Lead Çeviri İngilizce
27,560 parallel translation
Güney Kore'nin en ileri kuruluşu olmayı umut ediyoruz.
We expect to grow to lead South Korea's cutting-edge enterprises.
Yankiler 7-6 öne geçti.
The Yankees lead 7-6.
Önden buyur.
Lead the way.
Şimdi arınmayı kendim yönetmeliyim.
Now I must lead the purification myself.
Hayır, Jessie, bunun... kulağa çılgınca geldiğini biliyorum, ama sadece bana güvenebilirseniz, bence bizi bu durumdan çıkarabilirim.
No, Jessie, it... - I know this sounds crazy, but if you guys just trust me, I think I can lead us through this.
Yolu göster, şeytan kovucu.
Lead the way, exorcist.
Bir ipucu buldum sandım ama çıkmaza girdi.
I thought I had a lead but turns out it was a dead end.
Dünya beni gitmem gereken yere götürür.
The world will lead me where I need to go.
Harita haritaya götürdü.
A map lead us to a map!
Patrick öleceğini biliyordu ve bu bize bıraktığı tek ipucu. O yüzden bunu çözeceğiz, tamam mı?
Patrick knew he was going to die, and this is the only lead he left us, so we're going to figure it out, okay?
Şu anda sanki yedi farklı bodrum katında, yedi farklı odayı gösteren - yedi harita bulacakmışız gibi.
At this point, I feel like it probably is just going to lead to seven more maps leading to seven more secret rooms in seven more basements.
Beni takip et yeter.
Just... follow my lead.
Bizi şans eseri doğru yere getirirsin, sanmıştım.
I kind of hoped you'd randomly lead us to the exact right place.
Evren bizi buraya mı getiriyordu?
Is this where the universe was supposed to lead us?
/ Işıklar söndü.
No I myself lead... lights went oft.
Kitapta gördüm. Bu köşkte bir hayalet var...
I have lead in the book, that there is a ghost in this bungalow...
- Suç ortağı teorin için bir ipucu.
It's a lead in your accomplice theory.
Şu anda, elimdeki en iyi ipucu o.
Right now, she's the best lead that I've got.
"Altın, yolu gösterecektir."
Hey, "Gold will lead the way."
İyi liderler, yönettikleri kişileri önemserler.
Oh, please. Good leaders care about the people they lead.
Gagging yapmalıydım.
You lead with moncongdi front of me!
Rubicon'un sonunda bu şey elde etmek için üç günümüz ve üç kamyonetimiz var. O yüzden önceki araç bozulursa,... kamerayı sıradaki alacak.
We have three days and three trucks to get this thing to the end of the Rubicon, so if the lead vehicle breaks down, the next one in line takes the camera.
Yolculuğumuzun ikinci günü birinciden çok daha zor. Ama diğer ikisi şanslı. Bugün kamerayı takma ve kılavuzluk etme sırası bende.
- Day two of our three-day journey is much tougher than day one, but lucky for the other two, today it's my turn to carry the camera and lead the way.
- Roger kurşundan zehirlendi.
Roger got lead poisoning.
Emin olun, Todd beni erzağa götürecek.
But rest assured, Todd's gonna lead me right to the stash.
Eğer Cullen'ı taklit eden biri varsa Cullan'a ulaşmamızı sağlayabilir ve bunu isterim.
If someone's out there copying Cullen, it could still lead us to him, and I want in on that.
Şef, bunu yaparsanız Peter Lewis hakkındaki en iyi ipucunu kaybederiz.
Chief, if you do that, we lose our best lead on Peter Lewis.
Küçücük bir hata sizi sizi Gary gibi yapabilir.
One little flaw can lead to... well, it can lead to Gary over there.
- Onlari bana yönlendirmek için tuzakti. - Tanrim!
- It was a trick to lead them to me.
Onlari güvende tutun.
Lead them to safety.
Normal bir hayatı hak ediyorlar. Zamanımızın yarısı kadar bile olsa.
They deserve to lead a normal life, even if it's for just half the time.
Kesinlikle bu rezil insanların hemen tuzağa düşeceği bir saçmalık.
Exactly the sort of nonsense that would lead one of these ridiculous humans into a trap.
Kıyamette günahlar affedilecek.
Trials will lead to mercy.
Sandstorm ipucunu böyle takip etmek sana da garip gelmiyor mu?
This doesn't seem off to you? Chasing down a Sandstorm lead like this?
Arayı çok açtılar.
They had too big a lead.
Hall'la ilgili bir izin peşindeyim.
I'm following a lead on Hall.
Programcı grubunun bir parçası olmak dışında aynı zamanda sosyal medya araştırma ekibinin de lideriyim.
Not only was I part of the programming group, I was the team lead on the social media research.
Dünyadaki tüm kryptonite burada. Kurşun tabakayla kaplı.
All the kryptonite on Earth, encased in lead.
Başkomiser bu işe fazladan adam verirse, sadece saatler sürer.
You know, it would only take us hours if the lieutenant would authorize additional manpower for this lead.
Göz kamaştırıcı Reed'le beraber başrolde oynamalarını sağlamak.
Dazzling Reed and winning the lead role.
Ele geçirilen yazılım, güç kaynaklarındaki güvenlik limitlerini geçip, aşırı yükleme yaptırdıktan sonra, öndeki asit bataryalarını aşırı şarja maruz bırakıp bütün odayı hidrojen gazı ile dolduracak.
When the hacked firmware... Designed to override the safety limits on the UPS devices and overcharge the lead acid batteries in the battery room... filling the space up with hydrogen gas.
Şu ana kadar takip ettiğimiz bütün ipuçları bizi çıkmaz sokağa götürdü.
Every lead we've been following up to this point has led to a dead end.
Bu, GZK Davası'nın başındaki dedektif.
That's the lead detective in the SBK case.
Conley'in, GZK Davası'nın baş dedektiflerinden biriyle neden gizli ve kayıtdışı buluştuğunu öğrenmek istedim.
I wanted to know why Conley was taking secret, off-the-books meetings with one of the lead detectives on the Silver Bells case.
Dedektif Ross'un çıkar çatışmasını göz önüne alırsak, soruşturmayı yönettiğime sevindim Başkomiserim.
Lieutenant, I'm happy to take the lead on this, given Detective Ross'conflict of interest.
Ama onu bulursak, benim halletmeme izin vermen gerek.
O-Okay, okay. But if we find him, you have to let me take the lead.
Ben halledeceğim.
I need you to understand that, Tess. I take the lead.
Çünkü şimdiye kadarki en önemli ipucumuzsun.
Because you're the biggest lead we've ever had.
Yolu açıp ait olduğun yere, geçidin başına geçmeni sağlayacak bir sancak muhafızı ekibi lazım.
Uh, uh... we need a color guard to clear the way and lead you to the front of the parade, where you belong.
Böylece seni geçit arabanla ait olduğun yere, geçidin önüne geçirebilirim.
I mean, so I can lead you to the front of the parade, where you belong, on your, uh, float.
Yönetici Kuantum Yapay zekasında oldukça ileri seviyede ve ben de programcı lideriyim, yani pek de imkansız değil.
Well, the director is a highly advanced quantum AI program and I'm the lead programmer, so, no, not impossible.