suikastçılar birliğinde olmaya layık değilsin.
You were not worthy of the League of Assassins.
" Birini layıkıyla tanımak mümkün müdür?
" Is it possible to truly know another person?
Geçtiğimiz günlerde Hindistan'ın en büyük onuruna layık görüldü.
HE WAS RECENTLY AWARDED INDIA'S HIGHEST HONOR...
Övgülerinize layık değilim.
I am unworthy.
Bu işin layıkıyla yapılmasını istiyorum.
I want this done right.
Kenny, senaryonu okumaya layık olacak kadar iyi bir arkadaşın olmadığımı söyledin.
Kenny, you said I wasn't a good enough friend to read your screenplay. I'm sorry, Stevie.
Kesinlikle, ne kadar iyi bir dedektif olduğunuzu kanıtladınız Raymond Chandler'a layık bir dedektif.
Indeed, you've proven yourself to be quite a fine detective, one worthy of Raymond Chandler.
Bunu duymak çok hoş. Onları karşı gelmeye layık görmem için en azından o seviyede olmaları lazım.
They have to be at least that level so I can feel they're worth going against.
Bu yüzden omuzlarım tam ağlamaya layık.
It's why my shoulders are so perfect to cry on.
Enstrümanınızı layık olduğu koro eşliğinde çalın!
Paratis, give your organ the choir it deserves.
Sizi suçladığım şey okul bahçenizi şereflendirmiş en inanılmaz öğrenci tamamen görmezden gelinip, ayaktakımı gibi muamele görürken Hillford Madalyası'na aptal, şişko bir lezbiyeni layık görmenizdir.
What I'm accusing you of is awarding the Hillford Medal to a dumb fat lesbian, when the most incredible student to grace your fucking playground is being completely ignored and treated like she's the scum of the earth.
- Tek istediğim buraya gelip kendinden emin görünmek ve işi bana layık görmeni sağlamaktı.
All I wanted to do was come by and be super confident and have you give me the job on my merits.
" Hayatımın büyük bir bölümünde kimsenin sevgisine layık olmadığımı düşündüm.
"For so much of my life, " I believed I was unworthy of anyone's love.
Foofa'nın yeni menajeri MTV sunumunun rekorlar kitabına layık olacağını açıkladı.
Foofa's new manager claims the MTV performance will be one for the record books.
Bu işe katılanlar büyük övgüye layık. Ama sizi uyarıyorum bu kapıların dışındaki yer alma savaşını küçümsemeyin sakın.
Those of you who signed up are to be commended. do not underestimate the battle that's about to take place outside those doors.
Bu sığırı sadece yonca tohumu, arpa ve kırmızı şarapla besliyorlar ve bir şef tarafından dikkatlice seçilen her dilim azla orta arası, mükemmel şekilde pişirilmeden önce 35 gün kuru dinlendirmeye tabi tutuluyor. Tam ağzıma layık.
They only feed this cow alfalfa, barley and red wine... and some chef handpicks each cut, dry ages it 35 days... before cooking it to a perfect medium-rare - all for me.
Ayrıca bu denizaltı avcıları arasından en tehlikelisinin hangisi olduğunu ve yırtıcı hayvanların kralı tacına hangisinin layık olduğunu öğreneceğiz.
We will also find out which of these underwater hunters is the most dangerous and which can be crowned king of the predators.
Bir yönetici olarak göreviniz bu, öyleyse layıkıyla yerine getirin.
That's your job as Manager, so do it well.
Başkan Choi genç bir arkadaş ama oğlunu layıkıyla büyütmüş.
CEO Choi is young, but... he raised his son well.
Krallara layık bir kız!
A girl fit for a King!
Siz Vajra'nın Kralı ünvanına layık değil mişsiniz.
He said... Tetsumaku doesn't deserve to be called a Vajra.
Buna layık görmüyor musun?
You don't deem me worthy?
- Beni yeterli ya da layık görmediğin görevi mi?
This role that you do not consider me ready for or capable of?
O baba olmaya layık değil, siz ikiniz birbirinize layıksınız.
