Lieu Çeviri İngilizce
244 parallel translation
Ayın 15'inde yazdığınız mektupla ilgili olarak, parantez açın, durumu çok dikkatli bir şekilde inceledik ve sonuçta, yani, örneğin, onun yerine, bu konuda tarafımızdan alınan her türlü önlemlere rağmen,
In re yours of the 5 inst, yours to hand and beg to rep, brackets, that we have gone over the ground carefully and we seem to believe, i.e., to wit, e.g., in lieu,
İyi akşamlar, detektif.
Evening, lieu-tective.
- Kahramanlığınızdan, cesaretinizden dolayı size bu teklifi yapmaktan onur duyuyorum.
In lieu of your heroism, your dauntless courage, - I have the honor to offer you this position. - Oh, thank you.
Asla gelmeyecek bir tanık için buna gerek görmüyorum ama Federal Konsey davayı geri çekmek isterse...
I can hardly recess in lieu of a witness who can never appear. - But if federal council wishes to withdraw...
İşten ayrılırken aldığım tazminatı..... Maidenhead'de geçirilecek haftasonuna uygun kıyafetler almakta kullandım.
With the week's wages I had received in lieu of notice, I invested in suitable apparel for a weekend at Maidenhead.
Gelişimi duyurmak yerine başka bir şey yapmak istiyorum.
I want to do something in lieu of announcing my arrival.
Onlara mahkemece el konuldu. Barış ve huzuru bozdun ve... neredeyse 50 kişi ezilecekti. Bu yasal bir işlemdir.
They've been seized by the court in lieu of your fine... on account of you're guilty of disturbing the peace... to almost killing 50 people, and disrupting a legal proceeding.
Tahıl karşılığında ; ki elimizde hiç tahılımız yok hükümdarım size 500 küp gümüş gönderdi.
In lieu of the grain, of which we have none my ruler sends you 500 weights of silver.
Sana gerekçe yerine, aylık maaşını vereceğim.
You'll get a month's wages in lieu of notice.
Neden?
In lieu of what?
O zaman dört haftalık ihbar tazminatı ödersiniz.
In that case, I shall require four weeks wages in lieu of notice,
Bilimsel meziyetler yerine, pratik meziyetlere sahip ayrıca oldukça seçkin.
In lieu of scientific merits, he has practical ones, and quite outstanding too.
Evet, komiser...
Oh, yes, lieu -
Neden maaş yerine... çocuklara bunlardan vermiyorsun?
Why don't you give these out to some of the boys in lieu of pay? Here you go.
Başka şeylerle oynayacağınıza bunlarla oynayın çocuklar.
Play with these, boys, in lieu of the other things.
Parola o. "Chef-lieu Gueret" diye cevap verecektin.
It's the password. You have to answer Chef-lieu Gueret.
Tamam o zaman, Chef-lieu Gueret.
Well, then, Chef-lieu Gueret.
Bu da kira parası.
In lieu of rent.
Şikago pizzasının yerini tutmaz ama şu an için elimden gelen bu kadarı geliyor.
Really? Well, in lieu of Chicago pizza, it was the very least I could do.
İstanbul'un yerine, sizi Beehive'de çay içmeye ikna edebilir miyiz?
In lieu of Constantinople, could not we lure you to tea at the Beehive?
Şampanyaya karşılık, biraz can yanacak artık.
In lieu of champagne, how about some real pain?
Bahşiş yerine bunları kabul eder misin?
Will you take those in lieu of a tip? Huh?
Dinle, benim teğmen seninkiyle konuşmuş... seninle ben bu olayı beraber araştıracağız.
Listen, I had my lieu talk to your lieu... and me and you, a two-man task force on this.
Teğmenin baldızı hoş birine benziyor.
Lieu's sister-in-law sounds great.
Bize çekilmemiz söylendi, biz de geri çekildik.
We were told to stand down. The lieu passed it down.
- Evet, ben iyiyim Komiserim.
- No, I'm fine, Lieu.
- Komiserim?
- Lieu?
Efendim, Sims'i konuşturmak üzereyiz.
Lieu, we're about to crack this Sims.
Bu saçmalık Komiserim, ona ihtiyacımız var.
Bullshit aside, Lieu, we need him.
Ben sizin adamınız olduğumu sanıyordum Komiserim.
I thought I was your people, Lieu.
Komiserim, ben bizden birine yardım ettim.
Lieu, I come up with the brother.
- Komiserim, ben bu işe istemeden bulaştım.
- Lieu, I'm in it from the get.
Emirleri uygulamaya çalışıyorum, kırbaçlanıyorum.
I'm trying to follow orders, Lieu, and I'm gettin'whiplash.
- Ben de bunu diyorum, belki de kişisel bir şeydir.
- What I'm sayin', Lieu, perhaps it should be.
- Komiserim- -
- Lieu -
- Önemli değil Komiserim.
- That's all right, Lieu.
- Önemli değil Komiserim.
- It's all right, Lieu.
Komiserim, adamı görüyorum.
Lieu, I can see the guy.
Komiserim, üniformalı bir çocuk var, ağır yaralı.
Lieu, I got the uniform kid. He's hit bad.
- Sully vuruldu Komiserim.
- Sully's hit, Lieu. - Oh, God.
- Tamam Komiserim.
- You got it, Lieu.
Komiserim, ambulans nerede kaldı?
Lieu. Lieu. Where's the ambulance?
- Frankie, Komiser ne söylüyor?
- Frankie, what does the lieu say?
- Buraya yardım gönderecek misiniz Komiserim?
- Can we get some help up here, Lieu?
- Buraya hemen yardım gönderin Komiserim?
- Can we get some help up here, Lieu?
Çiçekten ziyade, lütfen Holy Name Cemaatine bağışlarınızı gönderin.
In lieu of flowers, please send donations to the Holy Name Society. "
"Ziyade"
"In lieu of."
Ziyade kelimesini severim.
I love that word, "lieu."
"Ziyade" "Yerine".
"In lieu." "Instead."
Diane, saat 1 : 17 p.m. Uyumak yerine yaptığım meditasyonumu şimdi bitirdim.
Diane, it's 1 : 17 p.m. I have just concluded my second meditation of the day in lieu of sleep.
Sana bir aylık tazminat vereceğim.
I'm giving you a month in lieu.