Lobster Çeviri İngilizce
1,753 parallel translation
Tabi arkadaşları genelde kafamı ıstakoz deliğine sokmak için gelirler.
His buddies just come mostly to stuff my head into a lobster hole.
Istakoz teknesinden bahsetmişlerdi.
They mentioned the lobster boats.
İşte karar, ben, ıstakoz ve mantar soslu dana eti alacağım.
In that case, I'll have the lobster bisque and the veal with the black truffles.
Burada araba büyüklüğünde ıstakoza benzeyen kabuklu bir hayvan olduğunu biliyor muydun?
Did you know that there was a lobster-like crustacean down there the size of a Buick?
Bizim taş ıstakozu kadar sağlam olduğumuzu sanmıştım Ve bundan daha fazlası.
I thought we were rock lobster solid and then this.
Tek bir ıstakozdu. Yedi yaşındaydım ve bir restoranttaydık.
A single lobster, once, from the Charthouse, when I was seven.
Hayır, bir istakoza benziyor.
No, it looks like a lobster.
Sana yengeç elli bir bebek verdiği için Tanrı'ya bunu ödet.
Make God pay for giving you a baby with lobster hands.
Daha önce hiç, kahvaltıda yengeç ve çikolatalı milkshake alan birini görmemiştim.
I never saw anyone order lobster and a chocolate milkshake for breakfast before.
Yol kenarında harika bir ıstakoz büfesi biliyorum.
I know this great lobster shack right off the highway.
Istakozunkiler gibi.
They're like a lobster's.
Benim ıstakoz kıskaçları gibi korkunç ellerim var.
I've got hands like a frickin'lobster.
Servis berbattı ve ıstakoz yenmez haldeydi.
The service was dreadful, and the lobster was inedible.
Istakoz bu!
That's lobster!
Tamam ama sen de ıstakoz yerken nasıl centilmen olunacağını sonra bana öğreteceksin.
Fine, but I trust you'll make it up to me later by doing the things a gentleman expects when he's sprung for lobster.
Istakozların da sadece gözlerini yediğim gibi.
Just like I only eat the eyes off a lobster.
"Ayrıca, bir ıstakozun en yüksek hızı 28 cm / sn."
Also, 28 centimetres per second is the top speed of a lone lobster.
- Gerçekten arkadaşın olmak isterim. - Ben de öyle.
Yeah, knowing Hunter, he probably found some old captain to marry us in a lobster boat this weekend.
Evet, Hunter'ı tanıyorsam, bizi bu hafta sonu ıstakoz teknesinde evlendirmesi için yaşlı bir kaptan bulmuştur.
Yeah, knowing Hunter, he probably found some old captain to marry us in a lobster boat, this weekend.
Ve dev gibi bir ıstakoz adam çıktı!
" AND HE THREW UP A BIG, GIANT LOBSTER MAN
Ve ıstakoz adam, Boynunu kırıp seni yiyeceğim.
" AND THE LOBSTER MAN SAID,'I'M GONNA SNAP YOUR NECK 'AND EAT YOU,
Sonra ıstakoz adam, Hadi, dans edelim!
AND THEN, LOBSTER MAN SAID, "HEY, EVERYBODY, LET'S DANCE!"
Çocukları yiyen yarı ıstakoz yarı insan bir yaratık kusan bir kalemden bahsettim.
TOLD A LITTLE STORY ABOUT A MAGICAL PEN THAT THROWS UP A HALF-MAN LOBSTER THAT EATS LITTLE BOYS.
O zaman o kahrolası katil ıstakoz hikâyesini anlatmayacaktın!
YOU SHOULDN'T HAVE TOLD THAT DAMN STORY ABOUT A KILLER LOBSTER.
Bir kere o ıstakoz adamdı.
OK, IT WAS A LOBSTER-MAN,
Yarı ıstakoz, yarı adam.
HALF MAN, HALF LOBSTER.
Katil ıstakoz mu?
KILLER LOBSTER.
Istakoz adamı yakalayıp hapse atmışlar.
THAT LOBSTER-MAN GOT CAUGHT AND HE'S IN JAIL.
Istakoz adam beni yakalar!
LOBSTER-MAN WILL GET ME!
Tamam. Ama ıstakoz isterim.
- OK, fine, but I want a lobster.
Hatta iki ıstakoz isterim. Etlerinin toplamı da iki kiloyu aşmalı.
I want two lobsters... totalling five pounds of lobster meat.
Barnacle Billy's diye bir yer var, mutlaka oraya gitmelisiniz. Barnacle Billy's mi? Yiyebileceğin en iyi ıstakozu yapıyorlar.
The best lobster you have every had and you sit on the deck and never want to leave.
Limonlu ıstakozlu ravyoli ve tereyağında sotelenmiş suteresi ve kızarmış kapari.
Lobster ravioli in a Meyer lemon and butter emulsion on a bed of sautéed baby watercress and fried capers.
Erkek arkadaşın bir milyon mil uzakta ve ben de ıstakoz yemeği sonrası sıcak bir vücuttum.
Your boyfriend's a million miles away, and I was a warm body after lobster dinner.
Sence burada üzüm ya da istakoz var mıdır?
Hey, do you think they have any grapes or lobster?
- Istakoz istiyorum.
- I want lobster. - What?
Istakoz istiyorum.
I want lobster.
Sana yengeç getirmeyeceğim çünkü ölmüyorsun.
I'm not getting you lobster. You're not dying.
Bu arada gerçek bir ıstakoz istiyorum.
By the way, I want real lobster.
Zar zor yürüyebiliyor ve ona ıstakoz getirdim.
He can barely walk. And I got him lobster.
Öğlen 1 : 00'den 3 : 00'e kadar Fortune 500'den birkaç kişiyle ıstakoz çorbası ve Kobe bifteği yemiş.
From 1 : 00 P.M. till 3 : 00, he lunches with a few of his fortune 500 pals- - lobster bisque, kobe beef.
Umarım burda taze ıstakoz vardır.
Ah. I hope this place has fresh lobster.
Hani buluştuğun kişiye kendin hakkında hiçbir şey anlatmazsın. Hani sonra akşam yemeğinde yediğin ıstakoz midende iç çamaşırın da el çantanda çeker gidersin.
You know, what happened to the date where you reveal nothing about yourself left the lobster dinner in your and your panties in your purse.
Istakoz yiyip Wild Hogs'u izledim.
I tried lobster and I watched Wild Hogs.
Istakoz.
The lobster.
Öğlen yemeğindeki, kızarmış peynir hoşuna gitmedi, istakoz restoranına gitti sınırsız patlamış mısır menüsü yiyecekmiş.
He wasn't pleased with grilled cheese for lunch so he walked to Red Lobster for their all-you-can-eat popcorn shrimp.
Bu ne? Kremalı favayla doldurulmuş ıspanaklı üçgen ravioli.
Spinach triangle ravioli, stuffed with creamed fava beans and smothered in a brandy and lobster sauce.
Istakoz mu yiyeceksiniz?
Are you guys having lobster?
- Bana kremalı ıstakoz çorbası..
UH, I'LL HAVE THE LOBSTER BISQUE
Lö Mangal'a mı, Dö Şatafat'a mı?
- Red Lobster?
- Ne yapıyorsun? - Pisliği temizliyorum. Bir dakika.
Well, wait a minute, why are you throwing the triangle ravioli with creamed fava beans and smothered in a lobster and brandy sauce away?