Mash Çeviri İngilizce
603 parallel translation
Lapa yaparsan macun gibi yapıp pankek yapabilirsin.
If you mash them up, you can make like a paste and make a pancake out of it.
Kırmızı yonca, saman ve kepek posası.
Plenty of red clover, hay and bran mash.
Oturmak mi O zaman kirarim onlari.
Sit on'em? I can't sit on no eggs. I'II mash'em all to pieces.
Burada yeterince uzun dursakda arpa ezmemi ısıtıp damıtma aletimi çalıştırsam.
If we only set long enough so I can warm up my mash and get the still goin'.
Onunla, koluna vurduğu şeyin arasına girecek olsan, seni silindirle ezerdi.
He'd mash you with a steamroller if you got between him and a pop in the arm.
Güzelim ekşitilmiş bira.
Good old sour-mash tanglefoot.
İskoç kahve, Kanada kahvesi, Kentucky kahvesi...
Scotch coffee, Canadian coffee, sour mash coffee...
Ortalık yıkılabilir.
It'll mash half the place.
Dikkatli ol yeter dostum.
I don't care who you mash.
Lapadan farklı bir yiyecek tatma duyum için dayanılamaz.
Any sort of food more exotic than the most pallid mash is unendurable to my taste buds.
Kıç üstü oturtacağım seni!
I'll mash you like a bug. - Don't you cry.
Dikkatli ol, rahat ol ve onu sıkma.
You be careful, take it easy and don't mash him.
Benimki bu püreye bile alışamadı hala.
Mine can't even get used to this mash all the way.
Süt tozu, ama çok tatlı olmasın, lütfen.
Sour mash, but not too sweet, please.
Püre, püre.
Mash, mash.
Burada bir aşk mektubu var.
Here's a kind of a mash note.
Aşk mektubu mu?
Mash note?
Isıtın, ezin, karıştırın, vurun, işte harika oldu.
Ya heat it, mash it, beat it, smash it, if there's a lump or two.
Beyaz ve yumuşaklar, yıkayıp bir kaşıkla, onlara ayçiçek yağı dök, çok lezzetli olur.
They're so white and soft, you just mash them with a spoon, pour sunflower oil on them, and they're so delicious.
Gitmeliyiz, çünkü tavuk konserveleri patlayacak.
We'll have to,'cause some rotten cans of chicken mash are going to explode.
Bu tavuk püresinin yerlerde işi ne?
What's this chicken mash doing all over?
Pis, kızıl mikropları ez!
Mash that dirty, red scum!
Her şey karman çormandı. Herkes bir yana dağılmıştı.
It was a mish-mash of everything and everyone.
- Burası 4077.
- 4077th MASH?
MASH mi? - Burası cip.
- This is the jeep here.
Hiç bir MASH biriminde yok.
No MASH unit has a chest surgeon.
Dikkat. Birleşik Protestan Kardeşlik Kilisesi, 4077. MASH birliğine 34 ilahi kitabı bağışlamıştır.
The Evangelical United Brethren Church has donated 34 hymnals to the 4077th MASH unit.
4077. MASH birliği, Albay Blake'in emriyle buna bir son verilecektir.
It must stop, by order of Colonel Blake's office, 4077th MASH unit.
- Cephedeki MASH birliğinden.
- A MASH outfit at the front line.
- 4077. MASH...
- 4077th Mobile Army Surgi...
Bu gecenin filmi "MASH" di.
Tonight's movie has been "MASH".
Ben buna Dr. Stone'un, Sam Amca'ya verdiği 90 milyon $'lık hurdalık diyorum.
I call that Dr. Stone's $ 90 million mash note to Uncle Sam.
Düşüp, beni ezeceksin.
You might fall and mash me.
MASH mi? - Burası cip.
We passed a bottle around.
Hiç bir MASH biriminde yok. Bize de vermezler.
[Grunts]
MASH birliğine 34 ilahi kitabı bağışlamıştır.
- And sign it, "Love to you and Aunt Betsy, Margaret." - Margaret!
MASH birliği, Albay Blake'in emriyle buna bir son verilecektir.
[Clucking Stops]
- Cephedeki MASH birliğinden. - Hayır, memleketin neresi.
Look at that.
O bizim Tennessee viskisiyse, şuna da azıcık koyuver.
If that's that ol'Tennessee sour mash, put a little in there.
Yüzümü görmeye bir dakika daha tahammül edemeyeceğini söyleyip elime bir şişe viski tutuşturmuş ve tabanları yağlamıştı.
She told me she couldn't stand the sight of me for another minute handed me a half-gallon jug of sour mash and fled.
O zamandan beri de viski içerim.
I've been drinking sour mash ever since.
Haydi, ez onu Perlee!
Come on, mash him, Perlee!
Mongo'nun onu küçük parçalara ayırıp... şerif köftesi yapacağından emindim.
I thought sure that Mongo would mash him up into little bitty sheriff meatballs. I just don't understand it.
Püre yapmadım.
I didn't make mash.
Onları kızardabilirsin, fırınlayabilirsin, ezme yapabilirsin ve küp küp kesebilirsin.
You can fry them, bake them, mash them, dice them.
Biraz daha patates püresi alabilir miyim, lütfen?
Can I have some mash potatoes, please?
Bir şişe karışık ve iki bardak Norvell.
Bottle of mash and two glasses, Norvell.
Parçalayacağız.
* WE'LL SQUISH THEM, WE'LL MASH THEM *
Üstüne pisler, osurur, beynini ezmek için her şeyi yapar.
He'll snot on you, fart on you, do anything he can to mash out your brain.
Bu gecenin filmi "MASH" di.
I'll miss you.
Ayaklarımızla tekmeleyeceğiz.
* WE'RE GONNA BEAT'EM, MASH'EM, SQUISH'EM, BASH'EM IN THE STREET *