Loot Çeviri İngilizce
833 parallel translation
İngiliz Müzesi bilim için çalışır, para için değil.
The British Museum works for the cause of science, not for loot.
Şef her şeyi düşünür, her şeyle ilgilenir ve ganimetten kendisi için tek kuruş almaz.
The boss thinks of everything and takes care of everything and demands not a penny for himself of all the loot.
İngiliz olmayanlarınız içinse Kaptan Blood ile birlikte savaşmanın doyumuna varacaksınız ve Fransız gemilerini yağmalayıp ganimet elde edeceksiniz!
Those of you who are not English... will have to be content with fighting for Capt. Blood... and the loot you'll find on the French ships.
Suçlu ben olmuş olsaydım, altında oyuk olan büyük bir taş bulur ve ganimeti yıllarca orada saklardım.
If I were the guilty man I'd find a big stone with a hollow under it and hide the loot for years.
Belki de aramızdan birisi cebine birkaç parça indiriyordur yolda, buraya gelirken.
that some of us astray part of the loot... So you thought it was me? You remembered that?
Ganimetleri burada saklar.
They must be hidden loot in one of these pieces.
Daha çok eğlence var.
We're gonna give away more loot.
On müzeyi doldurmaya yeter. Bütün dünyanın ganimedi.
Enough for 10 museums, the loot of the world.
IKutsal savaslara katilma amaçlarinin ganimetler oldugunu herkes bilir.
We all know the Holy Wars to them were largely a matter of loot.
Parayi paylasmamak için... Jacoby paketi getirmeden önce onu öldürmek istedin.
You wanted to kill him before Jacoby came with the loot so you wouldn't have to split it with him.
Yağmacılık için harika gözlerin var Van Zijl.
You've a marvellous eye for loot, van Zijl.
Nazi ganimeti :
It was Nazi loot :
Nazi ganimeti bir hazine hakkında efendim. Casablanca'da bir yerde gizli.
Well, sir, it's a story about a treasure of Nazi loot hidden somewhere in Casablanca.
Hepsi bitmeden önce ganimet payını alsan iyi olur.
Better get your share of the loot before it's all gone.
O'Brien, Lewis sana ganimetin yerini gösterecek.
O'Brien, Lewis is going to show you where the loot is.
Sizin ve sizin işinizin sonu, çünkü bizi ganimetten yoksun bırakırken oya sunulmuştu.
'Tis the last of thee and of thy capers... for'twas put to the vote whilst thee was trying to deprive us of our loot.
Hâlâ ganimetleri istifliyor musun, Skip?
- Still hoarding all your loot, Skip?
Küçük sandığında sakladığın paradan, ben de istiyorum.
I'd like some of that loot you got in the footlockers.
Ganimetimizi mermi kovanlarına tıktım.
I stashed our loot in cartridge cases.
Angelo ganimetinizi nereye gizlediğinizi bilmek istiyordu.
Angelo wanted to know where you stashed your loot.
Ne ganimeti?
What loot?
Tek istediğim ganimetiniz. Ve onu bir saat içinde istiyorum.
All I want is your loot, and within the hour.
Ganimeti arabana koy.
Put the loot in your car.
Ganimet!
The loot!
Ama ganimetle arabada bulunan Angelo'ydu, değil mi?
But it was Angelo in the car with the loot, wasn't it?
Onu öldürdüğünü fark edince paniğe kapıldın, çaldıklarını almadan koşup bahçeden çıktın.
When you realized you'd actually killed her you panicked, bolted through the garden and left the loot behind.
Onlar yağma istiyorlar, esir istiyorlar.
They want loot, slaves, power!
The victor gets all the loot
The victor gets all the loot
Sadece ganimeti toplamayacağız, şöhret de elde edeceğiz.
We not only get the loot, we get the glory, too.
Bu kadar para ödüyorlar ve onlar ne yaptıklarını bile bilmiyorlar.
All this loot and they don't even know what they're doing.
Adam haklı.
You've got the loot.
Ganimet lazım bize.
We need loot.
Babanızın işi iş, şu ganimete bak.
Hey, Pop's doing all right. Lot of loot here.
- Muhteşem görünüyor.
- Hey, look at all that loot!
- O zaman hazineyi polis alırdı.
- Yeah, and the cops would've kept the loot.
- Vurgun.
- Loot.
- Birkaç dürbün.
And the loot?
Çalacak ne var ki? Götürmeye değmeyecek ucuz ganimet, yanmış bir misyon ve... ortada kalmış pek çok hasta.
Cheap loot not worth carting away, a burnt mission and a lot of ill will.
Biri var, bir çakal. Hep kovboy gibi giyinip bozuk para ile oynuyor onun meşru yağmacısı.
One's a low-down coyote who always figured a cowboy's coin was his legitimate loot.
Talan etmeye gelmişler.
They're just here to loot, to strip the car.
Gezegendeki her canlının gizli şeytani bir anda serbest kaldı.
The secret devil of every soul on the planet...... all set free at once to loot and maim...
Menelaus, onu geri isteyecegiz, ve tüm Truva ganimetini.
Menelaus, we will reclaim her, and with her, all the loot of Troy.
Topladıkları ganimete bak.
Look at that loot that they collected.
Düğün için çok malzeme var. Saat başı kontrol ediyorum.
There's so much loot for the wedding, I keep checking.
Bin aşağı bin yukarı... bu olayıda söz konusu parayı iki milyon tahmin ediyorum.
Now, give or take a few thousand... I figure the loot on this deal at two million.
Biraz daha ganimet.
More loot.
"Hartmann parasının çoğunu savaş istikraz tahvillerine yatırmıştı." "Ganimet, suçluların beklediğinden daha azdı."
"As Hartmann had invested nearly all his money in war bonds the loot was less than the criminals expected."
Sigara alacak kadar bile para kazanmazlar.
He don't make enough loot to keep him in cigarettes.
"Ganimeti eve götür" diye biri aradı.
There is someone called "Take home the loot."
Sadece ganimetleri taşımalarına yardım ettim.
I just helped to carry the loot.
Evet, yağmanıza engel oldum...
Yes, I've lost loot