He doesn't deserve to be a father You two deserve each other
Katıldığınız son etkinlik izle öde tipi bir kanala layık bir kavgayla sonuçlandı.
The last event you attended led to a fight worthy of pay-per-view.
Sizden rica ediyoruz, hanımefendi. Lütfen Susy'e Bayan Flora'dan özür dileme imkânı ve gelecekte güveninize layık olduğunu kanıtlama şansı verin.
We are asking, ma'am, that Susy be given the opportunity to apologise to Miss Flora and the chance to prove to you that she's worthy of your trust in the future.
Asıl Moray senin sadakatine layık mı diye kendine sormalısın.
You should ask yourself if Moray is worthy of your loyalty.
"Krallara Layık EmlakçıIık"
"Regal Meagle Realty."
Jeanne! Cadı emirlerince en güçlümüz olmaya layık olup olmadığın sınanacak.
Jeanne, in accordance with witch law, we will now test your worthiness to be one of our greatest warriors.
Görevini layıkıyla yerine getirdi anlayacağın.
Jeanne did very well.
Ama bende bir sürü çocukla tanıştım, sizin gibi çocuklarla. kendi başının çaresine bakmak zorunda kalanlar, buna layık birine rastlamadım henüz.
But I should also say I've met a lot of kids just like you who've had to take care of themselves, and I've yet to run across one who deserved to be doing that.
Clay ile son konuşmamızda iki şey istedi. İç işlerin kızışmasından dolayı Belfast'ta gizlenmek. Ve benim Amerika dağıtımcım olmak.
The last conversation I had with Clay, he wanted two things... lay low in Belfast because of internal heat, and set himself up as my U.S. distributor, because he knew you had plans to shed the gun business.
Şu an, kalkmalısın. Bana elini sürersen, çığlık atarım.
You lay your fucking hands on me, and I'll scream.
Kanlar içinde masamda yatarken, acı, afyon ve bunların getirdiği her türlü gurur kırıcı davranışım boyunca elimi tuttuğunu asla unutmayacağım.
I will never forget you holding my hand... as I lay bleeding out on my desk, through pain, laudanum, every accompanying indignity.
Artık yumuşak karşılıyorlar.
Don't have to lay low anymore.
- Bu tam kitaplara layık.
- That is textbook Joanna.
Fakat O kıza elimi bile sürmedim.
But I did not so much as lay one finger on that girl.
- Birini öldürecek. - Senin kılına zarar vermeyecektir.
Well, he's not gonna lay a finger on you.
Ama artık kendi başına yaşaması gereken yetişkin bir adamım. Ama her arkamı döndüğümde sert ve yargılayıcı bakışınla oradasın.
But now I'm a grown man who's supposed to be living on his own, but every time I turn around, there you are with that harsh, judging look.
Şu an saldırı sırasında 7 yaşındaki kızıyla yemek yiyen Sylvia Hoover'layım.
I'm standing here with Sylvia Hoover, who was at the diner with her 7-year-old daughter at the time of the shooting.
Gelmemize izin verin, biz de sizin için beş yıllık bir plan hazırlayalım.
Let us come by, and we'll lay out our five-year plan for you.
Vatozlar, derimsi bir muhafaza içindeki, deniz kızının cüzdanı olarak adlandırılan döllenmiş yumurtalarını deniz tabanına bırakırlar.
Skates lay their fertilized eggs on the sea bed inside leathery cases called mermaid's purses.
Ve artık onları bırakan hayvanın amfibilerin yapmak zorunda gibi, yumurtalarını bırakmak için suya geri gitmesi gerekmiyordu.
And that meant that the animals that laid them no longer had to go back to the water to lay their eggs, as all amphibians had to do.
Sana, tanılayıcı bir kıyafet yapmak için ölçülere ihtiyacım var böylece sahadayken yaşamsal verilerini gözlemleyebiliriz.
I need measurements to build you a diagnostic suit so we can monitor your vitals in the field.
Unvanınız saygıya layık.
Yes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]