Meantime Çeviri İngilizce
5,015 parallel translation
Bu arada...
In the meantime...
Ama bu arada, neden biraz... centilmenlik göstermiyorsun... eğer varsa tabi.
But in the meantime, why don't you show a little class... if you have any.
Bu arada da, daha fazla münakaşa yok...
In the meantime, no more altercations,
Bu arada, size evinize, Bay Sibley'in malikânesine geçmenizi tavsiye ederim.
Meantime, I suggest you get you home to Mr. Sibley's house of seven gables.
Bu arada, dış dünyayla hiçbir iletişiminiz olmayacak buna TV, cep telefonu ve internette dahil.
In the meantime, there will be no outside contact with the world, that includes TV, cell phones and the internet.
Arada... belki bana yardımcı olabilirsin.
In the meantime... maybe you can help me.
Bu süre zarfında güvende ve akıllı ol.
In the meantime, stay safe and be smart.
Ama bu süre zarfında cevap arayacak olursan Lyle Chumley ile konuş.
But in the meantime, if you need answers, talk to Lyle Chumley.
- O arada ise bir şeyler yapmak isterseniz birçok aktivitemiz var.
In the meantime, if you're looking for something to do, we have many activities.
Bu sırada insanların kasabanın merkezinde toplanmasını sağlayın.
In the meantime, spread word to get people to the center of town.
Peki bu arada ne denemek istersin, ruh çağırmayı mı?
But in the meantime, you'd like to try what exactly? A séance?
Bu arada, müzik kutusunu yükledim, tadını çıkarın.
In the meantime, I have loaded the jukebox full of quarters, so enjoy.
Bu sırada bence oğlumla arandaki mesafeyi koruman senin için akıllıca olur.
In the meantime, I think it would be smart for you to keep your distance from my son.
Bu arada... size tavsiyemiz, ülkeden ayrılmayın.
In the meantime... we advise you not to leave the country.
Bu arada ben de size etrafı gezdireyim ister misiniz?
In the meantime, I'll give the rest of you folks - a tour of the place?
Aynı zamanda da bombacıyı yakalamanıza yardımcı oluruz.
In the meantime, we can help catch this bomber.
Hiç de olası görünmüyor.
Far from it in the meantime.
Bu arada beni gözetim altında tutmak isterseniz itiraz etmeyeceğim.
If you wish to put me under guard in the meantime, then I shall not protest.
Sanırım Mako ve Ben bu sırada burada kalıp Hava Tapınağı'na ulaşmaya çalışsak iyi olacak.
I guess in the meantime, Mako and I will stay here and try to get through to the temple.
Bu arada ilave güvenlik istedim.
Sure. In the meantime, I've asked for extra security.
Ama bu sırada meşgul olmak zorundasın.
But, in the meantime, you got to stay busy.
Bu arada, biraz dinlenin.
In the meantime, get some rest.
Çıkıp kendisini savunabildiğinde bunun asıl sebebini öğreneceğim.
I'll get to the bottom of that. In the meantime,
İlişkimizin ne zaman biteceği belli olmaz ama devam ettiği sırada çok küçük de olsa kahvaltı edilmesi gibi bir ihtimal varsa ve sen beni uyandırmazsan bir daha asla penisine dokunmam.
You and me, we could end tomorrow, who knows, but in the meantime, if there is even a remote possibility of breakfast and you don't wake me up, I will never touch your dick again
Unutana kadar ne yapacağım, Jamie?
And what do I do in the meantime, Jamie?
Bu arada, böyle bir şeye ne sebep olabilir sence?
Meantime, any idea what could've caused such mass... - This?
Bu arada küçük Porto Rikoluyu yakınımda tutacağım.
Well, in the meantime, I'm gonna keep that little Puerto Rican real close.
O silahı sana kim verdi?
In the meantime, who issued you that weapon?
Ve bu arada, haberler güzel.
In the meantime, good news.
Aynı zamanda, hikayeyi araştırmaktan da zarar gelmez.
In the meantime, it can't hurt to explore the story.
- Bu arada bunu gözden geçirmeliyiz.
In the meantime, we should go through this.
- Bu arada senin yardım etmeni umuyordum.
In the meantime, I was hoping for your help.
Pekala, bu arada bazı fikirlerimiz var.
Okay, in the meantime, we've got some ideas.
- Kararsızım. Ama... bu sırada umarım Bay Branson'a bizimleyken daha kibar davranırsın.
But... in the meantime, I hope you can be more polite to Mr Branson
Bu arada siyanobakteriler her zamankinden daha fazla oksijen üretmeye başladılar.
IN THE MEANTIME, CYANOBACTERIA HAVE BEEN CHURNING OUT EVER MORE OXYGEN.
İşte dosyayı çözebilmek için bir şans.
In the meantime, I can still solve this case.
Bu arada efendim, geri kalan 47 kişiye bunu uygulamama izin vermelisiniz.
I'll keep watching her. In the meantime, sir, you have to let me move forward with the rest of the 47.
Bu sırada arkadaşın bir mesaj yollanmak için kullanılacak.
In the meantime, your friend will be used to send a message.
Bu sırada lütfen istasyon şefinize gidin ve acil durum stoku toplayın.
In the meantime, please report to your station supervisor and gather emergency supplies.
Bu sırada Addie, tersanedeki adamınla konuş
Meantime, Addie... speak to your contacts at the shipyard.
- Peki bu esnada biz ne yapacağız?
- And in the meantime?
- Bu esnada John ve geri kalan herkes 7 / 24 deli gibi çalışacak.
- In the meantime, John and everyone in the station will be killing themselves 24 / 7.
Bu arada, günlük bağlantılarını gözden geçirdik.
Meantime, we thought we'd canvass his day-to-day contacts.
Bu arada benim kan şekerim düşüyor.
In the meantime, my blood sugar's getting low.
Bu sırada, şarap vakti!
In the meantime, libations!
Her yeri çiftleştirdiğimiz için kusura bakmayın. Kimin nereye gidip kimin işten çıkarılacağı üzerine çalışıyoruz. Bu süreç zarfında, stajyermiş gibi keyfinize bakın.
So sorry we have to double up on everything while we work out who goes where and who gets fired, but in the meantime, help yourself to an intern, one of the rising stars at our company...
Bu arada başına gelenlerden Büyükelçi'yi haberdar edeceğim.
In the meantime, I need to let the ambassador know what happened to you.
Bu sırada bizde elemanın kim olduğunu bulmaya çalışacağız.
Meantime, we'll try and I.D. The strong man.
Yine de hâlâ yardım edecek biri lâzım.
Meantime, I'm still gonna nee an extra pair of hans.
Şu anda taksi şirketi şöförü bulmaya çalışıyor, bu sayede odadan çıkan kanıtlar, nereye gitmiş bulacağız.
In the meantime, the cab company is trying to locate the driver, and we got to figure out where the evidence from this room ended up.
Ama şu anda...
But in the meantime...