Mumbling Çeviri İngilizce
504 parallel translation
Kendine zarar verip eziyet ediyor.
Mumbling and inflicting self-injuries...
Yarı yarıya.
- That's what 1 Iike about it. ( MUMBLING ) Even-steven
- Ne mırıldanıyorsun, Doktor?
- What are you mumbling about, Doctor?
Dua etmek derken, dini duygulara kapılıp domuz gibi bağırmayı mırıldanmayı kastetmiyorum.
And by prayer I don't mean shouting and mumbling... and wallowing like a hog in religious sentiment.
Mırıldanmayı kes.
Stop mumbling.
Mıy mıy konuşuyorsun.
You're mumbling.
Seni duyamadım, gene geveliyorsun.
I can't hear you. You're mumbling again.
Washington'a gidiyoruz.
We're going into Washington. [Mumbling]
Onu tekerlekli sandalyede kendi kendisiyle konuşurken götürdüler.
They took him away mumbling to himself in a wheelchair.
Dişlerimi kıracak ve konuşamadığım için midemi tekmeleyecek.
He'll beat my teeth out and kick me in the stomach for mumbling.
Niye mırıldanıp duruyorsun?
What are you mumbling about?
Ben hiç bir şey söylemedim.
And I never said a mumbling word.
Meksika'dan kelli felli biri.
- [Mumbling In Foreign Language]
"... ve dudakları da bir delininki gibi mırıldanır haldeydi.
" her lips mumbling the tortured fancies of a maniac.
Sen neler mırıldanıyorsun?
What are you mumbling about?
Evet, evet.
[Bulldog Mumbling] Yes. Yes.
Pencereden uçtuklarını anladım ve sonra mırıltılar duydum.
I heard flies on the window pane, and then I heard voices mumbling.
Benim kulaklarım da gevezelik eden rahiplere ve yaşlı adamlara tıkalı.
And my ears are closed to cackling priests and mumbling old men.
- Yok bir şey.
- I'm just mumbling.
Nasılsın?
- How do you do? - ( MUMBLING )
Hadi, aşkım.
( mumbling ) Come on, love.
- Açın şu kahrolası kapıyı, tamam mı?
( MUMBLING )
Yok bir şey, mırıldanıp duruyorum.
Nothing, nothing. I just keep mumbling.
Hayır, bizim anlayamadığımız isimler.
Heh. No, just a lot of mumbling we couldn't make out.
Bana mırıldanıp hırıldayan bir küçük rol aktörü gibi geliyor
I see him as one of those mumbling scratching actors destined only for minor roles and character parts.
Mırıldanıyor sadece.
It's just mumbling.
Gerçekten sen de....
Oh, really, you are.... ( MUMBLING )
Burada durup tarihinizle ilgili geveliyorsunuz.
You stand here, mumbling a lot of words out of your history.
Bir de babasına gücendiğini mırıldanıp duruyordu.
Kept mumbling about resenting her father or something.
- Orada kim mırıldanıyor?
- Who's that mumbling there?
Kendi kendime bişeyler geveliyorum, efendim.
That was just me mumbling, sirs.
Cenesi düşük bunak sen de!
Peace, you mumbling fool!
Ne mırıldanıyorsun bakalım koca kafalı?
What are you mumbling about you big headed man?
- Ne mιrιldanιyorsun Pepper?
- What are you mumbling about, Pepper?
- Pepper, ne mιrιldanιp duruyorsun?
- Pepper, what are you mumbling about?
Kont Drakula mıdır nedir, ağzında bir şeyler geveleyip durdu.
He kept mumbling something about a certain Count Dracula.
Dırdırı bırak ve yap şu işi!
Stop mumbling and just do it!
Kışladan çıkması yasak.
Why are you both mumbling?
Lafı geveleme.
You're mumbling.
# Gevelemeye gerek yok
~ No use mumbling ~
Konusmak istemiyorum gibi bir sey söyIerken duydum.
I heard him mumbling something like he didn't want to talk about it.
- Sen ne mırıldanıyorsun?
- What are you mumbling about?
Ama sen, kendini beğenmiş kibrinle, ödülü, mıy mıy konuşan bir yeniyetmeye verdin. Zar zor performans ortaya koyabilen bir salağa verdiniz.
But you, with your overweening malice, give the award to a twitching, mumbling boy who can barely grunt his way through an incomprehensible performance.
Ne mırıldanıyorsun?
What are you mumbling?
Mırıldanıyor muyum?
Mumbling?
Ne geveliyorsun?
What are you mumbling?
Mırıldanıyordu. Birinin vurulduğundan söz ediyordu.
He was mumbling, something about his daughter being shot.
Belki de aşık olmuştur.
He keeps mumbling her name.
Şapkasız.
No hat, mumbling to himself.
- Kesin sesinizi.
- Stop mumbling.
Şunu tekrar duyalım asker, ağzında geveliyorsun.
Let's have that again, soldier! You're mumbling!